Mübarek'in gitmesi sorunu çözmez

Türkiye'nin eski Kahire Büyükelçisi Haktanır Mısır'daki olayları değerlendirdi. Eski Büyükelçi Korkmaz Haktanır, "Müslüman Kardeşler iktidara zıplarsa, Hamas'ı alıp Kahire'ye oturtmuş olacaklar" dedi. Haktanır, Mısır'da esen devrim rüzgarına karşın Mübarek'in yerinde oturmaya devam etiğine dikkat çekti.

cumhuriyet.com.tr

Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından Türkiye’nin eski Kahire Büyükelçisi Korkmaz Haktanır, Mısır’daki gelişmeleri değerlendirirken, “Müslüman Kardeşler iktidara zıplarsa, Hamas’ı alıp Kahire’ye oturtmuş olacaklar” uyarısında bulundu. Haktanır, “Şimdi nereye gider? Şimdi geçiş dönemi yaşanacak ama şimdi bir yere gitmiyor. Sanki böyle devrim rüzgarı esti esiyor, değişim başladı gibi hava var ama benim gördüğüm bir yere gitmiyor. Mübarek de oturuyor, ordu da oturuyor, halk da oturuyor yerinde zavallı” dedi.
2003 yılı başından, 2005 yılı sonuna kadar yaklalık üç yıl Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi olarak görev yapmış olan Haktanır’ın Cumhuriyet’e yaptığı değerledirmeler şöyle:

Diktakörlük mü gelecek?

- 30 yıllık diktatörlük lafı geçiyor o biraz eksik kalıyor. 1952’de genç subaylar ihtilal yapıyorlar, o zamandan beri de yönetimin özü değişmiyor. Yönetimde bir askerler var. Yönetimde gözükmüyor onlar, perde arkasında kalıyorlar. Bir de onların içinden çıkan “frontman (öndeki adam)” var. Bu Nasır’dı, sonra Enver Sedat oldu, sonra Mübarek oldu. Şimdi bıraksanız o teamül devam edecek gibi görünüyordu. Bu rejim 1952’de başladı, küçük değişimler olmu ama özü değişmedi. 1952’de iktidara oturduktan sonra genç subaylar büyük bir tartışma yaşıyorlar. O zamana kadar liberal deney denen birşey yaşıyor Mısır, siyasi partiler var, dışarı daha açık. Ama bunları yozlaştıran bir faktör var, ülke İngiliz işgali altında. Bu sistem giderek çürüyor, partiler itibarlarını kaybediyor. İhtilal o dönemde ortaya çıkıyor. O ortamda ihtilal çıkıyor. Genç subaylar, bu sistemi mi düzeltelim, yoksa diktatörlük mü kuralım. Bu tartışmalarda Nasır ve ekibinin diktatörlük düşüncesi ağır basıyor ve bilinçli olarak diktatörlük kuruyorlar.

'Patron – müşteri ilişkisi'

- Bu yakılan binada, Ulusal Demokratik Parti’de bunlar hep görünürde rejimin kendine tabanda güç bulmak için oluşturduğu kurumlar, hiçbirisi doğal değil, yapay, patron-müşteri, menfaat ilişkisine dayanan, demokrasi ile ilgisi olmayan kurumlar. Dikatörlük tercihi bilinçli yapılmış. Genç subaylar çıkmaz sokaklara giriyor, Arap sosyalizmi filan. Nasır zavallı köylülere üç beş parça toprak dağıtıyor, kraliyet ailesinden filan aldı diye. Halk kahramanı oluyor.
- Bunu bozan bir başka unsun da İsrail ile ilişkiler, bundan bilinçli olarak uzak kalmaya çalışıyorlar. Ama Mısır en büyük Arap ülkesi, Nasır biranda bağlantısızlık filan kendisini uluslararası sahnede buluyor. Sonuçta 1967’de İsrail ile savaşlar filan, Sina’yı kayberiyorlar. Onun yerine yardımcısı Enver Sedat geliyor. Dertleri o zaman Sina’yı geri alabilmek. Savaşta İsrail’in burnunu sürtmek istiyorlar, o da ancak 1973’te yapıyorlar. Mübarek de o zaman Hava Kuvvetleri Komutanı.

