Mustafa Balbay'ın tahliye kararı reddedildi
Mahkeme heyeti saat 19.30 sıralarında açıkladığı kararında Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay'ın da aralarında bulunduğu sanıkların ve avukatlarının tahliye taleplerine reddetti.
cumhuriyet.com.tr“Atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte” olması nedeniyle sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesine karar veren mahkeme heyeti, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz hakkı bulunduğunu bildirdi.
Mahkeme heyeti, duruşmayı CHP adına gözlemci olarak izleyen milletvekilleriyle ilgili olarak savcıların “duruşma tutanaklarının TBMM Başkanlığı’na gönderilmesi” talebini kabul etmedi. Mahkeme heyeti “Bu celse duruşmaya iştirak eden ve sorulduğunda Meclis’in muhtelif komisyonlarında görevli olduklarını ve gözlemci sıfatıyla duruşmada bulunduklarını beyan eden milletvekilleriyle ilgili bu aşamada herhangi bir işlem yapılmasına yer olmadığına” karar verdi.
Komutanların ifadesi
Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve emekli albay Atilla Uğur’un talepleri doğrultusunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca bir soruşturma kapsamında ifadesi alınan eski kuvvet komutanları İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Aytaç Yalman’ın ifade suretlerinin incelenmek üzere istenmesine karar veren mahkeme heyeti, ifadeler üzerinde herhangi bir kısıtlama kararı olup olmadığını soracak.
Video konferans
“Başkent Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mehmet Haberal’ın online ifadesinin alınabileceği”ne ilişkin doktor raporu doğrultusunda avukatının talebini değerlendiren mahkeme heyeti, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi kullanılarak video konferans sistemi ile hastanede olan Haberal’ın savunmasının alınabilmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı yazmayı kararlaştırdı.
TÜBİTAK’a soru
Tutuklu sanık eski polis müdürü Adil Serdar Saçan’ın talepleri doğrultusunda TÜBİTAK Başkanlığı’na yazı yazacak olan mahkeme, CD’lerin oluşturma tarihinin ve hangi bilgisayar tarafından yazıldığının tespiti konusunda bilirkişilik yapacak bilirkişi listesinin gönderilmesini isteyecek.
Karargah evleri
Tutuklu sanık Cengiz Köylü’nün talebini kabul eden Mahkeme heyeti MİT Müsteşarlığı’na yazı yazılarak “İP/Karargahevleri’ne ilişkin bilgilerin MİT Müsteşarlığı’na hangı tarihte ve ne şekilde gönderildiğinin” sorulmasını kararlaştırdı. Mahkeme, Karargahevleri’ne ilişkin Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmekte olan soruşturmanın sonucunun bildirilmesini de isteyecek.
25. duruşma
İkinci Ergenekon davasında tutuklu yargılanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın avukatı Aydın Metin “Artık Balbay’ın tutukluluğunun tedbir değil, peşin ceza çektirilmeye dönüştüğünü” belirterek tahliyesini istedi. Balbay’ın, bilgisayarından elde edilmiş bazı dijital belgelerle suçlandığını anlatan Avukat Aydın Metin TÜBİTAK’ın, bilgisayar ve CD’lerden elde edilen verilere ilişkin mahkemeye gönderdiği yazıya dikkat çekti. Avukat Metin, TÜBİTAK’ın “Teknolojik olarak ve imkanlar doğrultusunda bu disk bilgileri üzerine erişerek, istenildiği zaman da oynanarak bilgilerde değişiklik yapılabilir” şeklindeki yazısını anımsattı. Avukat Metin “Bu açıklamalar Balbay’a ait olduğu iddia edilen notların hukuka ve kanuna aykırı olduğunu bir kez daha gösterdi. Kanuna ve hukuka aykırı elde edilmiş delillerle doldurulmuş bir iddianame yakın tarihimizde yok” dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi bitişiğindeki İkinci Ergenekon davasının bugün görülen 25. duruşması başlarken İşçi Partisi (İP) hukuk danışmanı tutuklu sanık Emcet Olcaytu söz alarak, bazı amirallere suikast planı iddialarıyla ilgili soruşturmada hakkında yakalama kararı çıkartılan Deniz Yarbay Ali Tatar’ın bu kararı gururuna yediremediği için intihar ettiğini ifade etti. Olcaytu, “Onurlu davranış göstererek canına kıyan Deniz Yarbay Ali Tatar’ın anısına bir dakika saygı duruşunda bulunuyorum” diye konuştu. Salondaki bazı sanık ve izleyicilerin saygı duruş için ayağa kalktığı sırada Mahkeme Başkanı Köksal Şengün “Mahkeme düşüncenize saygı duyuyor ancak oturabilirsiniz” dedi. Başkan Şengün’ün oturabilirsiniz demesi üzerine bir dakikalık süre dolmadan Olcaytu ve diğer sanılar ile sanık yakınları yerlerine oturdu.
