Müziksiz hayat olmaz diyenlerin Frekans'ı!
Şafak Ongan'ın hazırlayıp sunduğu efsane müzik programı Frekans uzun bir ayrılıktan sonra ekranlara döndü. Müziğin yalnızca dinlenmeyeceğini, konuşulacağını ve okunacağını da anlatan Frekans, müzik medyasının üstündeki ölü toprağını da uzaklara savurmaya başladı.
Ali Deniz Uslu / Cumhuriyet
- Frekans zaten az olan müzik programlarının amiral gemisiydi. Sonra epey ara verdiniz. Şimdi ise efsane geri döndü. Neler oldu bu sürede?
Evet beş yıl ara verdim. “Ba(ğ)zı” sebepler yüzünden program yayından kalkmıştı sonra da benim Dream tv ve Dream Türk işlerim yoğunlaşınca uzunca bi süre askıya alınmış oldu. Program yapmadığım beş yıl boyunca müzik severlerin “Frekans ne zaman başlayacak?” sorusunu duymak buruk bir mutluluk veriyordu. Bir de programın da hiç alternatifi çıkamadı ve işte bu sene geri döndük!
- Frekans'ın içeriği zengin, hem alternatif hem de ana akımı sunuyor seyirciye. Peki, kafanızda farklı şeyler var mı?
Eski programlara göre öyle çok radikal değişiklik yok. Yine hem dünyadan hem ülkemizden müzik haberleri ve ayrıntılar olacak. Ama asıl ana malzeme her programdaki özel röportajlar. Şebnem Ferah'la başlayıp Duman'la devam ettim. Sonra da Hayko Cepkin geldi. Her konuğumuzla bize özel canlı performanslar çekmeye çalışıyoruz. Sohbetse müzik ve hayat ekseninde dönüyor. Bu arada asıl önemli olan konuğumuzun çok meşhur ve popüler olması değil, kendi müziğini yapması ve anlatacak derdinin olması. Eski dönemde (2001- 2007 arası) şu anda çok sevilen bir çok alternatif isim seslerini ilk kez frekans aracılığıyla duyurmuştur mesela. Yine öyle olacak. Müzik dinlemeyi seven, “müziksiz hayat olmaz” diyen izleyicilerin hiç sıkılmayacağı dolu dolu bir müzik programı yapacağız
-Frekans'a çok önemli isimleri konuk ettiniz ama “keşke” dediğiniz ya da uğraşıp da konuk alamadığınız kimler oldu?
Tarkan'dan, Mazhar Alanson'a, Kenan Doğulu'dan Pentagram'a, Ceza'dan Şebnem Ferah'a yüzlerce isim konuk oldu. İsteyip de yapamadığım bir Sezen Aksu var.
- Onca yıldır müzik aleminin içindesiniz. Var mı gerçekten bir “müzik medyası” diyebileceğimiz bir oluşum?
Öyle bir oluşum var ama bu oluşumun sektör ve okuyucu üzerinde pek belirleyici, yol gösterici olduğunu düşünmüyorum. Tanıdığım müzik yazarlarının hemen hepsi müziği çok iyi bilen kendi beğenileri oturmuş ve fikri olan kişiler. Onlar da genel akım müziklerinden artık sıkıldıkları için daha çok alternatif ve indie müzikleri daha çok seviyorlar. Bu yazıları da müzik konusunda kafa patlatan arkadaşların ilgiyle okuduğunu düşünüyorum. Şu anda ne yazık ki yerli müzik sektörünü de magazin medyası forse ediyor. Zaten plak şirketleri de artık bir müzik yazarı veya işin içindeki birinden daha çok magazin ve “lifestyle” yazarları tercih ediyor.
- Hiç müzik yapmayı düşündünüz mü?
Evet, hep düşüyorum da sadece düşüncede kalıyor! Biraz kendi çapımda gitar çalıyorum. Birkaç defa biraz da şımarıklık yapıp sahnede gitar çalıp şarkı da söyledim… Bence harika bir his ve sırf onu yaşamak bile bende başka bir şeyle karşılaştıramayacağım duyguları yaşamama sebep oldu. Bazen o kadar kötü, (tamam emeğe saygımız sonsuz ama bazı albümler o kadar kötü ki) şarkılar dinliyorum ki “ulan ben bundan iyisini yaparım!” diye gaza geliyorum. Tabii sonra öyle kalıyor...
Doğuştan extra bir müzisyenlik yeteneğim olmadığı için çok çalışarak belki ortaya bir seylerşeyler çıkarabilirim ama ona önümdeki beş yıl buna zaman ayırabileceğimiz sanmıyorum.
-Peki son olarak şu sıralar en çok neler dinliyorsunuz?
Dram ev de neler çalıyorsa onlar… Bir de Duman'ın albüm nefis, sıkılmamak için biraz ara verdim ona. Tabii bir de daft punk!