Muhalefet ‘terör çatısıyla’ susturuluyor

FETÖ’nün 15 Temmuz kanlı darbe girişimini ilişkin çektiği belgesel nedeniyle tutuklanan ve önceki gün tahliye edilen gazeteci Ece Sevim Öztürk, muhalefetin her parçasının “terör çatısı altında” etkisiz hale getirilmek istendiğini belirtti.

Seyhan Avşar


“Deniz Kuvvetleri’nin En Karanlık Günü” belgeseli nedeniyle tutuklanınca 5.5 yaşındaki kızından ayrılmak zorunda kalalan Öztürk, Bakırköy Cezaevi’nde 3 ay boyunca tecritte tutulduğunu anlattı. 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılarak tahliye edilen Öztürk sorularımızı yanıtladı.

-Hazırladığınız bir belgeselin tutuklanmanıza neden olacağı aklınıza gelir miydi?

Tarih boyunca gazeteciler gerçeğin peşinde koştukları için muktedirlerin egemen ideoloji üzerine kurdukları dili kullanmayı reddettiklerinde cezaevi, işsizlik gibi baskı araçlarına maruz kalmışlardır. Sözcü gazetesi ya da Cumhuriyet yazarları için açılan terör soruşturmaları da bu amacı taşıyor. Tutuklanmam yönünde verilen kararı da böyle değerlendiriyorum.

-FETÖ torbasına atılmaya çalışıldınız...

Bugünkü konjonktür ne yazık ki muhalefetin her parçasını terör çatısı altında “etkisiz” hale getirebilecek bir süreci içerisinde barındırıyor. O yüzden cürme bulaşanlar çoğu zaman soruşturmaya bile uğramazken, insanlar gazeteci olsun olmasın yalnızca susturulmak için dahi soyut söylemler ve geniş yorumlanabilecek yasalarla denetim altına alınmak isteniyor.

Vicdanım rahat

-Cezaevinde günleriniz nasıl geçti?

Cezaevinde hücrede tecritteydim. Tek başıma, insandan uzak, hatta güneşe bile hasret geçirdim günlerimi. Yan hücrelere getirilen cezalı adli tutukluların kavgalarını dinleyerek geçti günler. Diğer tutuklulara sağlanan hiçbir imkân üstelik bana sunulmadı. İçerde sadece gündemi takip etme imkânım vardı. Her gün Cumhuriyet başta olmak üzere tüm gazeteleri okuyabildim.

-Yerel seçimlere doğru giderken gazetecilerin susturulmaya çalışıldığına tanıklık ediyoruz. Böyle bir süreçte tahliye edilmeyi bekliyor muydunuz?

Hukuk hakkaniyetle işleseydi eğer gözaltına dahi alınmamam gerekirdi. Duruşmaya giderken de dostlarıma üzülmeyin hiçbir sonuca dedim; nihayetinde vicdanım rahat.
Her seçim öncesinde ülkenin kutuplaştırılması yöntemi ile zafer kazanıldığını öğrendik, biliyoruz. Bunun söylemlere de operasyonlara da yansıyacağını göreceğiz. 24 Haziran öncesinde tutuklandım, yerel seçim öncesinde serbest bırakıldım. Umarım bu seçim zamanı toplumsal gerginliklerin tavan yapmadığı bir süreç yaşarız.

-Mahkemenin verdiği karar bozulmazsa yeniden cezaevine gireceksiniz...

Dünden beri kızım “Anneciğim bir daha bu kadar uzun gitme” diyerek boynuma sarılıyor. Tek başımıza ilkelerimiz için ödeyeceğimiz bedeller için tek sözüm yok. Girdiğim gibi çıktım. Ancak kızımdan yeniden ayrı kalacak olmak bir anne olarak beni kaygılandırıyor.

Evlat hasreti

- İçeride en çok neye özlem duydunuz?

İçeride en çok istediğim şarkıları dinleyebilmeye hasretlik duydum. Bir de insanın anahtarını cebinde taşıyabilme hürriyetine... Kızım 5.5 yaşında. 3 ay göremedi beni. Beni yurt dışında dil eğitiminde zannediyordu. Ayda bir kez açık görüşe geliyor, cezaevini havalimanı zannediyordu. Hatta; İnfaz memurları kızıma havalimanı görevlisiymiş gibi davranıyorlardı. İnsanın en büyük hasreti uğruna savaştığı evladı oluyor.

-Özgürlüğünüzün ilk gününde neler yaptınız?

Özgürlüğümün ilk gününde dostlarımla kucaklaştım. Tüm cezaevlerindeki dostlarıma selam gönderiyorum. Her şey güzel olacak, sessizlik suçunu işlemeyi reddedenler kazanacak. Umut kazanacak.