Müdahillik talebine ret
''Amirallere suikast'' girişimi iddialarına ilişkin 9'u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşması sona erdi.
cumhuriyet.com.trBeşiktaş'taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakup Aksoy, Tarık Ayabakan, Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü ve Sezgin Demirel ile tutuksuz sanıklar Halit Mehmet Ergül, Barbaros Mercan, Fatih Göktaş, Burak Amaç, Burak Özkan, Yiğithan Göksu, Oğuz Dağnık, Koray Kemiksiz, Levent Çakın ve Mehmet Orhan Yücel katıldı.
Müdahil olma talebi reddedildi
''Amirallere suikast girişimi'' davasının soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın yakınlarının davaya müdahil olarak katılma talebi mahkemece reddedildi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında söz alan sanık avukatları, salonun küçük olması nedeniyle uygun şartlarda savunma yapamayacaklarını belirterek, mahkeme heyetinden salona kendileri için bir masa konulmasını istedi. Bunun istek kabul edildi ve avukatlar için salona masa konuldu.
Duruşmada, davanın soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın yakınları Ahmet Tatar, Fatma Tatar, Nilüfer Tatar, Haydar Tatar ve Hürriyet Ünver, davaya müdahil olarak katılma talebinde bulundu.
Bu talebe ilişkin mahkeme heyetine sunduğu dilekçeyi okuyan Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, Ali Tatar'ın ailesi olarak davanın soruşturma süresince uğradıkları haksızlıklar nedeniyle müdahil olmak istediklerini belirtti.
Ali Tatar'ın 5 Aralık 2009 tarihinde tutuklandığını, bu tutukluluğun hiçbir maddi kanıta dayanmadığını savunan Tatar, kardeşi Ali Tatar'ın serbest bırakıldıktan sonra 18 Aralık 2009'da tekrar tutuklandığını anlattı.
''Bu haksız uygulamayı kabul edemeyen kardeşi Ali Tatar'ın hayatına son verdiğini'' ifade eden Ahmet Tatar, ''Kardeşimin psikolojisi bu olaylardan olumsuz yönde etkilenmiştir. Soruşturma safhasında ele geçirilen belgelerin kimler tarafından yazıldığı, nerelere servis edildiğini bilme hakkımız olduğunu düşünüyorum. Ali Tatar adına ve hukuk adına müdahil olmak istiyoruz. Talebimizin reddini de kabul ediyoruz ama biz bu davada sözümüzü söyleyeceğiz. Bu davanın Ali yanının karanlıkta kalmasına gönlümüz razı değil. Bu dava kin ve nefretin, linç kültürünün nerelere varabileceğinin davasıdır. Bütün bu nedenlerden dolayı bu davanın bir parçası olmak istiyoruz'' diye konuştu.
Talebi görüşmek üzere duruşmaya 10 dakika ara veren mahkeme heyeti, Yarbay Ali Tatar'ın yakınlarının davaya müdahil olarak katılma talebini reddetti.
İddianamenin özetinin okunması 50 dakikada tamamlandı
''Amirallere suikast girişimi'' iddialarına ilişkin 9'u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın ilk duruşmasında, iddianamenin özetinin okunması tamamlandı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanıkların kimlik tespitlerinin yapılmasının ardından, iddianamenin özetini okumaya başlayan Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç, 50 dakikada özeti okudu.
Sanıklara yasal haklarını hatırlatan Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, daha sonra duruşmaya bir saat öğle arası verdi.
"Biz bu davanın içinde söyleyecek sözü olan insanlarız"
''Amirallere suikast girişimi'' davasının soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, ''Biz bu davanın içinde söyleyecek sözü olan insanlarız. Hiç kimse bu hukuksuzluk içerisinde her şeyin normal gittiğine bizi ikna edemez'' dedi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya katılan Tatar, duruşmaya verilen aranın ardından yaptığı basın açıklamasında, ''Biz buraya kalbimizde Yarbay Ali Tatar'dan birer parça alarak geldik. Onun bir davası var'' diye konuştu.
Mahkeme heyetinin kendilerini bir köşeye oturttuğunu ifade eden Tatar, şunları kaydetti:
''Bizi o köşeden başka bir köşeye almış, bunların bizim için zerre kadar önemi yok. Biz her yerde otururuz. Biz her yerde bulunuruz ama bu davanın mutlaka içindeyiz. Çünkü, biz bu davanın içinde söyleyecek sözü olan insanlarız. Suçların sahibinin bu divanda, öbür divanda yargılanması için buradayız. Hiç kimse bu hukuksuzluk içerisinde her şeyin normal gittiğine hiçbir şekilde bizi ikna edemez.''
