Müzik grubu Ansızın Bi’ İnfilak ile şarkılarını ve yükselen akımı konuştuk
Son olarak ‘Retro Bahar’ isimli ikinci albümlerini yayımlayan grubun üyeleriyle bir araya geldik. Emre Yasak, albümün 80 ve 90’lı yılların müziklerine duyulan özlemi anlattığını söylüyor.
ORHUN ATMIŞ
- Peki, albüm isimlerini nasıl belirlediniz?
B.E: Dikkat çeken isimler olsun istedik. Bir şarkının ismi olsun düşüncesiyle yola çıkmadık aslında. Indie müzikte çok gördüğümüz bir durum da değil. Ama “Atımı Hazırlayın”, albümdeydi, kulağımıza da güzel geldi.
E.Y: Genelde şarkı sözlerini ben yazıyorum, o şarkının sözleri Barış’a ait. Orada sözlerde bir anlam var. İçinde bulunduğumuz şartlardan biraz sıkılma, sorgulama var. Özetle, “Atımı hazırlayın, ben buradan basıp gidiyorum” diyor. Dolayısıyla bütün albümün genel felsefesini yansıtacağını düşündük.
‘Güzel tesadüf...’
- “Retro Bahar” nasıl yansıtıyor albümü?
E.Y: O biraz daha planlı programlı. İlk albümde düşünüp uygulayamadığımız şeyleri, ikinci albümde daha iyi uygularız diye düşündük. Öyle baktığımız zaman, ilk olarak “Retro Bahar” albümünün ismine karar verdik. Bunun konseptinde de hep sevdiğimiz 80, 90’lı yıllarda duyduğumuz müziklere özlem vardı. Baharda çıkarmayı planladığımız için de “Bahar” kaldı, o sırada birkaç güzel tesadüf de oldu baharla ilgili... O yüzden de “Retro Bahar” oldu ismi.
- İlk albümün şarkı isimleri alışılmışın dışında, ama “Retro Bahar”da biraz da klasik isimler görüyoruz, neden? Fark nedir?
B.E: Aslında bunu müzikten başlayarak anlatmak daha doğru olabilir. İlk albümden sonra bizim de müzikal bakış açımızda bir farklılık oldu. Dinleyicilerden aldığımız geri bildirimler sonucunda edindiğimiz birtakım tecrübeler oldu. “Retro Bahar” albümünde, “sound”undan temposuna, hangi elementlerin kullanılacağından sözlerine, tüm teknik detaylarına kadar, “Biz böyle bir şey yapmak istiyoruz” diye yola çıktık. Sözlerde de aynı sadeliği koruyalım, ama tavır olarak biraz daha olgun olsun istedik, şarkı isimleriyle alakalı olarak da böyle bir durum var.
Üçüncü Yeniler...
- Spotify sizi “Üçüncü Yeniler” kategorisine aldı. Siz yola çıkarken onlardan biri olacağınızı düşünmüş müydünüz, yoksa içine dahil olmuş mu buldunuz kendinizi?
E.Y: Kurulduğumuzda içinde bulunduğumuz gruba “Üçüncü Yeniler” denmiyordu. O meşhur Spotify listesi de henüz yoktu. Ama bir gerçek var ki, ismini hepimizin bildiği tuhaf isimli gruplar popüler olmaya başlamışlardı. Alternatif olarak ilerliyordu. Biz öyle düşünmemiştik. Başlarda “sound” klasik rock gibiydi biraz. O türün şu an en çok bilinen grupları mutlaka yol gösterici oldu. Hem müzik, hem de yaptıkları anlamında... Başarılı bir örnek varsa tabii ki siz de mutlaka takip ediyorsunuz, bir şey alıyorsunuz. Ama bu algoritma olayı bir araya getirdi. Biz şarkıları Spotify’a koyduk şarkıları, “Kimle benzer” dediğin zaman biz hiçbir şey yapmadan onlar çıktı karşımıza. Neden, bilmiyorum.
n Peki bu akımı neye bağlıyorsunuz, Türkçe rap’te de bir yükseliş var örneğin...
E.Y: Ülkenin içinde bulunduğu durum tabii ki önemli. Bu durumdan memnun olmayan genç bir kesim var. Bizi en çok dinleyen kesim de 18-24 yaş arası. Onlar için bizim daha önce büyüdüğümüz toplum çok değişti ve onlar tam o değişime denk geldi. Ama müzik tarihine baktığımızda bu hep vardır, değişim zamanlarında bu tür yükselişler olur. Hiçbir şey olmasa da şuna bağlıyorum. Popüler müziği bir kenara koyarsak, özellikle alternatif ve rock janrında bir tıkanıklık olduğunu düşünüyorum. Ülkenin içinde bulunduğu durum, bu tıkanıklık ve dijital platformların çıkışı bir arada olunca bu yükselişler meydana geldi.
B.E: İnternet ve sosyal medyayla da çok ilgisi var bence. Önceleri insanlar konvansiyonel medyayı takip ediyordu. Dolayısıyla kitle olarak takip ettikleri için orada sunulan herhangi bir şey birden popüler oluyordu. İnsanlar biraz daha sosyal medyaya yöneldikçe, daha çok ağızdan ağıza yayıldı. İnsanlar da daha samimi buluyorlar alternatif camiadaki sanatçıları.