Mozaik’in ikinci baharı

Arkadaşlarla stada yürüyen Fenerbahçe formalı irili ufaklı kalabalığın tersi istikamette yaptığımız Moda yürüyüşü öncesinde, Kadıköy Akmar Pasajı’nda toplaşmıştık, akşamüzeri.

Murat Beşer

Yolun son metrelerinde denize doğru giden hafif yokuşa vardığımızda 27 yıl sonra sahneye çıkacak olan Mozaik topluluğu hakkında yapılan koyu muhabbet, yerini meraklı bir heyecana bırakmıştı.

Moda Kayıkhane’deki etkinliğin müsebbibi, müzik piyasasının çizgi dışı firması Ada Müzik idi. Günde üç ismin sahne aldığı Burada Müzik Var adlı 10 günlük festivalin altıncı gününde (4 Ekim Perşembe) şık mekâna damladığımızda Senem Demircioğlu & İklim Tamkan, kapalı alanda sahneye çıkmak üzereydi. Ekip şairlerin dizelerine dayalı şarkıları icra ederken, dışarıda deniz kenarında laflayanlar, içerde konser izleyenden daha fazlaydı.

Ancak girişte hemen sağdaki açık alanda bulunan sahne önünde saatler 21.40’ı gösterdiğinde kalabalık tek vücut olmuştu, zira Mozaik elemanları sahnede belirmişti. Son konserlerini 1992 yılında Rumeli Hisarı’nda “Bahar Ayini” adıyla veren, içinden yirminin üzerinde müzisyenin geçtiği bir proje topluluğuydu Mozaik. Kurucu üyeleri şimdi dört ayrı şehirde yaşamasına rağmen birbirlerinden kopmamış kardeşler gibi. Serdar Ateşer’in Ayvalık’taki stüdyosunda hazırlanmışlar ikinci bahara. Bu akşam orijinal kadrodan sadece İngiltere’de yaşayan Bülent Somay yok. Mehmet “Kuzu” Taygun’un bas çalıp vokal yaptığı “Donnaj, Dos Kelbl” ile başladıktan sonra, sahnedeki yedi kişi bayrak yarışı yaparcasına bir yanındakini tanıtıyor. “Me Fitepsane Pano Se Kameni Yi” öncesi flütüyle Yağız Üresin’i çağırıyorlar.

Daha sonra “Moorsoldaten” için akordeonu ile Levon Balıkçıoğlu, sesi ve mandolinin ile Sumru Ağıryürüyen dahil oluyor sahne kalabalığına. Violeta Parra bestesi “Arriba Quemanto El Sol”dan, Macar halk şarkısı “Faj A Szivem”e, “Fiesta De San Benito”dan, “Ty Pastoy”a, “Szerelem Szerelam Atkozott Gyötrelem”e; 1983 tarihli “Ölümden Önce Bir Hayat Vardır” albümünden sekiz parçayı peş peşe çalarak, kuvvetli bir halkların kardeşliği vurgusu yapıyorlar. Topluluğun en önemli özelliklerinden biri, hepsinin hem tek hem de hep birlikte çok iyi vokal yapmaları. Solo çalgılar adeta tadımlık, genelde çalgılar bir hizada olsa da, arada parçadan parçaya biri azıcık öne çıkıyor. Parçaları genelde kemancı Mehmet Tütüncü anons ediyor; soğuk görüntüsünün altından esprileri de o yapıyor. Çilek sandığına benzeyen vurmalının başındaki Ezel Akay her zamanki gibi ışık ve enerji saçıyor. Saruhan Erim hem vokali, hem de gitarıyla müziği hep sürdürmüş olduğunu gösteriyor.

Timuçin Gürer ise sahnenin en hareketli adamı. Seksenli yılların çorak ortamında, kendini bir şeyler yapmak mecburiyetinde hisseden okumuş çocuklar bunlar. Konser iki ayrı bölüm gibi; sıra diğer albümlerden seçilmiş Türkçe parçalara geldiğinde, davulcu Gökçe “Gevende” Gürçay’ın duhulüyle 11 kişi oluyorlar. Repertuardan nispeten eğlenceli ve keyifli olanları seçmişler. “Hareket Etmeliyim” izleyiciyi de hareket ettiriyor. “Bir Bisiklet Gezisi”nde Ayşe Tütüncü’nün elektrik piyanosunun güzel sound’una ve harika solosuna yakından şahit oluyoruz. “Kör Uçuş”unda baskın çalgı Serdar Ateşer’in elektrik gitarı oluyor. Son parça ise 1990 tarihli “Plastik Aşk” albümünden “Bindokuzyüzseksenbir”. Saatler 11 olduğunda kalabalık geceyi bitirecek olan Jehan Barbur konseri için yeniden kapalı sahneye geçerken, son notumuz bir temenni: Mozaik yeni Türkçe bestelerle ikinci bahar yaşasın.