Mahkeme heyetinin normal bir karar verdiğini ve müdahil olma taleplerini reddettiğini belirten Tatar, şöyle devam etti:
''Fakat, bize açıklayamıyorlar, kimse de açıklamıyor. Bu sürecin hangi tarafı normal yürüdü? Bu davanın neresi normal? Birisinin mutlaka bize bir açıklamada bulunması gerekiyor. Bu kadar hukuksuzluğun, bu kadar adaletsizliğin yaşandığı bir yerde biz eğer bu davanın bir parçası olamayacaksak bu davaya kim müdahil olacak? Bu dava çok tarihi bir dava. Bu davada masumlar yargılanıyor. Bu davanın suçsuzları yargılanıyor. Bu davada yargılananlar, mutlaka tarihte esas yerlerde oturacak. Biz buna inanıyoruz. Hukuka, adalete inanıyoruz. Herkesin de adaletten, hukuktan yana olmasını bekliyoruz. Hukuktan adaletten yana olmayan hiçbir yanda olmaz, insanlıktan yana olamaz. İnsanlık için buradayız, hukuk için buradayız, adalet için buradayız, Ali için buradayız.''
Yarbay Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Tatar da ''Hukuksuzluğun altına imza atan herkesin ceza almasını istiyorum ve bekliyorum. Kim imza attıysa hepsinin ceza alıp bir şekilde onların yargılanmasını bekliyorum. Buradaki suçsuzların yargılanmasını değil. Asıl yargılanması gereken insanlar daha farklı. Duruşmayı sonuna kadar takip edeceğiz'' şeklinde konuştu.
Bu arada, adliye önüne gelen bazı gruplar da zaman zaman sloganlar atarak davayı protesto ediyor.
"Teröre şehit vermiş bir ailenin ferdi olarak nasıl bir terör örgütü üyesi olabilirim?"
''Amirallere suikast girişimi'' iddialarına ilişkin açılan davanın ilk duruşmasında savunmasını yapan deniz Teğmen Fatih Akın, ''Kamuoyunda bu dava amirallere suikast davası olarak biliniyor. Bu dava, teğmenlere suikast davasıdır. 9 teğmenin pırıl pırıl yaşamlarına yapılan bir suikasttır'' dedi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasında savunmasını yapan Akın, iddianamede ''terör örgütü üyesi olmak''la suçlandığını ifade ederek, nasıl ve hangi şartlarda yetiştiği ve eğitim şekli hakkında bilgi verdi.
Kocaeli'nin Değirmendere mevkisinde arkadaşları Yiğithan Göksu ve Barbaros Mercan ile birlikte ev tuttuğunu belirten Akın, ''Evimizin bir örgüt evi olduğu, Yusuf ve Güneş gibi takma adların kullanıldığı savları tamamen yalandır. Komşularımız da bizi isimlerimizle tanımaktadır. Söz konusu belgede ismi geçen diğer şahıslar hakkında hiçbir şey yapılmamışken, biz neden buradayız? Ben hiç kimsenin dini, siyasi kimliği ve özel hayatıyla ilgili hiçbir şey hazırlamadım. Hazırlayanı da görmedim. Bu kişilerle de herhangi bir örgütsel bağım yoktur'' diye konuştu.
Evlerinde yapılan polis aramasında ele geçirilen mermi ve patlayıcıları ilk defa arama esnasında gördüğünü anlatan Akın, şunları kaydetti:
''Aramadan 2-3 gün önce biz yokken eve giren kişilerin bunları koyduğunu düşünüyorum. Mermilerin bulunduğu poşette 'korunaklı yerde tutunuz' notu çıkmıştır. Hangi zihniyet, hangi amaçla bu maddeleri buzdolabının motorunun üstünde, ısının yüksek olduğu bir yerde saklayacak. Bu maddeler üzerinde parmak izi ve adli tıp incelemesi yapılmamıştır. Silahıma uymayan mermilerdir bunlar. Neden bulundurayım? Üstelik bunların içinde bir de suikast notu neden bırakayım?
