'Müdahale ederiz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘asparagas’ diyen hükümet sözcüsü Arınç’ı yalanladı, kız ve erkeklerin kaldığı evlerin denetleneceğini söyledi.

cumhuriyet.com.tr

Başbakan Tayyip Erdoğan, hükümet sözcüsü Bülent Arınç’ın “asparagas” diyerek yalanladığı kız ve erkeklerin birlikte oturduğu evlerin denetleneceği açıklamasını doğruladı. Erdoğan, “Anne ve babaların çocukları bize emanet. Buralarda nelerin olduğu belli değil, karmakarışık her türlü şeyler olabiliyor. Bunlara muhafazakâr demokrat iktidar olarak müdahil olmak zorundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir” dedi. Komşulardan ihbarlar geldiğini belirten Erdoğan, “Biz manen böyle bir sorumluluğun altına giremeyiz” dedi.

Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında özetle şu görüşleri dile getirdi:

Kızlı erkekli evlere müdahale ederiz: Bir yerde konuştuğumu inkâr etme anlayışına sahip bir insan değilim. Ne söylüyorsak da arkasında durarak söyleriz. Öyle eğilip bükülerek, omurgasız bir şekilde bir şeyi sürdürmenin hesabı içinde olmam. 11 yıllık şu yönetimde AKP iktidarı kimin yaşam tarzına müdahale etti? Kim, hangi yaşam tarzından tard edildi? Eğer bu ülkede birileri zulme uğradıysa, o, muhafazakâr kesimdir ve acımasızca bu yapılmıştır. Biz sorumluluk makamında olan muhafazakâr demokrat kimliği olan bir parti olarak anne babaların, ebeveynlerin çocukları bize emanettir. Biz kızların, erkeklerin devletin yurtlarında karışık kalmasına müsaade etmedik, etmiyoruz. Bazı köşe yazarları ne yazarlarsa yazsınlar. Dünyada eğitim öğretim psikolojisinin içerisinde bile bunun verimlilik açısından izahı olamaz. Şu anda yurtlarımızda bu şekilde kızlarımızın erkek öğrencilerle ayrıştırılması çalışmalarına hızla devam ettiriyoruz, şu anda yüzde 70 oranında gerçekleştirdik. Bazı yerlerde yurtlar noktasında ihtiyaca cevap veremediğimiz için evlerde kalma noktasında sıkıntılar yaşanıyor. Buralarda Emniyet’e, valiliklere gelen istihbari bilgiler var. Bunlardan hareketle valilikler bu durumlara müdahale ediyorlar. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Bazı köşe yazarları inadına bu tür şeyleri yazıp çizecekler diye biz bu ihbarları bir kenara atamayız. Valiliklerimiz, Emniyet teşkilatımız bu tür ihbarları değerlendirir, üzerine gider. Bunlar nerelerden geliyor, aynı apartmanın içinde daire komşuları bu tür şeylerin ihbarını yapıyor.

Evlerde nelerin olduğu belli değil: Buralarda nelerin olduğu belli değil, karmakarışık her türlü şeyler olabiliyor. Ondan sonra anne babalar feryat ediyor “devlet nerede” diye. Devletin burada olduğunu anlatmak için bu adımlar atılmaktadır, atılacaktır. Bunlara muhafazakâr demokrat iktidar olarak müdahil olmak zorundayız. Bu yaşam tarzına müdahale değildir. Böyle yorumlayanlar varsa buyursunlar yorumlasınlar, onlar yine aynı şekilde devam etsinler. Ama biz böyle bir sorumluluğun manen altına giremeyiz. Şahsen bulunduğum makam ve değerler, asla buna müsaade etmez. Anadolu’nun topraklarını bilen, annelerin, babaların kahir ekseriyetinin bu işlere asla müsaade etmeyeceğini bilen bir insanım. Çünkü damdan düşen bir insanım. Nerede nasıl nidaların, seslerin yükseldiğini bilen bir insanım. Bunun şikâyetini de sürekli dinleyen bir insan olarak bu işte kararlı adım atmaya mecburuz.

Marmaray’daki küçük çaplı aksaklıklar: Bazı çevrelerde Marmaray’ın başarısız olmasında, hatta Allah korusun kaza yapması konusunda temennilerin açık açık dile getirildiğini gördük.

Gözü dönmüş hazımsızlar: Maalesef sayıları az da olsa kendi ülkesinin başına gelecek felaketten haz duyacak kadar gözü dönmüş hazımsızlar var. Sandıkta başarı umudu olmayanlar, ülkenin felaketinden medet umuyor. Bakıyorsunuz, “Terör bitmesin, hatta terör eylemleri olsun da şehitler gelsin de böylece hükümet yıpransın” diye temennide bulunanlar, siyasi ikbalini böyle bir felakete bağlayanlar var. Parlamentoda bu işin mücadelesini verdiğini söyleyen partilere sesleniyorum: Eğer teröre karşıysanız, bu konuda samimiyseniz lütfen şiddetin, silahın eşliğinde oy değil, demokratik mücadeleyle kalemin, sözün ışığında oy almaya gayret edin. Bakıyorsunuz, “Türkiye dış politikada başarısız olsun da hükümet yıpransın” diye Türkiye’nin başarısızlığında kendi ikbaline pay çıkaranlar var. “Ekonomi çöksün de, bir kriz çıksın da hükümet yıpransın” diye dua edenler, felaket tellallığı yapanlar zihinleri bulandırmaya çalışıyor. Bu tavır tehlikeli ve hastalıklı bir tavırdır, adeta ihanettir. Dış politikada Türkiye’nin başarılı olmasını istemiyor, işte onun için Türkiye düşmanlarıyla aynı safta yer alabiliyor, onların dilini kullanıyor, hatta onlarla fotoğraf çektirebiliyorlar.

CHP’ye eleştiri: (Türban serbestliğiyle ilgili) Ana muhalefet çıkmış diyor ki “normalleşmeyi sağladık”. Ne sağladınız ya? Sizin dönemlerinizde bunlar yaşandı. Bunu özgürlük olarak hâlâ nitelemeyenler o kadronun içinde. Şimdi bize şunu söylüyorlar: “Başı açık olanların da haklarını savunacak mısınız?” diye soruyorlar. Çok ayıptır ya, 11 yıllık iktidarımızda başı açık olan acaba hangi hakkını kaybetti? “Şu hakkını kaybetti” desinler, gelsinler bize, biz ona o hakkı da verelim. Kamuda görev almaktan mı men edildi? Üniversitelerde, liselerde, şurada, burada okumaktan mı men edildi? Ana muhalefeti, önceki seçimlerde de yaşadık, gördük. Bir taraftan rozet taktılar, öbür taraftan otobüsten attılar. Şimdi “Aday niçin olmasın” demeye başladılar. Temenni ederiz ki CHP’de de başı örtülü kardeşlerimiz aday olmak istiyorlarsa olsunlar.

 

Partililer gazetecilerle tartıştı

Grup salonunda not tutmaya çalışan gazetecilerle partililer arasında tartışma yaşandı. Cep telefonlarında ezanı, gelen çağrı ve mesajlarda zil sesi olarak kullanan bazı partililerin telefonlarının sık sık çalması üzerine gazeteciler, ses nedeniyle not alamadıklarını belirterek uyarıda bulundu. Bunun üzerine bazı partililerin, “Siz ezandan rahatsız mı oluyorsunuz” diyerek gazetecilere tepki gösterdiği görüldü.