Avukat sıralarındaki kim?
Cumhuriyet Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ise söz alarak duruşma salonunda izleyicilere ayrılan bölümde boş yerler olmasına rağmen sanık avukatlarına ayrılan bölümde oturan kişilerin kimliklerinin tespit edilmesini istedi. Savcının bu talebi üzerine avukatlara ayrılan bölümde oturan aralarında CHP milletvekili Şahin Mengü, duruşmayı CHP adına gözlemci olarak izlediklerini söyledi.
CHP milletvekilleri Ali Rıza Öztürk, Malik Ejder Özdemir ve Bülent Baratalı da kendilerini tanıttı. Tutuklu sanık Tuncay Özkan, “Bu sürenin sarkması 11 Ocak 2010 kadar sürecek bir parçalanmış savunma yapmama neden olacaktır. Savunma hakkımın engellenmemesi için taleplerin Cuma gününe bırakılmasını istiyorum” dedi.
Mahkeme başkanı Köksal Şengün de geçen cuma hava koşulları ve saatin ilerlemiş olması nedeniyle ara verdiklerini bu nedenle duruşmaya taleplerin alınmasıyla devam edileceğini belirterek sırası gelen Tuncay Özkan’ın savunmasına geçmeyerek sanık avukatlarına söz verdi.
Balbay’ın avukatı
Mustafa Balbay’ın avukatı Aydın Metin, “Müvekkilim Balbay, maddi delillerle desteklenmeyen soyut iddialara karşı haklı ve hukuken doğru savunmasını yaptı” dedi. Metin, mahkemenin iki üyesinin iddianamede “gizli belge” olarak adlandırılan belgelere yönelik sorular yönelttiğine dikkat çekti. Avukat Metin, iddianamede Balbay’a “Belge içerik ve miktarları göz önüne alındığında çok sayıda ve farklı devlet birimlerine ait çoğunluğu devletin güvenliğine ait önemdeki belgeyi gazetecilik kimliğiyle elde etmesi mümkün bulunmadığından şüphelinin bu belgeleri Ergenekon terör örgütünün üyeleri ve üst düzey yöneticilerinden elde ettiği anlaşılmakta” şeklinde suçlama yöneltildiğinin altını çizdi. “Gizli belge” olduğu iddia edilen belgeler nedeniyle Balbay’ın hem TCK 326. hem de 327. madde gereğinde cezalandırılmasının istendiğini ifade eden Avukat Metin TCK 326. maddesinin “Devletin güvenliğine veya iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belge veya vesikaları kısmen veya tamamen yok eden, tahrip eden veya bunlar üzerinde sahtecilik yapan veya geçici de olsa, bunları tahsis olundukları yerden başka bir yerde kullanan, hileyle alan veya çalan” kimselerin cezalandırılmasını hükme bağladığını kaydetti.
Neden iki madde?
TCK 327. maddesinin ise “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri temin eden” kimselere verilecek cezaları belirlediğini anlatan Avukat Metin “Savcılar neden Balbay’ın hem 326. hem de 327 maddeden cezalandırılmasını istiyor” diye sordu.
Avukat Aydın Metin şöyle devam etti: “Soruşturma ve yargılama sırasında ‘gizli belge’ iddiasına konu yapılan belgelerle ilgili olarak ‘yok etmek, çalmak, tahrip etmek, hile’ suçlamaları Balbay’a yöneltilmedi. 326. madde kapsamındaki suçların 8 yıldan başlamak üzere, 327. madde ise 3. yıldan başlamak üzere cezalandırılması öngürülüyor. Savcının Balbay’ın hem 326. maddeden hem de 327 maddeden cezalandırılmaksını istemesinin nedeni ‘hangisi olursa’ şeklinde bir değerlendirme neticesinde iki ceza maddesini de iddianameye yazmış.”