Müslüman Kardeşler etkisi...

- Bir üçüncü unsur var ülkede durumu karmaşıklaştıran, Müslüman Kardeşler. Radikal bir kanadı da var, ama bir kanadı da işi ılımlı götürmeye çalışıyor. Bunlar önce Genç subayları destekliyor, ama sonra yolları ayrılıyor. Enver Sedat iktidarının son günlerinde herkesi içeri atıyor. Sina’yı geri alma sürecini başlatıyor ama yaptığı barış hayatına mal oluyor.
- Mısır’da yapılanların bir kısmı Mübarek döneminde, özellikle altyapının iyileştirilmesi bakımından, turizm endüstrisinin kurulması, istikrarlı bir ülke görüntüsü vermesi... Mübarek, yıllar geçtikçe bölgenin akil adamlarından birisi haline geliyor.
- Ben oraya gittiğimde eskiler vardı, onların gözlemleri, altyapıyı iyileştirmek için çok şey yapılmış ama ülke onun yanında daha da tutuculaşmış. Kadının başı artık örtülüydü, örtülüler artık çoğunluğa geçiyordu. Çok yaygındı bu, ondan sonra Müslüman Kardeşler de illegal bir örgüt ilan edilmişler, fakat bir taraftan da böyle varlıkları devam ediyor, tolore ediliyorlar. Bağımsı adaylarla, meclise de giriyorlar. Meclise girmelerinin çok fazla bir anlamı yok çünkü göstermelik bir meclis. Ama ispat-ı vücud ediyorlar.

Paralel toplum yaratıyorlar

- Asıl yaptıkları becerdikleri, paralel toplum yaratıyolar Mısır’da... Ne bileyim, hastaneleri var, okulları var, sosyal yardım kuruluşları var, yayın hayatındalar, aklınıza ne gelirse oranın bir bölümünden Müslüman Kardeşler çıkıyor.
- Mübarek döneminde baskıladlar. Ama aşırı bir kanat var. İkiz kuleler vurulduğunda bir kısmı Mısırlıydı, el Zevahiri Mısırlıydı, bir kısmı ılımlı görünüm altında partileşmek istiyorlar. Mübarek döneminde bugüne kadar ona izin verilmedi.
- Diğer muhalefet böyle örgütlenip yaşayacak alan bulamıyor kendine...
- 1952’de geldi, gitmedi bir daha... Zannediliyor ki, ordu geldi sonra başka liderlerle götürdüler. Ama öyle değil, sivilleşmiş görüntü altında askeri liderlerle geldi. 22 vilayet vardı, tümünün valileri, emekli generaldir. Yardımcıları da aynı şekilde emekli generaldir. Hükümeti içindeki üyelerin çok büyük kesimi asker kökenlidir. Bakanlıkların müsteşarları birçok devlet firmalarının başındakiler hepsi emekli paşadır, ordu böyle bir sistem altında iktidarı paylaşıyor. Büyükelçilerin büyük çoğunluğu emekli askerdir. Böyles bir paylaşma mekanizması, ordu ile siviller arasında. Ordunun lehinedir bu paylaşma. Bir de çok kışlasında oturan bir ordu değildir bu. Kuruluşları var, marketleri var, toplum içinde büyük bir güç... Mübarek gitsin, başkası gelsin... Bir ucu askerlere dokunuyor. Bunun farkında mı acaba...

Ordu gitmez...

