‘Müzakere dursun’ raporu
Avrupa Parlamentosu, (AP) fiilen durmuş durumda olan Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakerelerinin askıya alınması yönünde tekrar çağrıda bulunmaya hazırlanıyor.
HÜSEYİN HAYATSEVER
AP Türkiye Raportörü Kati Piri’nin dün açıkladığı taslak raporda “Türkiye’de yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı sisteminin Kopenhag Kriterleri’ne aykırı olduğu” gerekçesiyle AB’ye Türkiye ile müzakereleri durdurma çağrısı yapılıyor.
Şubat’ta AP’de oylanması beklenen rapor onaylansa da müzakerelerin devamı konusundaki son söz AB Konseyi’nde olduğu için bağlayıcı bir niteliği bulunmuyor. Dün AP’ye sunulan 2018 Türkiye raporunda Venedik Komisyonu’nun değerlendirmesine atıfta bulunuluyor. Venedik Komisyonu, yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı sistemininin “kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı, yeterli denge ve denetim mekanizmalarından yoksun olduğunu” belirtmişti. Cumhurbaşkanlığı sisteminin, Kopenhag Kriterleri’nin temel taşlarından biri olan kuvvetler ayrılığına aykırı olduğu vurgulanan raporda, bu koşullarda Türkiye’nin AB ile müzakere sürecini devam ettirmesinin mümkün olmadığı belirtildi. Piri, Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili olarak “Cumhurbaşkanı, tüm bakanları ve yargıçları atama ile ülkeyi kararnamelerle yönetme yetkisini elde etti. Bu da AP için kırmızı çizgidir. AP, son raporunda yeni sistemin yürürlüğe girmesi durumunda müzakerelerin resmen durdurulması çağrısı yapacağı uyarısında bulunmuştu” dedi.
Raporda OHAL KHK’leriyle 152 bin kamu görevlisinin ihraç edildiği, OHAL İnceleme Komisyonu’nun ise ihraçlara yapılan itirazlarla ilgili etkili bir hukuk yolu olmadığı kaydedildi. Temel haklar ve özgürlükler alanında sürekli bir geriye gidiş yaşandığının da vurgulandığı raporda, Osman Kavala’nın bir yılı süredir “keyfi” bir şekilde tutuklu olduğuna dikkat çekildi.
Raporda, terör örgütü PKK’nin “şiddet sürecine” dönmesi kınanırken Türkiye’ye de Kürt sorununun barışçıl çözümü için yeni bir siyasi sürece başlama çağrısı yapıldı. Selahattin Demirtaş’ın devam eden tutukluluğu kınandı. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezlerinin yinelendiği raporda, Akdeniz’de Rum yönetiminin ilan ettiği münhasır ekonomik bölgeyi Türkiye’nin tanıması gerektiği savunuldu.