Teröre şehit vermiş bir ailenin ferdi olarak nasıl bir terör örgütü üyesi olabilirim? Kamuoyunda bu dava amirallere suikast davası olarak biliniyor. Bu dava, teğmenlere suikast davasıdır. 9 teğmenin pırıl pırıl yaşamlarına yapılmış bir suikasttır. Deniz kuvvetlerine atılmış bu lekeyi temizlemek benim boynumun borcudur. Suçum olmamasına rağmen 10 aydır tutukluyum. Arkadaşlarım kısa bir süre sonra üsteğmen olacak. Ben bu dava sürdüğü sürece teğmen olarak kalacağım.''
Suçsuz olduğunu ve hakkındaki tüm iddiaları reddettiğini söyleyen Akın, ''Üniformama kavuşmak istiyorum. Tutuksuz yargılanmak üzere tahliyemi talep ediyorum'' dedi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Hakim Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun ''Sizin tuttuğunuz gibi böyle başka evler de var mıydı?'' sorusuna Akın, aramaların yapıldığı sırada Değirmendere'de kendi sınıf arkadaşlarından 9 tane ev bulunduğunu kaydetti.
Mahkeme Heyeti üyesi Hakim Oktay Kuban'ın, ''Evinizde arama yapıldığı sırada size avukat talebi ve bilgisayarlarda ele geçirilen belgelerin kopyasının verilmesi yönünde hak hatırlatmaları yapıldı mı?'' sorusuna Akın, ''Bize bu hak hatırlatılmadı'' yanıtını verdi.
Kuban'ın, ''Evinizde arama yapıldığı sırada görüntü kayıtları var. Tüm aramaya ilişkin bir kayıt mı alındı, yoksa sadece buzdolabı aranırken mi kayıt yapıldı?'' şeklindeki soruya da Akın, ''Polis girdiğinde ne amaçla bulunduklarını anlayamadım. Kamera şakası sandım. Sonradan olayı anladım. O esnada eve dağıldılar ve kayıt ne zaman alındı bilmiyorum'' dedi.
Tutuklu sanık Noyan
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Deniz Teğmen Sinan Efe Noyan da bu dava kapsamında 291 gündür tutuklu olduğunu belirterek, suçlamaların hiç birini kabul etmediğini söyledi.
Noyan, ''Bu olaylar, milletimizin en çok güvendiği kurum olan TSK'yı bizim üzerimizden lekeleme gayretidir'' dedi.
Arkadaşlarıyla birlikte kaldığı evde yapılan aramada polisin buzdolabının arkasında bulduğu ve ''TNT kalıbı'' olarak nitelendirdiği patlayıcı maddeyi ilk kez gördüğünü belirten Noyan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hangi örgüt evinde, hangi örgüt üyesi, polise yaptığı arama sırasında yardımcı olur, arkadaşının bond çantasının çekiçle kırılmasına yardımcı olur? Hangi örgüt üyesi evinde polise çay demler, kahvaltı hazırlar? Buzdolabının arkasında bulunan patlayıcı madde, mermiler ve suikast notunun bizim el ürünümüz olmadığı ortaya çıkmıştır. Mermilerin bulunduğu, patlayıcı maddenin üzerinde ve sarılı oldukları poşet üzerinde neden 10 aydır parmak izi tespiti yapılmamıştır. İddia edildiği gibi ben hayatımda kimseyi hamile bırakmadım. Bilgisayarlarda ele geçirilen belgeler, genel kültür içerikli dokümanlar ve Deniz Harp Okulu'ndaki eğitimlerimizle ilgili belgelerdir.''
Polisler arama yaptığı sırada CD'lerin imajlarının kendilerine verilmesi gerektiğini görevli polis memuruna söylediğini anlatan Noyan, ancak polislerin CD'lerin imajlarının alınması için uygun ortamın olmadığını, mühürleme işlemini gözlerinin önünde yaptıklarını söyledi.
Avukat İrfan Sütlüoğlu'nun sorusu üzerine Noyan, polis memurunun buzdolabını çektikten sonra arkasına biraz eğilerek baktığını, banyodaki dolabın arkasının kırıldığını, ancak mutfak dolabının arkasına bakılmamasının dikkat çekici olduğunu belirtti.
Avukat Sütlüoğlu da buzdolabı en az 1,5 metre çekilmeden ve yere tamamen yatmadan patlayıcı maddelerin bulunmasının mümkün olamayacağını savundu.