Sır niteliği kalmadı
Balbay’ın iddianamede “gizli belge” olarak nitelendirilen belgeleri “İran Raporu”, “Suriye Raporu”, “Irak Bataklığında Türk Amerikan İlişkileri”, “Devlet ve İslam” kitaplarında kullandığını ifade eden Avukat Metin şunları söyledi: “Bu kitaplarda bu belgelerdeki bilgilerin yer aldığı, belgelerin kullanıldığı, meslektaşım Mehmet İpek tarafından anlatıldı. Yayınlandığı andan itibaren bu belgelerin gizliliğinin kalmadığı belgere dayalı olarak kanıtlandı. Belgelerin sır niteliğinin kalmadığı anlaşıldı. Artık ‘gizli belge’ iddiasıyla 326. madde ve 327. maddeden cezalandırma istenemez. Bu dijital verilere konu olan bilgiler kitaplar vasıtasıyla kamuoyunda aleni hale geldi.”
“Gizli belge” olduğu iddia edilen belgelerin yayımlanması konusunu Basın Kanunu açısından değerlendiren Avukat Metin, şöyle konuştu: “Basılı eserler bakımından zaman aşımı süresine düzenleyen 26. Maddesi’ne göre Balbay’ın kitapları açısından zaman aşımı gerçekleşmiş. Bu durumda TCK 326, 327, 329 maddeleri kapsamında Balbay hakkında bu davanın neticesinde düşme kararı vermek gerekecek.”
Sauna çetesi
Avukat Metin, bazı askeri şahıslar ve Emniyet mensuplarının yargılandığı “Sauna çetesi” olarak bilinen davada “gizli belge” olduğu iddia edilen belgelere ilişkin “Askeri Yargıtay Daireler Kurulu” kararı mahkeme heyetine sundu. Metin, “Sauna çetesi” davasında konu edilen belge ile Balbay’ın suçlandığı İran Stratejik İstihbarat dökümanının aynı olduğunun ve bölüm başlıklarının ayrı ayrı yazılması nedeniyle çok sayıda belge gibi görüldüğünün altını çizdi.
Avukat Metin, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun 21 Haziran 2007 tarihli kararının emsal niteliğinde olduğunu belirterek şu alıntıyı yaptı: “Özde sadece ‘gizli’ gizlilik derecesi esas alınarak ve keza CD’lerde yer alan ve suça konu olan bilgilere ulaşabilme imkanının, söz konusu bilgilerin elde ediliş şeklinin aynısı olmasa dahi benzeri birtakım bilgilerin açık kaynaklarda ve intermet sitelerinde yer alması olguları dikkate alınmadan ve değerlendirilmeden suç oluşturduğunun kabulü isabetli bulunmamıştır.”
Avukat Metin, suçlamalara konu olan 45 belgenin sadece başlıklarını gördüklerini vurguladı: “Soruşturma sırasında ve dava açıldıktan sonra da bu belgeleri biz görmedik, siz de görmediniz. Gizli belge olarak iddia konusu yapılan suçlamaların özü budur. Bu durum CMK’nin 217-1 maddesine açıkça aykırıdır. Zira bu madde uyarınca mahkemeniz huzuruna getirilmeyen ve önünde tartışılmayan delillere dayalı suçlamalar konusunda karar veremez.”
Trabzon konuşması
Mustafa Balbay’ın “Darbe ortamının yaratılması için psikolojik olarak kaos ortamı hazırlanmasına hizmet etmekle” suçlandığını ifade eden Avukat Aydın Metin 23 Mayıs 2003 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Genç Subaylar Tedirgin” başlıklı haberinin de “darbenin gerçekleştirilmesi için müsait ortam kurmakla” suçlandığını anlattı.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Trabzon’da savaş gemisinden yaptığı konuşmanın 19 Aralık Cumartesi günü gazetelerde “Süreçten rahatsızız”, “İçinde bulunduğumuz süreçten rahatsızız” başlıklarıyla geniş şekilde yer aldığının altını çizen Avukat Metin şu soruyu sordu: “Bu konuşmadan birkaç gün önce bir gazeteci Genelkurmay Başkanı ile Başbakan’ın görüşmesine öğrenseydi bunu da vurucu bir başlıkla gündeme taşısaydı aynı suçlama ile mi karşılaşacaktı?”
