Muhasebe Kanal 7'de
Alman savcılar tarafından hazırlanan iddianamede Deniz Feneri'nin bağlantıları ortaya saçıldı. Deniz Feneri e.V. davasının iddianamesinde tutuklu sanık Ermiş'in savcılara gayri resmi muhasebe kayıtlarını verdiği belirtilirken bilgilerin Kanal 7'de bulunan bir server'da olduğu bilgisi yer alıyor.
cumhuriyet.com.trİddianamede, tutuklu sanık Firdevsi Ermiş’in Alman savcılara Deniz Feneri e.V’nin gayri resmi muhasebesinin kayıtlarını teslim ettiği bilgisine yer verilerek, “Kayıtlar, Almanya Deniz Feneri’nin bilgisayarında yok. 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir server’da kaydedilmiş. Ancak online yoluyla ulaşılabiliyormuş” deniliyor. Alman savcılar iddianamede “Böylece dernekte yapılacak bir polis kontrolünde bir şey bulmak mümkün değildi” tespitine yer verdi.
Online bağlantı
Deniz Feneri e.V. davasının iddianamesinde tutuklu sanık Ermiş’in savcılara gayri resmi muhasebe kayıtlarını verdiği belirtilirken bilgilerin Kanal 7’de bulunan bir server’da olduğu bilgisi yer alıyor
Almanya’da süren ve Türkiye’nin gündemine oturan Deniz Feneri e.V. davasının iddianamesinde Kanal 7 televizyonuyla ilgili önemli bölümler yer alıyor. İddianamede, tutuklu sanık Firdevsi Ermiş’in Alman savcılara Deniz Feneri e.V’nin gayri resmi muhasebesinin kayıtlarını teslim ettiği bilgisine yer verilerek, “Gayri resmi muhasebenin kayıtları, Almanya Deniz Feneri’nin bilgisayarında yokmuş, 2005 sonlarından bu yana Türkiye’de Kanal 7’de bulunan bir server’da kaydedilmiş ve ancak online yoluyla ulaşılabiliyormuş” deniliyor. Alman savcılar iddianamede bu durumla ilgili “Böylece dernekte yapılacak bir polis kontrolünde bir şey bulmak mümkün değildi” tespitine yer verdi. Firdevsi Ermiş’in hem Kanal 7’nin Almanya’daki kanalının hem de Deniz Feneri’nin muhasebecisi olması, Alman Savcılığı’na verdiği belgeleri daha da önemli kılıyor.
3 kişinin tutuklu olarak yargılandığı davanın iddianamesinde tutuklu sanık Firdevsi Ermiş, Alman Savcılığı’na, 4 Temmuz 2007 tarihinde alınan ilk ifadesinde Deniz Feneri e.V’nin fiili muhasebecisi olduğunu açıklayarak “yan muhasebe”nin bulunduğu harici bir bilgisayar hafızası veriyor. Ermiş, Alman savcılara “Bu bilgisayar hafızasında, gayri resmi muhasebe ve yardım paralarının gerçekte nerelere harcandığı tam olarak mevcut” bilgisini veriyor. İddianamede, “Bu bilgisayar hafızasının değerlendirildiği ve Ermiş’in tekrar ifadesinin alındığı” belirtiliyor.
Hükümetten baskı
Davayı Meclis’e taşıyan CHP’li Anadol, iddianamede “Soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, Türk hükümeti tarafından tutukluluğa mâni olunmaya çalışılmaktadır” denildiğine dikkat çekti. Anadol, Erdoğan’a “Soruşturmaya etki yapmaya çalışan bakanlar kimdir” diye sordu. CHP’li Özyürek ve Kılıç da RTÜK Başkanı Akman’ın “kuryelik yaptığını”, Frankfurt Emniyet Müdürlüğü’nün belgesiyle açıkladı. Akman hakkında cezai takibat başlatıldığını da belgeleyen CHP’liler, Akman’ı istifaya çağırdı.
