Mutlu zamanlar için

Bazı hikâyeler yüreğe daha kolay ulaşır. Çünkü yaşanmışlıkları, okurla kurduğu farklı ve sıcak bağlar vardır. Hissettirdiği duygular gerçektir. İşte “Üç”, böyle bir hikâye.

Songül Bozacı

Hayatı bacaklarının sayılarıyla gözlemliyor Üç. O, üç bacaklı bir köpek. Şehrin keşmekeşinde yaşam mücadelesi verenleri izliyor. Ve tüm bu zorluklara rağmen onlar için iyi şeyler düşünerek yaşayıp gidiyor.

Bir çocuğun gözünden baktığınızda bir dolu merak unsuru var bu kısacık hikâyede.

“Üç” neden üç bacaklı? Altı bacaklı dediği hayvan hangisi acaba? Altı bacaklı başka hangi canlılar var?

Bir sokak hayvanının günleri nasıl geçiyordur, hiç düşünmemiş olabiliriz. Ya da karınlarını doyurmak için ne kadar mesafe yürümeleri gerektiğini.

Şehir yaşamında her şey hızlı bir şekilde akıp gidiyor olabilir. Ama o canlılar hep orada ve sıcak bir dokunuş veya sevgi verecek yuva özlemiyle dolu olduklarını biliyoruz.

“Üç” bazı günlerini hep aynı rota üzerinde geçiriyor ve diğer günlerinde burnu onu nereye götürüyorsa oraya gidiyor. O, halinden hiç şikâyet etmeyen bir köpek. Neden dört ayağım yok demiyor hatta tam tersine, “Dört ayağım olsaydı sandalye olurdum ve iki ayaklılar gelip üzerime otururdu,” diyor.

ÜÇ’ÜN ÖZGÜRLÜĞÜ

Üç için önemli olan tek şey, özgürlüğü! Ve bacakları, onu her yere taşıdığı için çok mutlu. Özgürlük kavramı için aslında çok güzel bir örnek bu söylediği. Kendisini olduğu gibi sevmesi ve olduğu gibi kabul ediyor olması aslında onun en büyük özgürlüğü.

Çoğu engel, görünenin ötesinde, görünmeyenlerden oluştuğundan kendini olduğu gibi sevebilmek çağımız insanları için en zor şeylerden biri.

Çocukların, özgüvenlerini yitirmemelerini sağlayan güzel süreçlerden biri patili dostlarıyla, onları yargılamadan sadece sevgiyle kurdukları bağ.

Hikâyede altı çizilen bir ayrıntı daha var: Şehirden uzaklaştıkça şehirde göremediğimiz / karşılaşmadığımız bir dolu hayvanla tanışıyor okur.

Tabii Üç, onları yine bacak sayılarıyla tanımlıyor: Kafasında iki sivri şey bulunan dört bacaklı, iki koca kulaklı ve iki koca ayaklı küçücük bir şey... Üç, sonunda, kendisini taklit eden, iki ayaklı biriyle tanışıyor. Ve o iki ayaklı ona sıcacık bir yuva sunuyor.

ASIL ZENGİNLİK

Hikâyenin şehir-kırsal yaşam ayrıntılarını, dört yerine üç bacağı varken de bütün / tam hissetmeyi, sevgiyi ve doğa sevgisini bu kadar yalın, derin bir şekilde aktarıyor olması benim yüreğime ulaşmasında en büyük etken oldu.

Pisagor, “üç”ü; “birlikle (bir) çeşitliliğin (iki) toplamı ve kusursuz ahengin simgesi” olarak yorumlar. Kusursuz bir ahengin içinde farklılıklarımızın öncelikle kendi tarafımızdan kabul gördüğü zamanlar için böylesi güzel hikâyeler tüm çocuklara ve yetişkinlere ulaşsın isterim.

Üç / Stephen Michael King / Çeviren: Sarp Dakni / Meav Yayıncılık / 2021 / 32 s. / 3+