‘Mr. Yüzde Beş’in ‘İznik’ merakı

Lizbon’daki ünlü Gulbenkian Müzesi’nin kurucusu İstanbul’da doğmuştu. Koleksiyonculuğa, Kayseri’de köylülerden satın aldığı antik sikkeleri biriktirmekle başlamıştı

Özgen Acar

 

Türkiye’de az bilinen, Portekiz’in başkenti Lizbon’daki görkemli “Calouste Gulbenkian Müzesi” çeşitli bölümlerden oluşuyor. Müzede eski Mısır, Mezopotamya - Asur, Yunan - Roma, İslam, Ermeni, Uzakdoğu, Avrupa sanatının fildişi, resim, heykel, madalya, el yazması sanat kitapları, gümüş takımları sergileniyor. Müzede Selçuklu, Osmanlı sanatından İznik ve Kütahya çinilerinden eşsiz örnekler dikkati çekiyor. Ayrıca Türk halıları, ipek kumaşa işlenmiş altın ve gümüş simli perdeler ile Kuranlar yer alıyor. Eşsiz İznik ve Kütahya çinilerden örnekler verelim..

Ayaklı çanak: İznik 16. yy (görsel 2: A-B) Çin mavi - beyaz etkisindedir. 44.2 cm çapı, 26 cm yüksekliği ile olağan boyutlar dışındadır. Farsçadan dilimize giren “Hatayi” biçimindedir. “Hatayi”, duvar süslemelerinde göze çarpan, çiçek ve yapraklardan oluşan, kıvrık dallı Türk sanatı ürünüdür. Mani adlı kişinin İS 3. yy’da Pers İmparatorluğu’nda felsefi temelli oluşturduğu inanç, sanata da yansımıştı. “Mani” dininden sonra “Budizm’i” benimseyen Uygur Türkleri, duvar resimlerinde insan ve çeşitli bezemeleri de küçülterek kitap süslemelerinde de kullanmışlardır. “Mani” dininin kabulü ile gelişmeye başlayan süsleme sanatında zemin mavidir. Kullanılan öteki renkler kırmızı, beyaz, altın yaldız ve yeşildir. Bunlar İslami dönem Türk tezhip sanatında stilize edilmiş çiçek ve bitki bezemelerindeki “Hatayi” üslubunun habercisidir. Tezhip tasarımlarında kullanılan bezemeler, doğadaki bitki ve hayvanların biçimlendirilmesinden kaynaklanır. Çiçekler, “Hatayi” grubu altında toplananlar, genelde hayal ürünü bir türdür. Hayvansal biçimler ise “Rumi” adıyla günümüze ulaşmıştır. Sözcük anlamı Anadolu kökenli olan “Rumi”, 12. ve 13. yüzyıllarda mimari süsleme ve tezhip sanatında en çok kullanılan öğedir. 12. ve 13. yüzyıllarda yapılan tezhiplerdeki tasarımlar, Rumi ağırlıklı asimetrik düzendedir. Kısmen “Hatayi” bezemesinin de yer aldığı süslemeler yalın biçimdedirler. Sonraları, “bulut” öğesi süsleme sanatına girmiş, 16. yy ve sonrasında hemen hemen bütün bezemelerde sevilerek kullanılmıştır. Yavuz Sultan Selim döneminde 1514 - 1515 yıllarında, Tebriz’in alınmasından sonra, İstanbul’a gelen Tebriz ve Heratlı sanatçılarla Osmanlı süsleme sanatları yeni bir çehre kazandı. Kanuni Sultan Süleyman’ın saltanatının ilk yıllarından itibaren bütün süsleme üsluplarında, özellikle “saz” biçiminde yenilikler dikkati çeker. Bu devre içinde “saz” üslubunun yaratıcısı Bağdatlı Şahkulu, sarayın baş nakkaşı idi. “Saz”, Anadolu Selçuklularının yarattıkları “filiz, yaprak, hayvan, ejder öğelerinden oluşan dolaşık” süslemedir.

Çukur tabak: Sır altı boyalı, 1530 - 35 tarihlerinden 41cm. çapındaki İznik tabakta Çin etkisinde bezemeler yer alıyor. Ayaklı tabak gibi bu da “filiz, yaprak, hayvan öğelerinden” oluşuyor.

Çini pano: 1545 yılına uzanan (60 x 159cm) erik dallarının yanı sıra nergis, kökte iki lale bezemeli, yeşil, mavi, kobalt mavisi, beyaz renkli 12 parçalık bu parça bir camiden sökülmüş olmalı! 

