‘Müzik lüks değil, ihtiyaç’

Altın Güvercin Beste Yarışması’nda iki ödül kazanan Deniz Özçelik’in hayatı eğitim ve başarılarla dolu.

Orhun Atmış

Deniz Özçelik, ismini bu ay başında Kuşadası’nda düzenlenen 23. Altın Güvercin Beste Yarışması’nı kazanarak tüm Türkiye’ye duyurdu. Yarışmada “Kokun Şehir Değiştirdiğinde” isimli bestesiyle ana ödülü kazanan Özçelik, aynı zamanda En Başarılı Yorumcu Ödülü’ne de değer görüldü. Bu başarı aslında Özçelik için ilk değil. Müziğe küçük yaşlarda başlayan sanatçı, lise yıllarında da çeşitli yarışmalarda dereceye girdi. Sonrasında eğitimi hem Türkiye’de hem yurtdışında sürdürdü. Özetle, hayatını müziğe adayan Özçelik, ismini bundan sonra sıkça duyuracağa benziyor. Toplumsal ve politik olaylarda da duyarlılığını göstermekten çekinmeyen sanatçıyla müziğini ve kariyerini konuştuk.

- İlk müzik yaptığınız tarihleri hatırlıyor musunuz? Sonrasında eğitiminiz nasıl ilerledi?

Ben kendimi bildim bileli müzik yapıyorum, ilkokuldayken aşk şiirleri yazar pop şarkılar bestelerdim, hâlâ birkaçı aklımda. Profesyonel olarak tam zamanlı müziğe atılmam 4 sene öncesinde gerçekleşti. Lisede piyano dersleri almaya başladım, Gaziantep Kolej Vakfı Fen Lisesi’nde okurken okul orkestrasında şarkı söylüyordum, hatta Soundcheck Liselerarası Müzik Yarışması’na katılmış Jüri Özel Ödülü, ertesi sene de KASDAV’da en iyi 2. kız solist ödülü almıştım. Lisede tiyatro ve müzikallerde oynadım, ben bu arada yine gitar ve piyanoyla besteler yapıyordum, bol bol yazıyordum. O zamanlardan hâlâ açmadığım birkaç şiir defterim duruyor.

Üniversitede dereceyle Boğaziçi Elektronik Mühendisliği’ni kazandığımda, bunun yanısıra İstanbul Üniversitesi Yarı Zamanlı Müzikal Bölümü’ne başvurdum ve 1’incilikle girdim. Bu iki okulda 3 yıl geçirdim, Şebnem Sönmez’den aldığım oyunculuk dersleri, dans, Boğaziçi müzik kulübünde haftanın 3 gecesi piyano başında sabahlamak, o zamanlarda yazdığım çağdaş klasik besteler üzerine İÜ ve Mimar Sinan Konservatuarı’ndan kompozisyon hocalarıyla çalışmak, kalan zamanda da bol bol matematik... Elektronikte 2. sınıftayken, Cem Yılmaz’ın maddi desteğiyle, ki kendisine burdan da çok teşekkür ederim, ABD’deki Berklee College of Music 5 haftalık yaz okuluna gittim, orada vokal performansımla lisans programı için yüzde 100 burs kazandım. Dünyanın en prestijli müzik okullarından birisi olan Berklee’de hem vokal performans, hem de elektronik müzik prodüksiyonu çalıştım. Orada okuduğum süre boyunca sayısız müthiş müzisyenle birebir çalma, sahnede performans verme fırsatım oldu. Kendi bestelerimden oluşan ilk konserlerimi orda vermeye başlamıştım. Sahne aldığım ve çalıştığım isimler arasında Beyonce’un saksafoncusu Tia Fuller, saksafoncu Greg Osby, trumpetçi Tiger Okoshi, George Garzone, ünlü flamenko sanatçısı José Mercé’nin albüm kayıtlarında yer aldım, Simon Shaheen’in orkestrasında Türk Sanat Musikisi eserleri seslendirmdim. Elektronik müzikte çağın besteci ve bilgisayar müziği programcılarından Prof. Dr. Richard Boulanger’la yazılım çalıştım, tarihi ses sentez cihazı Buchla Synthesizer çaldığım bir performans oldu. Boston’dayken de, İstanbul’a döndükten sonra da kendi bestelerimi yapmaya devam ettim. Burada birçok farklı pop ve caz ekibiyle bestelerimi konserlerde seslendiriyoruz, ben solo piyano vokal olarak da sahne alıyorum. Film ve diziler için müzik de besteliyorum. Murat Dalkılıç’ın yönettiği ve oynadığı iki filme yazdığım jenerik besteleri yayımlandı, bir tanesinde onunla düet yapıyoruz. Profesyonel aranjörlük de yapıyorum. Şu anda asıl üzerine çalıştığım proje, sözü, müziği, prodüksiyonu her şeyi bana ait olan ilk albümüm.

EĞİTİMLERİN KATKISI...

- Aldığınız bu müzik eğitimleri size neler kattı?

