'Muhalif sanatçı kuşatma altında'

Suavi, ODTÜ Mezunları Derneği'nin "Bir Okula Yüz Verin" projesi kapsamında üniversiteli gençlerle buluşuyor. Suavi'nin konseri'cemaatten değil, bilimden yana eğitimi' hedefliyor...

cumhuriyet.com.tr

“Tükenme”, “Hasret Türküsü”, “Yalı Çapkını” ve “Yıllar Sonra” gibi şarkıların özgün sesi Suavi, ODTÜ Mimari mezunu bir sanatçı. Yani bir yanıyla Ankaralı. İzmir’de yaşayan Suavi, pek çok kez konuk olduğu Ankara’ya bu kez, ODTÜ Mezunları Derneği’nin “Bir Okula Yüz Verin” kampanyası kapsamında geldi. Bugün saat 20.30’da, ODTÜ Vişnelik Çim Amfi’de bir konser veriyor.

Gelir ilköğretim okuluna

Konserden elde edilen gelir de bir ilköğretim okulunun yapımında kullanılacak. “Bugün sanat ve sanatçı, özellikle de muhalifse, iktidar tarafından kuşatma altında” diyen Suavi, Ankaralılara “Cemaatten değil, bilimden yana eğitimi, çağdaş sanatı destekleyen bu ODTÜ konserine katkı verin. Sanat estetik isyansa, buyrun bu isyanı dillendirelim” diye sesleniyor. Suavi konser öncesi, Cumhuriyet Ankara’nın sorularını yanıtladı...

Nerede sosyal sorumluluk anlamında bir etkinlik varsa, Suavi’yi orada görüyoruz...

Ben, kökeni ODTÜ’ye dayanan bir arkadaşınızım. Bu da ODTÜ Mezunları Derneği’nce yürütülen bir proje. Çok önceden başlatılan bu proje, daha önce de Suavi konseri ile tetiklenmişti. Aynı kampanya kapsamında bu kez yine Suavi konseri gerçekleştiriliyor. Bu kez konserin biletleri tüm Türkiye genelinde satışa sunulmuş Biletix üzerinden. Yani insanlar konseri izlemeseler bile bu proje için bir bilet alıp, “Çorbada benim de tuzum var” diyebilir.

Projeyi niye önemsiyorsunuz?

Eğitim yuvalarının kuşatıldığı, eğitimin giderek cemaat kültürü üzerinden yapılmak istendiği, din üzerinden başka yerlere doğru evrildiği bir dönemi yaşıyoruz. Yeni çıkarılan 4+4+4 Yasası’nı dikkate aldığımızda bu projenin önemi daha da ortaya çıkıyor. Çocuklarımızı din ve cemaat baskısı altında, ideolojik bir kuşatmaya değil, bilimsel bir yuvaya, çağın tüm donanımlarına sahip bir yuvaya doğru yönlendirme hedeflenmeli.

‘ODTÜ’ye sahip çıkacağız’

Ankara Anakent Başkanı Melih Gökçek’in bugün ODTÜ için birtakım projeleri var...

İşte o projeler de dikkate alındığında, bugün ODTÜ’ye sahip çıkmanın gerekliliği bütün çıplaklığıyla karşımızda duruyor. Ben de işte bu nedenlerle, o gün böyle bir konser vereceğim. Cumhuriyet aracılığı ile de tüm kamuoyuna sesleniyorum: Bu sürece katkı verin, bilimden yana eğitimi, sanatı hedefleyen konsere katkı sunun.

Bugün “muhafazakâr sanat” diye bir kavram türetildi. Siz ne düşünüyorsunuz?

Ankara’nın başkent oluşunun 75. yılında yapılan bir şarkı yarışmasında, Türkiye birinciliğini elde etmiştim. “Bir sevgi bırakın sokaklarında...” demiştim. O dönem, Ankara’daki yıllarıma vurgu yapan bir şarkıydı bu. Kumrular Sokak üzerinden dillendirdiğim, Mamak’a dek mesajlar içeren... O günden bu yana sanatın ne tür saldırılara, tecavüzlere uğradığını görüyoruz. Heykelden tutun da tiyatroya; sinemadan canlı müzik performanslarına dek... Özellikle de muhalif bir çizgi izliyorsanız. İnsanları ve temsil ettiğiniz kitleyi bir adım önde götürerek, sorunu işaret etmek gibi bir duyarlılık taşıyorsanız, 10 yıldan bu yana ülkemizi yöneten kitlenin bürokrasisine takılıyorsunuz.

