Müjdat Gezen: ‘Dipsizlikten nefret ederim!’
Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya, Müjdat Gezen’in; “Benimki birkaç yaşamdır dediği ve kronolojik bir izlek de gözetmeden yaşam öyküsünden, anılarından yola çıkarak yazdığı üçlemesinin ilk kitabı. Kitapları içinde; “Hayata bakışı, yaşadıkları, bildikleri bilmedikler, sevdikleri, hazları, tutkularıyla türlü duygularını paylaştığını” ifade ettiği bir kerte. Müjdat Gezen ile anıları tramvaya bindirdik ve geçmiş-günümüz hattında bir sohbete daldık.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap EkiÇocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya’da anılarını yine yalın, toplumsal gerçekçi bir dille aktarıyor Müjdat Gezen. Bireysel gibi görünse de çoğu anıların, sevinçlerin ve kırılmaların, neşe ve öfkelerin pek çoğunun ortağı çok, hani koca bir toplum!
Duygu ve verim yelpazesi zengin; bin bir renk, duygu, düşünce, davranış bir potada. Sanat, edebiyat, toplum her alanıyla yaşamında... Başta ailesi olmak üzere esin kaynaklarını, üretirken nasıl harekete geçtiğini, toplumla düşünsel ve kültürel bitmez temasını yazıyor. Doğar doğmaz gözlerini açtığını ifade ettiği Atatürk’e yürekten sevgisini, bağlılığını vurguluyor.
Yaşamının bu deminde yaşlılığa “Hoş geldi, sefa geldi” derken; “Bana üç kitap bir oyun yazdırdı” dediği COVID-19 aşısı oda satırlarında aşıyı geliştirecek olan bilim insanları da saygıyla yer buluyor satırlarında.
Ve elbet hakkında açılan ve Uğur Dündar’ın sunduğu programdaki sözleri nedeniyle Metin Akpınar’la birlikte “Cumhurbaşkanı'na hakaret” iddiasıyla yargılandıkları ve savcının haklarında 4'er yıl 8'er ay hapis cezası istediği dava süreçlerini, tutanaklarıyla tarihe kazıyor.
Bu arada 1 Mart’ta yapılan karar duruşmasıında beklenen haber geldi: Gezen ve Akpınar'ın beraatine karar verildiğini de sevinçle anımsatalım.
Müjdat Gezen ile Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya kitabını konuşurken; anıları tramvaya bindirdik ve geçmiş-günümüz hattında bir sohbete daldık.
‘KONUŞAMAZ OLDUK. KONUŞMAK LAZIM!’
- Diyorsunuz ki yazacak ne kaldı ama yine de yazmak istiyorsunuz. İlle de ve iyi ki yazıyorsunuz. Yazdıkça, paylaştıkça neler hissediyorsunuz?
Söz uçar yazı kalır var ya… İşte o nedenle yazıyorum. Çünkü özellikle içinden geçmekte olduğumuz şu dönem yazılmalı. Ayrıca bugüne değin hiç dokunmadığım anıları da buradan üç kitapla söylemek istiyorum.
- “Hayata bakışınız, yaşadıklarınız, bildikleriniz, bilmedikleriniz, sevdikleriniz, hazlarınız, tutkularınız, türlü duygularınız”ı paylaştığınız ifade ettiğiniz kitabınızda; yaşadıklarınızı, yaşananları yalın, toplumsal gerçekçi bir dille paylaşıyorsunuz.
Konuşma üzerine bir meslek seçtim ben. Yazarken de bunu uyguluyorum. Konuşur gibi yazıyorum. Belki çok kısa sürede ikinci basım yapma nedeni bu kitabın. Konuşur gibi. Konuşamaz olduk çünkü. Konuşmak lazım.
- Esin kaynaklarınız?
Hayattan esinlenirim ben. Karım, kızım, annem, babam, ablam, abim, çocukluk arkadaşlarım, öğrencilerim, dostlarım, öğretmenlerim, çalışanlarım, seyircilerim, okurlarım. Ben hayatla olduğu gibi onlarla da iç içeyim. Yoksa hayat başka türlü çekilir mi? Ama kızım Elif’le eşim Leyla içimdir benim.
MSM’NİN YENİ PROJESİ!
- Yıllar sonrasında kurduğunuz ve bugün de pek çok yetenekli genci yetiştirdiğiniz, kurarken pek çok kişinin macera olarak baktığını ifade ettiğiniz MSM ne iyi ki genişleyen bir aile. Sayısının ortalama beş bine ulaştığını belirttiğiniz öğrencilerinizi de yazıyorsunuz. MSM’de şu anda hangi projeler üzerinde çalışıldığını anlatır mısınız?
MSM zor kuruldu, zoru başardı. Bu dönemde bile hala tam kadrosuyla ayakta. Çünkü temellerinde beton yerine sevgi var. Sevgi tutkaldır. Son projesini ilk kez size açıklıyorum MSM’nin: “Uluslararası Tek Kişilik Oyunlar Festivali”. (Ödüllü) (Altyazılı)
EV-TİYATRO-OKUL. OKUL-TİYATRO-EV
- “Altmış yıldır sahnedeyim... Tamamdır. Yoruldum artık. İlk sevdam beni affedecek mi bilmiyorum ama yoruldum...” diyorsunuz. Ve “Sakin bir hayat istiyorum” diyorsunuz. Nasıl? Hatta nasıl yani?
Yorulduğum gerçek, sakin hayata gelince, benim hayatım zaten sakin. Bermuda üçgeninin iyi niyetli olanı: Ev- Tiyatro- Okul. Okul- Tiyatro- Ev.