CHP, bir soru önergesiyle iddiaları TBMM’ye taşıdı, Akman hakkındaki belgeleri açıkladı
‘Siyasi baskı’ Meclis’te
CHP, RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın Almanya’da süren Deniz Feneri davasında “kuryelik yaptığını” ve Frankfurt Savcılığı’nın Akman hakkında cezai takibat başlatıldığını belgeledi. Davayla ilgili gelişmeler hakkındaki soru önergesini TBMM Başkanlığı’na sunan CHP’li Kemal Anadol, iddianamede “Türk hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmaktadır” denildiğine dikkat çekti.
CHP’li Mustafa Özyürek ve Ali Kılıç, adı Deniz Feneri davasında geçen Akman hakkında yeni bir belge açıkladı. Akman’ın “kuryelik yaptığı” iddiasını Frankfurt Emniyet Müdürlüğü’nün belgesine dayandıran Özyürek ve Kılıç, “Akman’ın, kuryelik yaptığı ve para aldığı Frankfurt Emniyet Müdürlüğü’nün 13. 08. 2007 tarihli belgesiyle saptanmıştır” dediler.
‘Cezai takibat’
Özyürek ve Kılıç, Akman hakkında Frankfurt Cumhuriyet Savcılığı’nın cezai takibat başlattığını da Deniz Feneri iddianamesindeki bir belgeye dayandırdı. Özyürek ve Kılıç’ın açıklamaları şöyle: “Diğer taraftan Frankfurt Başsavcılığı 7670 JS 241702-07 sayılı dosyada Akman hakkında cezai takibat başlatmıştır. İddianamede adı geçen Assplan adlı şirket OSWG adlı Yapı Kooperatifi’ne sermaye aktarmıştır. Abdullah Özer’in başkanı, Akman’ın kurucu ve yönetici olduğu kooperatif, her bir üye adına devletten 4 bin Avro sübvansiyon almıştır. Yapılan denetimde, konut yapımına başlanmadığı anlaşıldığından devlet üyelerden 4 bin Avro sübvansiyonu geri isteyince üyeler savcılığa şikâyette bulunmuşlardır. Savcılık ise bu şikâyetler üzerine hem yapı kooperatifinin üyelerinin hem de devletin dolandırıldığını tespit ederek kooperatif kurucuları, bu meyanda Akman hakkında cezai takibat başlatmıştır.”
‘O bakanlar hangileri?’
CHP Grup Başkanvekili Anadol da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle Almanya’daki Deniz Feneri davasını TBMM’ye taşıdı. İddianamede “Soruşturmalara defalarca siyasi etki yapılmaya, bilhassa Türk hükümeti tarafından devam etmekte olan tutukluluğa mani olunmaya çalışılmaktadır” denildiğine dikkat çeken Anadol, “Alman savcının soruşturmaya etki yaptığı ve tutukluların serbest bırakılmasına yönelik girişimde bulunduğunu iddia ettiği bakanlar kim ya da kimlerdir? Bu bakanlar bilginiz dahilinde mi Almanya’daki soruşturmaya müdahalede bulunmuşlardır? Bu soruşturma kapsamında Türkiye’nin hangi çıkarı Alman makamlarınca ihlal edilmiştir? Eğer Türkiye’nin ihlal edilen bir çıkarı söz konusu değil ise, halkı dolandırarak paralarını alan, elde ettikleri bu karapara ile siyasetin finansmanını sağlayan bu kişiler hakkında Alman savcı üzerinde baskı kurulmasının gerekçesi nedir? Adalete engel olmaya çalışan, Türkiye’nin itibarını zedeleyen, bakanlık görevini kötüye kullanan bu bakanları azletmeyi düşünüyor musunuz? Eğer düşünmüyorsanız, bakanlara Almanya nezdinde girişimde bulunması talimatını siz mi verdiniz” sorularına yanıt istedi.
Dinci basın
Almanya’da hakkında yolsuzluk iddiasıyla 3 yöneticisinin tutuklandığı Deniz Feneri e.V. davası ve Türkiye ile ilişkileri dinci basında yine yer almadı. Yeni Şafak, Anadolu’da Vakit ve Milli Gazete, derneğin genel başkanı Engin Yılmaz’ın önceki gün Ankara’da verdiği iftar yemeğinde yaptığı açıklamalara yer verirken, Zaman, Bugün ve Sabah gazeteleri yolsuzluk iddialarına ilişkin haberleri görmezden geldi. Doğan Grubu’ndan Hürriyet ve Milliyet gazeteleri ise özel haberleriyle yine davayla ilgili gelişmeleri manşetlerine taşıdı.
