Musul rehineleri için takipsizlik kararı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran ve rehine yakını Muammer Taşdelen’in, Musul rehinelerinin kaçırılması ve sonrasında gerekli önlemleri almadıkları gerekçesiyle Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon hakkında yaptıkları suç duyurusu üzerine takipsizlik kararı verdi.

cumhuriyet.com.tr

Musul Başkonsolosluğundaki 46 personel ve 3 yerel görevli IŞİD tarafından 11 Haziran 2014 tarihinde rehin alınmış, 20 Eylül’de salıverilmişti. Ancak CHP’li Umut Oran ve rehine yakını Muammer Taşdelen 6 Ağustos 2014 tarihinde Ankara Adliyesine giderek dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Asya Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu 8 Ağustos’ta bakanlar ve başbakan hakkında işlem yapamayacakları gerekçesiyle Erdoğan ve Davutoğlu hakkında takipsizlik kararı vermiş, Önhon yönünden ise dosyayı ayırarak işlem yapılması için Memur Suçları Bürosuna göndermişti.

Müsteşar Yardımcısı emri uyguladı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının memur suçlarına bakan savcılarından Mustafa Başer Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu ve Asya Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı Ömer Önhon hakkında da takipsizlik kararı verdi. Rehinelerin salıverilmesinden 5 gün önce, 15 Eylül 2014 tarihinde verilen takipsizlik kararında Müsteşar Yardımcısı Önhon hakkında, “Yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan kişinin sorumlu olmayacağı TCK’nun 24/2. Maddesinde belirtilmiştir” denilmesi dikkat çekti.
Savcı da “IŞİD terör örgütü” dedi

Öte yandan Cumhuriyet savcısı Mustafa Başer’in 2014/71875 sayılı takipsizlik kararında IŞİD için “Terör örgütü” değerlendirmesi yapması da dikkat çekti. Savcının takipsizlik kararı şöyle:

“Dosyamızda şüpheli bulunan Ömer Önhon, T.C. Dışişleri Bakanlığı, Ortadoğu ve Asya Pasifik İşleri Müsteşar Yardımcısı olup IŞİD Terör Örgütü mensuplarınca rehin alınan Türk vatandaşlarının kurtarılmasına yönelik idari işlemlerde devlet hiyerarşisi içerisinde kendisine verilen görevleri yerine getirdiğinden, şüpheli hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi.”