Ne gibi mesela?

Sayın Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı iken, Müzik - Sen’i temsilen makamına çıkmıştım. Orada şu soruyu yöneltmiştim: Bu ülkede emniyet güçleri birçok sanatçıya, havaalanından itibaren eskort verirken, benim Sinop konserim için neden ikâmetgah, nüfus cüzdanı örneği ve Cumhuriyet savcılığından temiz kağıdı isteniyor? Bu soru güncelliğini koruduğu için yeniden soruyorum.

‘Ülkede ciddi bir kuşatılmışlık var’

Yani muhalif kanada hep bir engelleme var...

Bakınız bugün bu ülkede ciddi bir kuşatılmışlık var. Sanatın muhalif, devrimci, ilerici kanadına... Suavi’ye, Grup Yorum’a, “ucube” denilerek heykeli yıktırılan Mehmet Aksoy’a... Sanatın, sanatçının susturulduğu bir yer. Ben şunu iddia ediyorum: Bu ülkede Sivas’ı da yaksanız, Maraş’ta insanların kapılarını da işaretleseniz, Suavi’den, Grup Yorum’a değin sanatçıları işgal etmeye de çalışsanız, sanat kendi kendini doğuran ve kendi kendini yenileyen bir yapıya sahiptir. Sanat estetik bir isyandır. Bu yanıyla devrimci, ilerici sanat gericiliğe yenik düşmeyecektir. Sanat eğer estetik bir isyansa, buyurun bu isyanı dillendirelim. Bu yanıyla da bir davettir bu konser.

n Seslendirdiğiniz pek çok eser yalın Türkçeyle de dikkat çekiyor...

Çünkü yazılı ve işitsel sanattan bahsediyorsak, dile mutlaka hâkim olmak gerektiğini, emperyalist saldırıların sadece savaşla gelmediğini, dili kirleterek de geldiğini bildiğim içindir. Bugünkü müziklerde bu sokak ağzı, lümpen tavırların şarkı sözü olarak dillere pelesenk edilmesinin de emperyalist bir bombardımanın doğal sonucu olduğunu bildiğimdendir.

‘Siyaset ile sermaye kol kola’

Sizce hükümet neden sanata destek vermekten geri duruyor? Bugün telif hakkı bile tam olarak oturtulamadı...


Özellikle Turgut Özal’dan bu yana, “Benim memurum işini bilir” diyerek, emek dışı kazancın tetiklendiği bir süreç sonrasında, sermaye temsilcisi insanlara bir türlü hak olarak izah edilemedi telif. Bir de sermaye ile siyaset kol kola. Sermaye, kendi yolu üzerinde siyaset yapan insanlara baskı uyguluyor. “Sanatçıları başımızdan çekin. Bunların telif parasından bıktık” anlamında sanatçıları iteleyen bir lobi var. Sonuç itibarıyla siyasetin ve sermayenin kol kola gezdiği, siyasilerin sermaye sahiplerine karşı çok net tavırlar gösteremediği bir süreci paylaşıyoruz.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da “Telif bir kul hakkı” demişti...

Telif bir kul hakkı değil, insan hakkıdır. Telife “kul hakkı” dediğiniz zaman, telifi hak eden sanatçıyı da “kullaştırmış” olursunuz. Ben bunun ideolojik bir cümle olduğunu düşünerek, Cumhuriyet aracılığıyla Sayın Bağış’a yanıt vermek istiyorum: Telif kul hakkından çok emekle hak edilmiş, üretilmiş, doğrulmuş, sanatçıyı bir eserin anne ve babası statüsüne yükselten insan hakkıdır. Ülkemizin bu haklara kavuşması, demokrasinin kurumsal olarak yerleşmesiyle paraleldir. Sanata, sanatçılara bu kadar saldırılan çağımızda, sanatın dışlandığı çağımızda demokrasinin bir kolu, bacağı kesilmektedir. Bu gövde de bunun farkında değildir. Gelin bunun ayırımına varabilecek bir Türkiye’yi hepimiz yaratalım. Benim çabam bu.