"Muhafazakârlık baskıyı gizleme aracı"
26 yaşındaki Eman Mohammed, Gazze’nin tek kadın fotoğraf muhabiri. Bir Müslüman olarak, muhafazakâr bir kadından çok daha fazla hakka sahip olduğunu düşünen Eman Mohammed, “Muhafazakârlık kadınlar aleyhindeki tüm baskıcı uygulamaları gizlemek için bir maske olarak kullanılabiliyor” diyor
Aslı Uluşahin / Cumhuriyet26 yaşındaki Eman Modammed, Gazze’nin tek kadın fotoğraf muhabiri ve şimdiden uluslararası bir başarının sahibi.
Fotoğrafları The Guardian, Le Monde, Washington Post gibi gazetelerde yayımlanıyor. Dünya, 2008 ve 2012’deki İsrail-Filistin savaşlarını onun objektifinden izledi, Ortadoğu’nun bugününü de yine onun fotoğraflarından takip ediyor.
Eman’ın hikâyesi hepimiz için cesaret ve esin verici.
‘Vazgeçersem yaşayamam’
Filistin’de, kadın kimliğiyle var olması elbette kolay olmamış. Hatta erkek meslektaşları, ona bir “ders vermek” için, savaşta, bombaların ortasında yalnız bırakmışlar Eman’ı. Yine de pes etmemiş.
“Tüm engellere rağmen, bir kadın foto muhabiri olarak işe başlamamın sebebi, Gazze’de neden tek bir kadın foto muhabirinin olmadığını merakım etmemdi” diyor.
Bu soru ona nasıl devam edeceğinin de yanıtını vermiş:
“Tüm bunlara dayanmama yardım eden bir mesajım olduğuna inandım. Sindirmeye çalıştıkları için mesleğimi bırakmadım. Bu benim acı/tatlı gerçeğim ve bununla yaşayabiliyorum, ama bırakırsam vazgeçmiş biri olarak yaşayamam.”
‘Hiçbir şey olağan değil’
Filistin’de ambargo altındaki hayat, yıllardır süren çatışmalar, muhafazakâr toplumda kadın kimliğiyle var olma uğraşı... Eman’ın yaşamının bu “acı/tatlı gerçeği”, çektiği fotoğraflara birebir yansıyor.
O da “hayat mücadelesindeki çeşitli öğeleri fotoğraflarına kattığı” görüşünde:
“Yaşadıklarım benim uyanık olmamı sağlıyor, hiçbir şey ‘olağan’ veya ‘sıradan’ gelmiyor bana. Çevremdeki her şeyi önemsiyorum ve cinsiyetime, insani duygularıma bakmaksızın bir fotoğraf muhabiri olarak mesajımı iletiyorum, ama bunların birbiriyle çelişmesine de izin veriyorum.”
Bir fotoğraf muhabiri için en önemlisi, kadraja neyi alacağı olsa gerek. Eman’a, fotoğraflarında neyi yakalamaya çalıştığını soruyorum.
“İnsanların duygularını!” diye yanıtlıyor:
“Medyamızda, rutin haberlerde bunun her geçen gün eksildiğini görüyorum, zamanla duyguları anlatmaktan vazgeçtik sanki. Oysa, duyguları her zamankinden çok özlüyoruz.”
Eman, insanlara sadece bir fotoğraf göstermek istemiyor. Çektiği kare, birinin hayatını sonsuza kadar değiştirmiş, tarihi bir an olabilir; o yüzden onu bir “fotoğraf”tan fazlası olduğunu düşünüyor.
“Bunun yanında ben, daima gerçek hayatı olduğu gibi göstermenin peşindeyim” diyor Eman, “hiçbir bezeme, süsleme olmadan”.
‘Savaş bitse de acı sürüyor’
Eman Mohammed, şu sıra Amerika Birleşik Devletleri’nde “iWar” adı verilen proje üzerine çalışıyor. “Gazze’den 11 Eylül’e” başlığındaki projenin kapsamı, savaşlar ya da kıyımlar sonucu yakınını kaybetmiş kişilerin hikâyelerini yansıtan portreler olarak belirlenmiş.
iWar’ın amacını şöyle anlatıyor:
“6 yıldır savaşları ele aldıktan ve hayatta kalanların savaş sonrası hikâyelerini izledikten sonra, dünyaya tüm ulusların sevdiklerini kaybetme ya da savaşın bedelini ödeme konusunda yaşadığı benzerlikleri hatırlatmak için bu projenin iyi bir fikir olduğunu fark ettim.”
Eman’ın deyişiyle, savaş yüzünden değerli birini/bir şeyi kaybettikten sonra, savaş bitse bile, hayatta kalanlar acı içinde yaşıyorlar.
Genç yaşına bunca uğraş sığdıran Eman Mohammed, aynı zamanda iki kız annesi. Gazze’de 2012 yılındaki savaş sürerken ikinci çocuğuna hamileymiş ve hamileliğinin son aylarında bile savaş alanında fotoğraf çekmeyi sürdürmüş.
“Kızlarının, berbat bir durumda olan dünyayı değiştirip, daha iyi bir yer haline getirebilecekler arasında olması için dua eden” Eman’a, Türkiye’deki yönetimden ve kadınları çalışma hayatından uzaklaştırmaya yönelik söylemlerden söz ediyorum.
“Türkiye Filistin'i uzun yıllardır desteklediği için Türklere karşı büyük bir takdir duyduğunu”, ancak bugünkü liderleri anlayamadığını söylüyor:
“Liderlerimizin de bir zamanlar normal insanlar olduğunu düşünüyorum. Seçim dönemlerinde kadın haklarını destekliyorlar ama altın saraya bir kere adımlarını attıklarında, sanki daha önce hayatlarında kadın haklarını hiç duymamış gibi davranıyorlar.”
Eman, muhafazakârlık konusunda ise “Büyük büyük ninelerimizin, sözüm ona ‘muhafazakâr’ denen geleneklerde, daha fazla saygı gördüğünü fark etmek beni kızdırıyor. Bir Müslüman olarak biliyorum ki, muhafazakâr bir kadından çok daha fazla hakka sahibim. Bu da gösteriyor ki ‘muhafazakâr’lık yanıltıcı olabiliyor ve kadınlar aleyhindeki baskıcı uygulamaları gizlemek için bir maske olarak kullanılabiliyor” diyor.
***
‘Muhabirler gerçeğin habercisi’
Türkiye üzerine konuşmamız, hapisteki gazetecilere ve medyanın üzerindeki baskılara da geliyor.
Arap ülkelerinde de muhabirler ya da fotoğrafçılar dünyaya gerçeği sunmaya kalktığında diktatörlerin onu susturmaya çalıştığını anlatıyor Eman:
“Bir meslektaşımın hapse atıldığını duyduğumda bir muhabir olarak aklımı kaçırıyorum. Bunu Gazze’de içsel düzeyde Filistin hükümetiyle ve İsrail işgaliyle bizzat yaşadık, bu yüzden bana iki kat daha fazla acı veriyor. Muhabirler gerçeğin habercisidir. Onları kim susturmaya çalışıyorsa, gizlemek istediği bir şey vardır.”