Dinci basın es geçtiİ
Almanya’da hakkında yolsuzluk iddiasıyla 3 yöneticisinin tutuklandığı Deniz Feneri e.V. davası ve Türkiye ile ilişkileri dinci basında yine yer almadı. Yeni Şafak, Anadolu’da Vakit ve Milli Gazete, derneğin genel başkanı Engin Yılmaz’ın önceki gün Ankara’da verdiği iftar yemeğinde yaptığı açıklamalara yer verirken, Zaman, Bugün ve Sabah gazeteleri yolsuzluk iddialarına yer vermeyerek haberi görmezden geldi. Anadolu’da Vakit gazetesi 10. sayfasından “Deniz Feneri’nden sert yalanlama” başlığı ile verdiği haberde başkan Yılmaz’ın sorunun isim benzerliğinden kaynaklandığını savunduğu sözlerine yer verdi. Milli Gazete ise dernekten yapılan yalanmayı 2. sayfasında kullandı. Yeni Şafak gazetesi ise 11. sayfadan derneğin açıklamasını “Müsterih olunuz” başlığı ile verdi.
‘İddianamede Başbakan da var’
Deniz Feneri davasına ilişkin iddianamenin elinde olduğunu söyleyen CHP lideri, “41 milyon 634 bin Avro toplandı. Hangi insani amaca gitti? Anlaşılıyor ki, Türkiye’de televizyon kurulmuş, belli bir siyasi kadronun ihtiyaçlarını karşılamak için gitmiş” dedi.
Baykal, iddianamede Başbakan Erdoğan’ın da adının geçtiğini belirterek “Bu uyduruk değil, ciddi bir iddianame. İddianamede adın geçiyor, parayı aldın mı almadın mı? Hükümet niye telaş içinde? Bir siyasi dayanışma, beraberlik mi söz konusu?” diye sordu.
Erdoğan hakkındaki dokunulmazlık dosyalarına dikkat çeken CHP lideri, “Bu suçlamalarla nitelendirilmiş insan gelse, kızınızı istese verir misiniz? Kızınızı vermeyeceğiniz insana Türkiye’de iktidarı niçin veriyorsunuz?” yorumunu yaptı.
Erdoğan da iddianamede
İddianamede “02.02.05 tarihli alındı belgesinde herhangi bir meblağ yazılı olmamasına rağmen Gürhan, Ermiş’ten parayı, Türkiye Başbakanı’na (2003 yılından bu yana Erdoğan) Doğu Asya’daki tsunamiden zarar görmüş, yardıma muhtaçlara dağıtması için vermek üzere aldığını tasdik etmiş. Bu konu sanık Ermiş’in 7. kez ifadesi alınırken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak Alman savcının hazırladığı iddianamede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da adının geçtiğini vurgularken başta MASAK olmak üzere Türkiye’de de yargının bu konuda inceleme yapmasını istedi. Baykal, “Bu uyduruk değil, ciddi bir iddianame. Başbakan’ın da adı geçiyor. İddianamede adın geçiyor, parayı aldın mı almadın mı? Hükümet niye telaş içinde? Bir siyasi dayanışma, beraberlik mi söz konusu?” açıklamasını yaptı. Başbakan Erdoğan hakkındaki dokunulmazlık dosyalarına dikkat çeken Baykal, “Bu suçlamalarla nitelendirilmiş insan gelse, kızınızı istese verir misiniz? Kızınızı vermeyeceğiniz insana Türkiye’de iktidarı niçin veriyorsunuz?” dedi.