Aldığım müzik eğitimleri daha önce de bahsettiklerimin yanısıra, Berklee’ye gitmeden önce Nardis Jazz Vokal yarışmasından aldığım ödülle Polonya’da küçük bir köyde gerçekleşen Pulawy Jazz Workshop’a katıldım.

Boston’da Berklee’deyken aralarında Bobby Mcferrin’in, Esperanza Spalding gibi fenomen müzisyenlerin de bulunduğu Workshop’lara katıldım. John Mayer’le, Brad Mehldau’yla, Robert Glasper’la sohbet etme, onlara müziklerimi dinletme şansım oldu. Gene New York’taki efsanevi caz kulüplerinde katıldığım jam session’lar, konserler, en değerli eğitimlerdi benim için.

Bahçeşehir Üniversitesi Caz Sertifika Programı’nı tamamladım, Yıldız Teknik’te ve İTÜ’de çeşitli çağdaş müzik ve elektronik müzik besteciliği eğitimlerine katıldım. Şu anda Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nde çalışmaya devam ediyorum.

Tarihteki müziği en başından alıp bugüne kadar her tarz için ayrı ayrı eşelemeye çalıştım ve her birinin açtığı yeni kapılar oldu. Bir empresyonist klasik müzik bestecisi Debussy Afrika Gamelan müziklerinden nasıl esinleniyor, nasıl Beatles’in rock parçasının içine o dönemin AvanGarde bestecisi Stockhousen’ın sesleri girebiliyorsa, Radiohead’ın “Idioteque” parçasının riff’i, bilgisayar müziği yapan Paul Lansky’den nasıl alıntıysa, her tarz müzik birbirinden besleniyor ve bunları anlayıp öğrendikçe, pratik ettikçe ufku genişliyor insanın.

Müzikte de her meslekte olduğu gibi, ne kadar mükemmel müzisyenlerle çalışırsa çalışsın, insan kendi kendine öğreniyor ve keşfediyor. Benim hayatım da kendi kendime keşfetmekle geçiyor; ancak aldığım eğitimlerin bana en büyük katkısı birçok farklı bakış açısı tecrübe etmem oldu ve hepsinden birşeyler öğrenebilecek hale gelmek, hepsine ilgi duyabilmek çok keyifli.

BÜYÜK GURUR...

- Son olarak Altın Güvercin Beste Yarışması’nda iki ödül birden aldınız. Duygularınızı öğrenebilir miyiz?

Açıkçası ilk en iyi yorumcu ödülünü alınca dereceye giremediğimi düşünmüştüm, ancak sonra bir de birincilik ödülü için çağrıldığımda çok heyecanlandım.

Altın Güvercin Beste Yarışması çok köklü bir yarışma, 1986’dan beri çok değerli müzisyenleri keşfetmiş. Cem Karaca’yı, Aysel Gürel’i, Suavi’yi, Mazlum Çimen’i, Harun Kolçak’ı, Hakan Peker’i, Fatih Erkoç’u yarışmacı olarak ağırlamış, ödüllendirmiş bir etkinlikten bahsediyoruz. Bu yarışmada birinci olanların, kariyerlerindeki başarıları say say bitmez, yıllar boyunca jüri olarak Altın Güvercin’e gelen değerli sanatçıları da. Hem söz yazarı, hem besteci, hem de yorumcu olarak bu ödülleri almak, böyle kalabalık bir değer listesinin içine giriyor olmak, benim için çok büyük bir onur.

Bir yandan, bu yarışmada önemli olan derece almaktan ziyade, kendi eserlerimizi seslendirdiğimiz, birbirimizi tanıdığımız, sesimizi duyurabildiğimiz bir etkileşim platformunun bize sunulmasıydı. Müzisyenler olarak böyle platformlara çok ihtiyacımız var, hatta performans sanatçıları ve tüm sanat dünyası için bu geçerli. Festivaller ve etkinlikler gerçekten çok ihtiyacımız olan şeyler, çünkü biz sanata kendimizi adamış kişiler olarak, sanatın “lüks” olduğu algısıyla yaşayan bir toplumun düşünce yapısıyla hem maddi hem manevi her gün başetmek zorundayız. Pandemi sürecinin en kötü etkilediği sektörlerden başlıca gelenlerinden birisi müzik sektörü. Gerçekten böyle bir süreçte bu yarışmanın değeri paha biçilmez. Bunu mümkün kılan Kuşadası Altın Güvercin Kültür ve Sanat Vakfı (KUSAV)’a ve Kuşadası Belediyesi’ne çok çok teşekkürler.

RAHATLAMA HİSSİ...

- Artık ödüllü bir besteci ve yorumcusunuz... Bu ne ifade ediyor sizin için?