Haber tamamen doğru
“Genç Subaylar Tedirgin” başlıkla haberde Mustafa Balbay’ın dönemin genelkurmay başkanı Hilmi Özkök ile Başbakan’ın görüşmesinin içeriğini aktardığını belirten Avukat Metin şöyle dedi: “Emekli Orgeneral Özkök, tanık sıfatıyla verdiği ifadede de Başbakan’ın rahatsızlıklarını ifade ettiğini söylemiştir. Haber tamamen doğrudur. Başlığa saplanmamak gerekir. Başlıklar dikkat ve algıyı çekmek içindir.”
Genç Subayler Tedirgin başlıklı haberin Cumhuriyet Çalışma Grubu kaynaklı olduduğunun iddia edildiğinin altını çizen Avukat Metin “İddianameye göre Cumhuriyet Çalışma Grubu bu haberden 6 ay sonra 2003 aralık ayında doğmuş. Bu şekildeki suçlama maddi gerçek ile bağdaşmıyor” diye konuştu.
Balbay’ın tutuklanması
Mustafa Balbay’ın 1 Temmuz 2008’de gözaltına alındığını nöbetçi mahkemede hakim Sedat Sami Haşıloğlu tarafından ifadesi alındıktan sonra “adli kontrol” şartı ile serbest bırakıldığını anlatan Metin, Balbay’ın 5 Mart 2009’da yeniden gözaltına alındığını ve mahkeme tarafından tutuklandığını anımsattı.
TÜBİTAK’ın yazısı
İddianameye Balbay ile ilgili bölümde 1 No’lu delil olarak konu edilen “dijital verilerin” tutukluluğa neden olduğunu ifade eden Avukat Metin, TÜBİTAK’tan gelen yazının önemli bir gelişme olduğunu vurguladı. Mahkemenin soruları üzerine TÜBİTAK Ulusal Elekronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü’nden gelen cevap yazısına dikkat çeken Aydın Metin şu bölüme dikkat çekti: “Sabit distler üzerinde silinmiş dosyaların geri dönüşümü yapıldığında normalde bu işi için tanımlı uygulamalar, silinmiş dosyanın başlık bilgilerini bulur, bu bilgiler içinde silinmeden önceki bütün bilgiler gibi tarih bilgileri de vardır. Silinme aslında bir karakter değişikliğidir. Bu değişiklikle ve alanı havuza teslim edilerek ilgili dosyanın ve alanının kullanılamayacağı tanımlı yere yazılarak bildirilir. Ancak teknonoljik olarak ve imkanlar doğrultusunda bu disk bilgileri üzerine erişerek istenildiği zaman da oynanarak bilgilerde değişiklik yapılabilir.”
Deliller tartışılmalı
Avukat Metin, TÜBİTAK yazısının önemini şöyle vurguladı: “Balbay’a ait olduğu iddia edilen ‘dijital verilerin’ hukuka ve kanuna aykırı elde edilmesi nedeniyle delil olarak değerlendirilemez. Dijital verilerle ilgili olarak hükümle birlikte değerlendirme yapmaya karar verdiniz. Ancak binlerce sayfalık iddianame ve yüzbinlerce eki bulunan bu davada delilleri şimdi tartışmak durumundayız. Bizce TÜBİTAK’tan gelen bu yazı da bizim açıklamalarımızı doğrulamıştır. Hukuka ve kanuna aykırı böylesine delillerle dolu bir iddianameye yakın tarihimizde rastlamak mümkün değildir.”