Evlerinin olaydan 3 hafta önce çağırdıkları bir temizlikçi kadın tarafından temizlendiğini, arama sırasında evde yatağın altında bulunan kitapların tozlu olmadığını, patlayıcı maddenin sarılı olduğu poşetin üzerinin ise tozlu olup olmadığını görmediğini ifade eden Noyan, aramadan bir süre önce apartmanın önünde park halinde olan arabasının kimliği belirsiz bir kişi tarafından kontrol edildiğini söyledi.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasında savunmasını yapan Deniz Teğmen Alperen Erdoğan, 15 Temmuz 2009'da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne gönderilen ''uyuşturucu çetesi'' başlıklı e-postanın ardından gözaltına alındığını söyledi.
Erdoğan, ''Bu tertibi düzenleyenlerin bizi kendileri için bir tehdit olarak gördükleri için buradayım. Başımıza gelen bir komplodur. İsimsiz bir örgüte üye olduğumuz iddia edilmektedir. Dönem ödevi gibi hazırlanmış bu iddianameyi hazırlayan zihniyetlere cevabımız çok sert olacaktır'' diye konuştu.
Evinde ele geçen kitap, CD ve uyuşturucu maddelerin kendilerine ait olmadığını ifade eden Erdoğan, malzemelerin üzerinde parmak izlerinin bulunmadığını söyledi. Ele geçirilen flash belleğin de kendilerinin olmadığını savunan Erdoğan, suçlamalara neden olan tüm bilgilerin bu flash bellekte yer aldığını kaydetti.
Erdoğan, savunmasını şöyle sürdürdü:
''Bize yapılan bir komplodur. İhbar mektubu isimsiz, imzasız ve sahtedir. İhbarın kaynağı net olarak bulunamamıştır. Sahte mektubun dikkate alınması ve buna istinaden evlerimize baskın yapılması, bunun bir tertip olduğunu ortaya koymaktadır. Yapılan bilimsel testler, benim ve arkadaşlarımın uyuşturucu madde kullanmadığını ortaya koymaktadır. İstihbarat birimlerinin bile ele geçirmesi zor olan bilgiler, bizim evimizde bulunan flash bellek içinden çıkmıştır. Evde bulunan anahtarlar da bilgimiz dışındadır. Kapıcımız izindeyken evimize madde yerleştirme olayları meydana gelmiştir.''
Soruşturma safhasında intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın günlüklerinin, masumiyetlerinin kanıtı olduğunu belirten Erdoğan, ''Deniz Kuvvetleri Komutanlığına mensup personelin mesaisi yoğun geçmektedir. Bunun dışında 4 günde bir nöbet tutmaktayız. Bu durum, hırsızlık ve bu tip tertipler için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Amaç, Türk Silahlı Kuvvetlerini, içinden çıktığı Türk milletinin gözünde küçük düşürmektir. Adeta bir dijital terör ortamı yaratılmıştır'' şeklinde konuştu.
Tahliyesini talep eden Erdoğan, savunmasını yaklaşık bir saatte tamamladı.
Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu'nun, ''Evinize kaç gün aralıklarla geliyorsunuz? Bulunan malzemeleri kim yerleştirdi, arama yapan polisler mi?'' sorusu üzerine Erdoğan, saat 07.00'den 21.00'e kadar gemide oldukları düşünüldüğünde böyle bir tertip yapılmasının mümkün olduğunu söyledi.
Geceleri her gün bir kişinin evde kaldığını, olay öncesinde evde bir değişiklik hissetmediklerini ifade eden Erdoğan, ''Ele geçirilen malzemeleri birileri de yerleştirmiş olabilir, polis de arama sırasında yerleştirmiş olabilir. İkisi de mümkün'' dedi.
Üye Hakim Oktay Kuban'ın, ''Polislerle her odaya birlikte mi girdiniz? Ele geçirilen dokümanın yedeğinin verilmesiyle ilgili size bir bilgi verdiler mi?'' sorusuna Erdoğan, ''Ben salonda bekledim. Benden ayrı olarak odalara baktılar. Ele geçirilen dokümanın yedeğinin verilmesiyle ilgili bize bilgi vermediler. Komşularımız el koyma işlemi sırasında yanımızdaydı'' yanıtını verdi.
Avukat İrfan Sütlüoğlu'nun, aramalar esnasında buzdolabı dışında herhangi bir beyaz eşyaya bakılıp bakılmadığını sorması üzerine Erdoğan, buzdolabına 2-3 polisin baktığını ancak fırın ile bulaşık makinesine bakılmadığını söyledi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Yılmazabdurrahmanoğlu, duruşmanın 14 Mayıs Cuma günü saat 10.00'a ertelendiğini açıkladı.