Ödüllü bir besteci olmak profesyonel hayatıma bir taçlandırmadır, Altın Güvercin Ödülü müzik kariyerimde güzel bir dönüm noktasıdır. Demin de bahsettiğim bir sürü çok değerli sanatçıya yıllarca yoldaşlık etmiş köklü etkinliğin bu prestijli ödülü, benim müzikle geçen emek dolu günlerimin, yıllarımın maddi ve manevi temsili karşılıklarından biri oldu. Kuşadası’ndaki birçok sanat etkinliğinin bayrağını taşıyan KUSAV’ın bu yılki yarışma birincisi olarak ilerideki zamanlarda bir parçası olacak olmak da ayrı bir mutluluk ve gurur oldu.

Tabii ki şöyle bir durum da var, benim için bir beste yaptıktan sonraki o kalbimdekini ifade edebilmenin verdiği rahatlama, her şeye bedel. Bu rahatlama hissini, hem de “bir daha yapabilecek miyim acaba” heyecanını herhangi hiçbir ödülden alabileceğimi düşünmüyorum. Bu da mutlu ediyor çünkü bilen bilir, sanat yapma motivasyonunu veren ödüller değil hayatın kendisi oluyor.

SABIRSIZLANIYORUM...

- İlk teklinizi ne zaman yayımlamayı planlıyorsunuz?

Pandemiden dolayı planların sürekli değişmesi söz konusu, ama yakın bir zamanda yayınlayacağım.

Daha önce yazdığım film müzikleri yayımlandı, birkaç arkadaşımın albümünde vokal yaptım, YouTube kanalımda kendi bestelerimden ve yorumlarımdan oluşan bir içerik var. Şimdilerde DJ Majnoon ile yaptığımız birkaç bestem de yayımlanıyor. Bunlar hep yan projeler, kendi asıl albümüm için çok heyecanlıyım. Onunla ilgili her şey çok akışta gerçekleşiyor, şarkılarımı sizlerle paylaşmayı sabırsızlıkla bekliyorum.

- Çeşitli enstrümanlar çalabiliyorsunuz. Şarkılarınızda onların dokunuşlarını da görecek miyiz?

Şarkılarımı kendim aranje ettiğim için ilk albümde birçok sesi kendim programlıyorum, çok yetenekli müzisyen arkadaşlarımın çaldıkları da renk katıyor. Canlı performanslarda enstruman performanslarını da bol bol paylaşmayı planlıyorum.

KELEBEK ETKİSİ...

- Hayvanlar için de şarkı paylaşabiliyorsunuz, kadına yönelik şiddete de sesinizi yükseltiyorsunuz... Sanatçının duyarlı olup bu tür konularda sesini çıkarması gerektiğine inanıyor musunuz?

Sözlerin kifayetsiz kaldığına çok fazla tanık oldum, ama bu susmamızı gerektirmiyor, asla. Ayrıca sanat ifade araçlarının en güçlüsü, keza John Lennon'un "Imagine" parçası, hepimizin kalbini birçok barış konuşmasından daha çok dağlıyor. Fakat hep beraber tartışmak, sesli düşünebilmek, uzlaşabilmek ya da görüş ayrılıklarında hoşgörüyle kalabilmek kelebek etkisi gibi yayılarak hepimize bir değil, iki kere düşünmeyi, farkındalığı aşılıyor, bu yüzden bu platformları elimden geldiğince duygu ve düşüncelerimi paylaşmakta kullanıyorum.

‘KONSERLER SÜRDÜRÜLEBİLMELİ...’

- Mu¨zik sekto¨ru¨nu¨n salgınla birlikte ic¸inden gec¸mekte oldugˆu zor durum hakkında neler du¨s¸u¨nu¨yorsunuz? Kendi deneyimleriniz neler? "Mu¨zigˆe Ses Ver" kampanyasına destek verdiniz, mu¨zisyenler neler yapmalı ve onlar ic¸in neler yapılmalı sizce?

Topluluk barındıran her sektör sosyal mesafeli, sağlık güvenceli bir şekilde etkinliklerini korumaya çabalıyor. Alternatif yol düşünmeden konser iptal etmek, müziği susturmak, sektör için çok yıkıcı bir yol. Konserlerin iptal olması bizim için işsiz kalmak demek. Profesyonel müzisyen arkadaşlarımın enstrumanlarını satmak zorunda olduğunu görünce, müziğin geleceği konusunda çok kaygılanıyorum. Müzik bir lüks değil ihtiyaçtır, tiyatro da öyle; sanatın bütün dalları için de bu geçerli. Sağlığımızı tehlikeye atmadan, önlemlerle ve yaratıcı düzenlemelerle hayatlarımızı bile en baştan tasarlıyoruz, o halde müzik etkinliklerini de sürdürebilmenin yollarını arayabiliriz bence. Devletimizi konserleri sürdürebilmek için alternatif yollar aramaya davet ediyorum.

- Sizi dinlemeye başlayacak insanlara bir mesajınız var mı?

İnancımı hiç yitirmeden, sabırla, güzellikle ve hoşgörüyle, yaratıcı yollarla önce barışçıl bir zihin, sonra çevre ve sonra dünya oluşturabilmek için, insan olabilmek, insanı ve doğayı anlayabilmek için çabalamaya devam edeceğim burdan buna çabalayan herkese de içtenlikle teşekkür ederim.