Mustafa Balbay’ın terör örgütü üyesi olmakla suçlandığını vurgulayan Avukat Aydın Metin tahliye talebini şu sözlerle dile getirdi: “Balbay gözaltına alınıp bırakıldı, kaçmadı. Ankara’da işinin başına geçti. Davanın bu aşamasında delilleri karartması mümkün değil. Artık tutukluluk halinin süresi bir tedbir değil, peşin ceza çektirilmesi anlamına geliyor. Adalet tecelli olsun, peşin cezaya dönüşmesin. Karar sizin vicdanınıza ve hukuk birikiminize bırakılmış vaziyette. Tarihen de bırakılacak bir karar veriyorsunuz. İnce eleyip sık dokuyarak kararınızı verin. Balbay’ın eşi ve çocukları, ailesi var, tek başına değil. Hepsi birden mağduriyet yaşamasın.”
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde bazı sanık avukatları söz alarak taleplerini dile getirdi. Daha sonra saat 14.00 sıralarında Tuncay Özkan savunmasını yapmak üzere kürsüye çağrıldı. Ancak savunmasına başlamayan Özkan mahkemeden “Suçunun ne olduğunun kendisine anlatılmasını” istedi.
Notlar
İddianamedeki sıraya göre tutuklu sanık Tuncay Özkan’ın savunma sırasının gelmesi nedeniyle genel başkanı olduğu Yeni Parti yöneticileri ve üyeleri duruşmaya büyük ilgi gösterdi. Yakalarında Tuncay Özkan rozetiyle duruşmaya giren partileler ve “Biz kaç kişiyiz platformu” destekçileri mahkemede izleyecilere ayrılan bölümü tamamen doldurdu. İzleyici sıralarının dolması üzerine partililer basın mensuplarına ayrılan sıraların bir bölümüne de oturtuldu. Duruşmayı eski bakanlardan Yaşar Okuyan da izledi.
Savcının mütalalası
Savcı Mehmet Ali Pekgüzel taleplerle ilgili görüşlerini açıklarken avukat sıralarında oturan kişilerin TBMM üyesi olduklarının anlaşıldığına dikkat çekti. Pekgüzel, 3069 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanun’un 3. maddesinin “TBMM üyeleri devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarda devlet aleyhine vekil olamazlar, serbest mesleklerini icrada milletvekilliği unvanlarını kullanamazlar” şeklindeki hükümlerini okudu.
Aynı yasanın 7. maddesinin “Bu kanuna aykırı hareket eden üyeler hakkında içtüzük hükümleri uyarınca işlem yapılır. TBMM üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verilir” hükümlerini de anımsatan Pekgüzel şöyle devam etti: “Sayın milletvekillerinin yargılamayı duruşma salonunun izleyicilerine ayrılmış olan sıralarında takip etme imkanına sahip iken, özellikle sanık müdafilerine ayrılmış sıralarda oturdukları, duruşma aralarında bazı sanıklar ile görüşme yaptıkları gözlenmektedir. Bu kapsamda bir sayın milletvekilinin dava sanıklarından birisi ile önceye ait aralarında avukat-müvekkil ilişkisi bulunduğu da dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bir kısım sayın milletvekilinin duruşmalardan sonra yargı görevlileri ve yargılama konuları hakkında basına demeç verdikleri de gözlenmektedir.”
Savcı Pekgüzel, CMK 205 ve 3069 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanun’un maddeleri uyarınca gereğinin takdiri için duruşma tutanaklarının TBMM Başkanlığı’na gönderilmesini istedi. Pekgüzel, bazı sanıkların talebinin kabul edilerek eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına’nın savcılık ifadelerinin mahkeme dosyasına getirilmesini talep etti. Pekgüzel, eski kuvvet komutanlarının ifadelerinde “gizlilik kararı” yoksa isteyen sanıklara verilmesini, gizlilik var ise sadece mahkeme tarafından incelenmesi yönünde görüş bildirdi. Savcı Pekgüzel, teğmenler Cihan Arık ve Melih Yüksel ile örgütün Hizbuttahrir örgütü ile bağlantısını sağladığı iddia olunan Süleyman Solmaz’ın tahliyesini istedi.