CHP lideri Baykal, dün Antalya’da NTV’nin sorularını yanıtladı. Baykal’ın Türkiye’nin gündemine oturan Deniz Feneri davasıyla ilgili değerlendirmeleri şöyle:
Deniz Feneri davası
Olay fevkalade önemli. Dini motiflerle, din istismarıyla iyi niyetli, temiz, vatan hasreti içinde çalışan insanların paralarını toparlama faaliyeti. Alman yargı makamları inceleyince olayın içyüzü çıktı. Bizim yargı makamlarımız incelese kim bilir neler çıkar? 41 milyon 634 bin Avro toplandı. Hangi insani amaca gitti bunlar? Anlaşılıyor ki, Türkiye’de televizyon kurulmuş, belli bir siyasi kadronun ihtiyaçlarını karşılamak için gitmiş. İddianame elimde. Ergenekon iddianamesi gibi “Yaz bakalım, günü geldiğinde kullanılır” diye değil, ciddi iddialar var. Savcı, hükümetin soruşturma sürecinde baskı yaptığını söylüyor. Ortada bir yolsuzluk var, bırak incelesinler, sana ne, niye telaş içindesin, bunun altında ne yatıyor? Bir siyasi dayanışma, beraberlik mi söz konusu? Niçin Alman savcıyı etkilemeye çalışıyorsun? O televizyonun finansmanına katkı yapıldığı tespit edildi. Bu televizyon AKP yayıncılığı yapıyor, o dünyanın yayıncılığını yapıyor. RTÜK Başkanı’nın adı kuryelik tartışmalarında gündeme geliyor. Türkiye’deki yönetim kadromuz bu olayın içinde görünüyor. Ergenekon da alakasız konular günlerce manşetlerde, ekranlarda döndüre döndüre geldi. Bu, uyduruk bir iddianame değil, ciddi bir iddianame. Her yerde manşet olmalı...
‘Erdoğan’ın adı iddianamede’
İddianamede “02.02.05 tarihli alındı belgesinde herhangi bir meblağ yazılı olmamasına rağmen Mehmet Gürhan, Firdevsi Ermiş’ten parayı, Türkiye Başbakanı’na (2003 yılından bu yana Recep Tayyip Erdoğan) Doğu Asya’daki tsunamiden zarar görmüş, yardıma muhtaçlara dağıtması için, vermek üzere aldığını tasdik etmiş. Bu konu sanık Ermiş’in 7. kez ifadesi alınırken sorulmuş ve doğruluğu tasdik edilmiştir” deniyor. Birisi 7 kez ifadesinde, belli bir meblağı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na verilmek üzere Mehmet Gürhan’a verdim, diyor. Gürhan da aldığını tasdik ediyor. Bizim yargı makamlarının da -başta MASAK olmak üzere- bu dosyayı derhal ele alıp kendi içimizde de araştırması gerekir. Gürhan verdi vermedi bilemem, ama biri 7 defa “verdim” diyor öbürü “aldım” diyor. Şimdi Başbakan’a sorulması gereken bir soru var. Başbakan’a bu para intikal etti mi etmedi mi? Vermiş de olsa vermemiş de olsa Başbakan’ın çevresindeki birtakım insanların orada Başbakan’a verilmek üzere para toplandığını kabul etmesi olağanüstü bir olaydır. Başbakan, beni ilgilendirmez, diyemez. Hükümetin bu davayı aman büyütmeyin, sanıkları tahliye edin demiş olması çok önemli. Bunlar sıradan yolsuzluk yapan kişilerse, bırakın yargılansın. Türkiye onun tahliyesi için koşuyorsa bu neyi gösterir? Demek ki bu böyle bir zincirdir. Başbakan’la ilişkisi alma-verme şeklindedir.
Şaban Dişli olayı
Cumhuriyet tarihinde bu kadar açık, net, belgeli bir yolsuzluk olayı ortaya konulamamıştır. Vatandaş yolsuzluk yaptığı zaman yargılanıyor, cezaevine giriyor, genel başkan yardımcısı istifa ederek durumu halletmeye çalışıyor. Başbakan, ben uygun gördüm, diyor. Sen kimsin, sen af mercii misin? Yolsuzluğun gereği yargıya intikal ettirilmeli. Şaban Dişli’nin dokunulmazlığı neden kalkmıyor? Arkasında Başbakan’ın dokunulmazlık dosyası var çünkü. Kalpazanlık dosyası var, ihaleye fesat karıştırma, yolsuzluk suçlaması var. Bu suçlamalarla nitelendirilmiş insan gelse kızınızı istese verir misiniz? Kızınızı vermeyeceğiniz insana Türkiye’de iktidarı niçin veriyorsunuz?