- Ordu gitmez, Amerika’dan muntazam yardım alan zengin bir ordu. Anormal güçlü bir cumhurbaşkanı yaratmışlar.Herşey onda bitiyor. Meclisin, yargının hiçbir ağırlığı yok. Önce Anayasa reformu deyince cumhurbaşkanının yetkilerinin budanması, o yetkilerin tekrar dağıtılması ait olanlara.
- Sedat’ın öldürülmesinden sonra olağanüstü hal altında yaşayan bir ülke. Onu hiç değiştirmeye yanaşmadılar. Kaldırılmış görüntüsü altında başka türlü götürmeye çalıştılar. Mübarek, demokratikleşme reform filan ağırdan aldı. Biz aradayken de vardı bu. Görünen oğlunu hazırlıyordu, yükseltiyordu sistem içinde. Yapabilir miydi? Yapabilirdi pratik olarak, çünkü rejimin partisi parlamentoda çoğunluk sahibi... Kurdukları sisteme göre oradan aday gösterilecekti, oradan seçilecekti. Ordu destekler miydi? Burada bir soru işarete vardı. Yapılabilseydi ilk sivil cumhurbaşkanı olacaktı. Babadan oğula miras bırakır gibi  cumhurbaşkanlığı devredilmiş olacaktı.
- Biraz Suriye modeli gibi... Yapılabilirliği kuşkuluydu, pratik zemini olmasına rağmen...Tutar mıydı bilinmiyor tabii...
- Şimdi nereye gider? Şimdi geçiş dönemi yaşanacak ama bir yere gitmiyor. Sanki böyle devrim rüzgarı esti esiyor, değişim başladı gibi hava var ama benim gördüğüm bir yere gitmiyor. Mübarek de oturuyor, ordu da oturuyor, halk da oturuyor yerinde zavallı.

Zengin ama fakir ülke...

- Çok ağır bir gelir paylaşımı sorunu var. Fakirlik var. Kaynakları olan bir ülke, doğalgazı var kendine yetecek kadar. Petrol zengini değil ama enerji faturasını sıfırlayacak kadar petrolü var Sina’a.. Süveyş gelirleri, turizm gelirleri var. Dıştan büyük yardım alan bir ülke... Amerika’dan aldıkları karşılıksız. 60-70 milyarı bulmuştur. Çok zavallı, fakir bir ülke değil. Çok ağır eğitim sorunları var. Yüzde 40 deniyor şimdi fakirlik, günde 2 doların altında yaşayanlar. Ülkede, bahşiş, sadaka sistemi işliyor.

Sadaka kültürü...

- Gözgöze kiminle gelseniz, sizden para beklerler. O sayede belki ölüm filan olmuyor. Nil vadisinin bereketi, insanlar ayakta kalıyor.
- Rejime vuran birşey, ekonomik gelişme de Irak olayları, Irak’ın işgali.. Orada milyonlarca işçisi vardı Mısır’ın... Kapının kapanması, çok büyük bir ekonomik daralma getirmiş.
- Bence Anayasa temel mesele, cumhurbaşkanın yetkileri törpülenecek, meclis hakiki meclis haline getirilecek, siyasi partilere yaşama alanı açılacak. Bir sivilleşme sorunu var. Değişimi uzun zaman alacak şeyler bunlar...

İsrail kendi derdine düşmüş

- Bir de İsrail kendi derdine düşmüş vaziyette, bizim anlaşma ne olacak diye... Büyük endişeleri var gördüğüm. Müslüman Kardeşler iktidara zıplayabilecek olursa, Gazze’deki durum gibi birşey olacak, Hamas’ı alıp Kahire’ye oturtmuş gibi olacaksınız. Hamas zaten Müslüman Kardeşler’in uzantısı....Bir yerinden tutunacaklar bunlar, parlamentoya girmeye çalışıyorlardı. Son dönemde çeşitli oyunlarla muhalefet tamamen elendi. Çok güçlü bir teşkilat, akıllıca da yönetilen bir teşkilat, şuana kadar sivri bir çıkış yapmadılar. Şimdi el Baradey’in arkasından gidiyorlar. Bütün bu halk hareketinin en zayıf noktası ise gerçek bir örgüt yok Müslüman Kardeşler dışında. onlar da çok fazla görünür olmak istemiyorlar çok fazla öcü haline getiriliriz diye...

- Bunların beyannemelerini okursanız filan siyasi felsefeleri hayli geri. Kadın cumhurbaşkanı olamaz vs, bekleyebileceğiniz herşey var içinde... Hamas bağlantısı dışında tutuculuk çok fena yansır, zaten tutucu bir ülke, halk dinle haşır neşir yaşayan. Asansörde bile Kuran okunan bir ülke... Omuzunu duvaya yaslamış. Örtünme sadece başını kapamakla bitmiyor, peçeli dolaşanlar var. Ortadoğu’yu da herşeyi ile etkiler, ili giderse de kötü giderse de etkiler.