'Hakkımdaki suçlamalara ilişkin bana hiçbir delil gösterilmiyor'
Duruşmada öğleden sonra savunma yapması için kürsüye çağrılan Tuncay Özkan, daha önce mahkemeye sunduğu dilekçesinde suçunu bilmediğini, suçunun kendisine söylenmesini istediğini belirterek şöyle devam etti: “Atatürk tarafından kurulan, kıblem saydığım TBMM’nin silah ve cebir kullanarak yıkmaya çalıştığım iddia ediliyor. Halkı, hükümete karşı silahlı isyana sevkettiğim ileri sürülüyor. Ben AKP karşıtıyım. İktidardan gitmesi için parti ve dernek kurma çalışmalarına katıldım. Bin 400 konferansa katıldım. 50 mitinge katıldım. Şimdi terörist olarak yargılanıyorum. Ancak hakkımdaki suçlamalara ilişkin bana hiçbir delil gösterilmiyor.”
Özkan’ın suçunun kendisine okunması konusundaki ısrarlı talebi üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, “Suçunuz iddianamede belirtildiği gibidir” dedi. 25 Eylül tarihli duruşmada suçunun okunmasını istediğini belirten Özkan “Mahkemeniz de bu konu hakkında savcılığa süre verilmesini karara bağlamıştı. Ya hakkımdaki suçlar okunsun ya da hakkımdaki dava düşürülsün” diye konuştu.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ise 25 Eylül 2009 tarihli duruşmadaki dilekçenin kendilerine uluşmadığını belirterek, “Kararın iddia makamına ulaştırılması ve süre verilmesini talep ediyoruz” dedi. Bunun üzerine Tuncay Özkan, savunmasında yararlanmak için kürsüyü taşıdığı çok sayıda evrak ve kitabı alarak sanık sıralarına geçti.
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün de çeşitli kurumlardan gelen cevap yazılarını duyurdu. Buna göre İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü’nden gelen yazıda Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal’ın tedavisinin devam ettiği, duruşmaya katılmasını mümkün olmadığı, savunmasının kısa süreli olarak hastanede alınabileceği belirtildi.
Avukat Çörtoğlu’nun tepkisi
Özkan’ın avukatı Ahmet Çörtoğlu’nun gelen evrakı okumanın aciliyeti olmadığını belirterek tepki göstermesi üzerine Başkan Şengün “Lütfen bekler misiniz” diye uyardı. Çörtoğlu’nun “Müvekkilim 16 aydır savunma için zaten bekliyor. Siz ağustos ayından beri gelen belgeleri okuyorsunuz. Bunları okumanız sürerse yarına kadar bekleyecek miyiz” şeklindeki tepkisine Başkan Şengün “Sürerse bekleyeceksiniz” diye karşılık verdi.
Avukat Çörtoğlu’nun “Böyle bir uygulama yok. Sanığın sorgusuna başlandı” diye bağırması üzerine Başkan Şengün “Var Efendim, sanık sorgusunun kesilmesini kendisi talep etti. Lütfen oturun” dedi. Avukat Çörtoğlu’nun “Oturmuyorum. Oturduğum yerden de konuşurum” sözleri üzerine Başkan Şengün “Lütfen oturun. Sizi dışarı çıkartmak zorunda kalacağım” diye uyarıda bulundu. Avukat Çörtoğlu ise “Çıkartamazsınız, buna hakkınız yok” diye bağırdı. Başkan Şengün ise “Var efendim, biz tartışma istemiyoruz. Bu şekilde halledemezsiniz. Lütfen oturun” dedi. Çörtoğlu şöyle konuştu: “Sanık kendisine suçlamaların söylenmesini istiyor. İddia makanı süre istiyor. Siz gelen evrakları okuyorsunuz. Bizi yok sayarsanız dereden karşıya geçmeye çalışanları sokan akrep gibi olursunuz.”
Başkan Şengün “Bağıra çağıra konuşuyorsunuz avukat bey ama bu belgeler eski değil, aralık ayında gelenler. Ancak ulaşıyor” diyerek evrakı okumaya devam etti. Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar ise Çapa’da Enfeksiyon Hastalıkları bölümünde tedavi gören Ersöz’ün sağlık durumunun ağır olduğunun altını çizdi. Doktorların Ersöz’ün Adli Tıp Enstitüsü’ne sevkine dahi izin vermediğini belirten avukat Dizdar “Adamın biri geliyor koridorda ateş ediyor, bütün gece telefonlarım ‘paşaya suikast mı’ diye susmadı” dedi.