- Genç sanatçı Müjdat’ın adımlarını, başlıca dostlarını, hele ki sanat disiplininin oluşumunda en pay sahibi olan ustaları okuyoruz devamla...
Dostluklara inanırım. Onları biriktiririm. İnsan biriktiririm. Dostlarımda işlerinde benim kadar ustadırlar -Ben usta olduğumu söylemedim siz söylediniz-. İyilerle arkadaşlık ederim.
- Kitabınızın pek çok satırına işlemiş o dönemlerin bugün artık neredeyse pek çoğu hayal olan ilkeleri, duruşları, sanatlar arası alışverişi, yakınlığı ve o kök disiplini anlatsanız başlıca neler söylersiniz?
Kök disiplin sözünüzü çok sevdim. Disiplini çok sevmem ama dipsizlikten de nefret ederim. MSM’yi ilk açtığımda müdürüm çok iyi bir adamdı ve çok disiplinliydi. İlk gün büyük bir heyecanla bana geldi: “Müjdat az önce iki öğrenciyi öpüşürken gördüm ne yapayım?” dedi. Ben de: “Dövüşürken görseydin daha mı iyiydi?” dedim. MSM böyle kuruldu.
‘HOŞ GELDİN YAŞLILIK!’
- “Tuluat tiyatrosunun zevki bir başkadır”... Çünkü...
Tuluat doğaçlamadır. Hayat gibidir. Severim.
- Hangi yazarları okumaktan vazgeçemezsiniz?
Çeşitlilik severim ama Montaigne, Konfüçyüs, Çehov, Shakespeare vazgeçilmezlerimdendir diyebilirim. Kimse alınmasın diye Türk yazarlardan söz etmiyorum. Yoksa Orhan Kemal’siz, Sait Faik’siz de olamam.
- Yaşlılık... Yer yer değiniyorsunuz...
Yaşlılık; hoş geldi. Sefa geldi.
‘ATATÜRK HAYATTIR, SEVMEMEK EKSİKLİKTİR!’
- “Ben Kemalist, Atatürkçü falan değilim. Direkt Atatürk bağımlısıyım.” Gel de sorma!
Atatürk’ü sevmemek eksikliktir. Sevilecek biridir. Devrimcidir. Yakışıklıdır, güzel insandır. Çilelidir. Hayattır. Mustafa Kemal Atatürk’ü dünya sevmiş, ben sevsem ne olur sevmesem ne olur?
- Aptalları değil ortalamayı hedeflediğinizi imlediğiniz AKP zihniyetinin ülkeyi getirdiği hale ilişkin yorumlarınızı da okuyoruz kimi bölümlerde. “Ayakta duracağız” diyorsunuz. Getirir misiniz devamını?
Ben sanatçıyım. Ayakta kalmak zorundayım. İktidara teslim olanlar ya başka meslek seçerler ya da sanatın kendilerine bahşettiği özellikleri korurlar. Başka türlüsü tuzsuz türlü yemeği gibi olur, yenmez.
‘EYYY İNCİR ÇEKİRDEĞİ!’’
- Mizaha “Eyy” diyenlere burada da yanıtınız?
Bir konuya veya konuşmaya başlarken “Eyyy” diye seslenmekten nefret ederim. Her ne kadar nefret benim kitabımda o anlamda değilse de yine de çok tatsız bir hitap şeklidir bana göre “Eyyy”. E peki sonra ne diyeceksin onu söyle. “Eyyy incir çekirdeği” ne anlam ifade edebilir ki?
‘SOSYALİSTİM İŞTE!’
- “Komünizm suçundan yargılandım 1981 yılında. Oysa ben komünist değilim. Sosyal demokrat hiç değilim. Sosyalist tanımı bana iyi geliyor. (...) Sosyalism bence bir gün dünyanın dönüp dolaşıp varacağı son durak olacak. (...) Bunu daha önce hiç bu kadar açık dile getirmedim. Açıkça söylüyorum. Ateist değilim. Beni ayakta tutan bir gücün varlığına inananlardanım.” Sapasağlam ve apaçık bir tavır. Hani ben daha ne sorayım?
Sosyalistim işte. Bir gün dünya bu sapkınlıklardan sıkılacak ve böyle olacak.
- Yılmaz Özdil’le hakkınızda açılan dava, ardından Metin Akpınar’la hakkınızda açılan dava süreçleri... Bir soruya daha ne hacet!
Yargılanıyoruz işte. Kenan Evren devrinde de oldu böyle şeyler. Geçiş dönemlerinin özelliğidir. Olur. Sonra biter. Durulur hava. Ya yatarız ya çıkarız. İkisi de benim için aynı. Çünkü kıymetsiz.
ÜÇLEMENİN DİĞER KİTAPLARI
- COVID-19 süreci de yer alıyor satırlarınızda.
Bir virüsten iyi olarak söz edilmez ama bana üç kitap bir oyun yazdırdı. On bir ay evde kalınca yazdım kurtuldum.
- Yeni tasarılarınız?
Bu kitaplar bir trilogya. Üçleme. Birincisi, Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya, O Gitti Ben Kaldım Yaya’ydı. İkincisi (Hadi size sır vereyim) Normal Olacak Kadar Anormal Değilim. Son kitap Kendine Yalan Söyleme. En tehlikeli şey… İnsan önce kendi inanınca gerisini siz düşünün o yalanların.
Çocukluğumu Bindirdim Tramvaya O Gitti Ben Kaldım Yaya / Müjdat Gezen / Kırmızı Kedi Yayınevi / 328 s. / 2021.