Mustafa Kemal'in Eğitim Politikası

cumhuriyet.com.tr

Her yıl 24 Kasım gününü Öğretmenler Günü olarak kutlamaktayız. Bu bağlamda özellikle Mustafa Kemal’in eğitim politikasına baktığımızda bu politikanın temel niteliklerinin şöyle sıralandığını görürüz: Ulusallık, laiklik, eşitlik, bilimsellik, yaşama dönüklük ve karma eğitim. Mustafa Kemal, eğitim sorunlarını gündeme getirmek ve çözüm önerilerini geliştirmek amacı ile 15 Temmuz 1921’de Ankara’da bir Maarif Kong-resi oluşturmuştur. 16 Temmuz 1921’de de yapmış olduğu konuşmada izleyeceği eğitim politikasının temel niteliklerini şu iki noktada toplamıştır:

Ulusallık ve çağdaşlık. O şöyle demiştir: “Bir ulusal eğitim programını söz konusu ederken eski dönemin boş inançlarından, doğuş yapımızla hiç de ilişkisi olmayan yabancı düşüncelerden Doğu’dan ve Batı’dan gelebilen bütün etkilerden tümden uzak ulusal ve tarihsel yapımızla uygun bir kültüre değinmek istiyorum. Çünkü ulusal düşünüş yeteneğimizin iyi bir biçimde gelişmesi ancak böyle bir kültürle sağlanabilir. Gelişigüzel bir yabancı kültür şimdiye değin izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını yineleyebilir. Kültür bulunduğu yerle orantılıdır. O yer ulusun yapısıdır.”

Mustafa Kemal, Türk eğitiminin çağdaş olması gerektiğine ilişkin ikinci özelliğini vurgularken de öncelikle bunu yaptığı reformlarla ortaya koymuştur. Eğitimde çağdaşlık şu reformlarla dile gelmiştir: 1-Eğitim ve öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), 2- Karma eğitim (kız ve erkek öğrencilerin birlikte eğitim görmesi), 3- Harf devrimi ve açılan “millet mektepleri” (Latin alfabesine geçiş ve yeni alfabenin halka öğretildiği okullar), 4- İlk ve ortaöğretimde gelişmeler, yeni okulların açılması, teknik ve mesleki okulların açılışı ve yapılan üniversite reformu.

İşte Mustafa Kemal’in eğitim alanında yapıp ettikleri. Bu çağdaş eğitim seferberliği içerisinde en önemli yeri ise öğretmenler tutmaktadır. O her fırsatta öğretmenlerin bu toplum için önemini vurgulamış ve dikkat çekmiştir. Nitekim bir konuşmasında şöyle demiştir: “Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir ulus, henüz ulus adını almak yeteneğini elde edememiştir. Ona şöyle bir yığın denir. Ulus denmez. Bu yığının ulus olabilmesi için, kesinlikle eğiticilere, öğretmenlere gereksinimi vardır. Onlardır ki bir toplumsal varlığı gerçek bir ulus haline koyarlar.”

Tüm eğitimcilerimizin ve öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü kutluyorum.