Maşrapa: 1550 yılı yapımı, (30 x 16.5 cm), somon ve toprak renklerinin yanı sıra, Sultan 1. Ahmet Camisi’ndeki çiniler gibi beyaz, gri, mavi, lavanta, menekşe renkleri de yer alıyor. (Görsel 5) Doğal çiçek renklerinin yer aldığı, Batı’da “Hanap” denilen bu maşrapalar Avrupa pazarına satılmış ve Türkiye’deki yabancı diplomatlarca satın alınmıştır.

Pano: 1573 yılında yapılmış olan (71 x 142cm) boyutundaki bu pano 12 parçadan oluşuyor. (Görsel 6) Mimar Sinan’ın yaptığı Piyale Paşa Camii’nden olup mavi, turkuaz, kırmızı, yeşil, beyaz renklidir. “Hatai” bezemeli Edirne’de 2. Selim Camisi’nde ve İstanbul’daki türbesinde görülebilir.

Çukur tabak: 1575 - 1585 yıllarından (30 x 22 cm) olan iki çukur tabakta lotus çiçeği, göbeği soyut ve geometrik bezemeler ile ikinci tabakta laleler yer alıyor. 

Çukur tabak: 1580 yılından 34.5 cm çapında, kil-cam karışımı hamurdandır.  Bu tabağın sürahisi British Müzesi’nde, takımın öteki üç tabağı Fransa ve İngiltere’deki müzayedelerde satıldı. Çintemani bezemeli tabağın benzerlerinden iki Çin porseleni de Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir. 14. yy Çin porselenleri İznik çinilerini etkilemişti.

Çukur tabak: 1580 - 1585 yıllarından, 28 cm çapındaki bu parça, müzedeki hayvan bezemeli tabaklardan biridir. Hayvanlar fantezisi, Balkan ülkelerinin metal tabaklarının etkisini yansıtır.  Bu tabakta ise kadın yüzlü kuş canavar “harpy’den” iki tane ve çevresinde av köpekleri, kedi, kuş, tavşan ve baykuşlar yer alıyor.

KÂse: Müzede, Kütahya’da 18. yy’da Ermeni ustaların yaptıkları (16 cm) bir kâse de sergileniyor. 

Lamba: Kâse ile yaşıt (16 cm) Kütahya kil - cam hamuru yapımı bir lamba da dikkati çekiyor. Bu lambanın kökeni 16. yy’a dayanıyor. Cami lambalarından farklı olarak, özel sipariş için Ermeni ustalarca yapıldığı öngörülüyor. 18. yy’da doruğa çıkan ve özellikle ağız bölümünde melekler resmedilenler Hıristiyanlar için yapılmaktaydı. 

Kimdir?

Calouste Gulbenkian (Kaluste Gülbenkyan okunur), 23 Mart 1869’da Üsküdar’da doğdu. Babasının yönlendirmesi ile 20 yaşında Bakû’ya gitti. 1896’da, ailesi Türkiye’den ayrılıp Mısır’a göç etti. (Görsel 1) 1897 - 1920 yılları arasında Londra’da yaşadı, İngiliz vatandaşı oldu. Sonra Paris’e göçtü. Petrol konusunda Fransa’da bir makale ve bir kitap yayımladı. Bu yayınlarla Ortadoğu’da petrol kaynaklarının görkemini dünyaya duyurdu. Bu yazılar üzerine dönemin Osmanlı Madenler Nazırı, genç araştırıcıdan imparatorluktaki petrol kaynakları hakkında bir rapor istedi. 19. yy’da petrol olgusu uluslararası piyasada ön plana çıktığında Gulbenkian da başroldeydi. Osmanlı topraklarındaki “siyah altın” denilen petrol çıkarımında yabancı şirketlerle ilişkilerinde “yüzde 5” oranında komisyon alınca, adı “Mr. Yüzde Beş” oldu. HHH Koleksiyonculuğa, Kayseri’de köylülerden satın aldığı antik sikkeleri biriktirmekle başladı. Bu aşamada cep harçlığını bu konuda harcarken “pazarlık yapmasını” öğrendi. Bu yolla “Mr. Yüzde Beş” yolunda ilk adımını attı. Yirmi yıl yaşadığı Paris’te uluslararası ölçekte, görkemli sanat koleksiyonunu oluşturdu. Son yıllarını (1942 - 1955) geçirdiği Lizbon’da 86 yaşında öldü. Külleri, annesi ile babasının anısına Londra’da yaptırdığı, St. Sarkis Kilisesi’ne konuldu. Bu arada İstanbul Yedikule’de Sorp Pirgiç (St. Savior) hastanesini yaptırdı. Kendi adını taşıyan vakıfça yönetilen, Lizbon’daki müzesi 1966’da ve modern sanatlar bölümü ise 1983’te açıldı.