Mollaların Gölgesinde/ 10

Musaddık, Şah'a ve İngiltere'ye karşı mücadele verirken geniş bir cephe oluşturarak halk desteğini arkasına almıştı. Milli Cephe, petrolün millileştirilmesi için kampanyalar düzenliyordu.

cumhuriyet.com.tr

Muhammed Musaddık’ın başkanı olduğu Meclis Petrol Komitesi, görünüşte İngiliz şirketi Anglo-Iranian tarafından hazırlanan ek sözleşmeyi araştırmak ve uzlaşı aramak için kurulmuştu. Petrol konusunda yeterince bilgisi olmayan milletvekillerini Musaddık yönlendiriyordu. Musaddık’a göre, oranlarla, maliyetlerle uğraşmak fuzuliydi. Milli egemenliğin koşulu olarak İran halkına ait olan petrol millileştirilmeydi.

Müthiş belagatıyla halkı ve milletvekillerini bu düşünceye sabitledi. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan konjonktür ve İngilizlerin uzlaşmaz tutumu Musaddık lehine çalışıyordu. Milliyetçi dalga, ulemayı bile etkilemişti. Genç molla Ruhullah Humeyni ve onunla aynı düşünceleri paylaşan birkaç molla hariç, ulemanın bir kısmı ve merkezdeki laikler de Milli Cephe Koalisyonu içinde yer aldılar.

Petrolün millileşmesi

Aslında Kaşani’nin Batılı değerlere sahip laik milliyetçilerle ittifak yapması şaşırtıcıydı. Çünkü Kaşani, Batılı değerlere düşmanlığıyla tanınan biriydi. Ama onun hesabı da milliyetçilerin İran’ı yabancılardan arındırmasından sonra İslami hükümlerin geçerli olacağı bir İran’ın yeniden inşasıydı. O nedenle bunun ilk adımı olarak gördüğü İngilizlerin İran’dan kovulması için Musaddık’ın düşüncelerine destek verdi.

Bir yanda molla Kaşani, diğer yandan laik aristokrat Musaddık, halkı ve milletvekillerini İngilizlere karşı mücadeleye hazırlıyordu. Başbakan ek sözleşmenin imzalanması için meclise getirdiğinde başta Musaddık olmak üzere milletvekillerinin eleştiriden de öte hakaretlerine maruz kaldı.

Petrol komisyonu ek sözleşmeyi görüşmek üzere toplandığında Musaddık ve Milli Cephe’ye mensup altı üye, İran petrolünün millileştirilmesi önerisini dile getirdi. Diğer milletvekilleri bu öneriye tepki göstermedi. Millileştirmeye doğru giden yolun ilk kilometre taşı, ek sözleşmenin reddini meclise tavsiye etmekle döşenmiş oldu.

Petrolün millileştirilmesi düşüncesini artık yaşama geçirmek isteyen Musaddık ve Milli Cephe, 1951 Haziran’ında Anglo-Iranian Şirketi’ne karşı kampanyayı başlattılar. Düzenledikleri ilk mitingde büyük bir kalabalık topladılar. Kürsüye çıkan Musaddık ve Milli Cephe’nin diğer temsilcileri, petrolün millileştirilmesinin gerekliliği üzerinde ateşli nutuklar atıyor, ardından da onlarla ittifak kuran mollalar bu mücadeleyi desteklemenin herkesin Müslümanlık görevi olduğunu söylüyordu. Musaddık Şah’a ve İngiltere’ye karşı mücadele verirken geniş bir cephe oluşturarak halk desteğini arkasına almıştı.

Milli Cephe’yi oluşturan gruplar arasında İran Partisi, Emekçiler Partisi, Ulusal Parti, Zanaatkârlar Loncaları ve Tahran Pazar Ticareti Derneği ve Ebulkasım Kaşani’nin başını çektiği bazı mollalar bulunuyordu. Musaddık’ın karizmatik kişiliğinin yanında dürüstlüğü ve yaptığı hiçbir kamu görevinden maaş almaması onu halkın gözünde ilahlaştırmıştı.

Razmara öldürülüyor

Milli Cephe’nin düzenlediği kampanya, Şah’la halkı karşı karşıya getirmişti. Halk artık petrolün millileştirilmesi talebi ile yetinmiyor radikal İngiliz karşıtlığını “İngilizlere ölüm” sloganıyla dışa vuruyordu. Şah, İngiliz yetkililere verdiği söze rağmen ek sözleşmeyi meclisten geçirememenin sıkıntısını yaşıyor ve sokağın öfkesinin kendisine yönelmesinden ürküyordu. Yapacağı tek hamleyi yapıp İngilizlerin emir eri gibi çalışan Başbakan Razmara’yı görevden almayı istiyordu ama yerine kimi atayacaktı?

Şah, bu konuda ikilem yaşarken Başbakan Razmara, bir cenaze töreni için gittiği Tahran Camii’nde düzenlenen şüpheli bir suikast sonucu öldürüldü. Suikastı Kaşani’ye yakın Halkın Fedaileri örgütü üstlenmesine karşın yıllar sonra bu suikastın sivil giyimli bir asker tarafından gerçekleştirildiği belgeleriyle açıklandı.

Bu suikasttan bir gün sonra Musaddık’ın başkanı olduğu Petrol Komitesi, Anglo-Iranian Şirketi’nin millileştirilmesi kararını meclise tavsiye ederek düğmeye bastı. Tavsiye kararı komitede oybirliği ile alınmıştı. Bunu haber alan İngiltere büyükelçisinin etekleri tutuştu. Şah’tan ve yeni atanan Başbakan Hüseyin Ala’dan tavsiye kararının oylanacağı meclis toplantısına milletvekillerinin katılmaması için rüşvet ve tehdit dahil her türlü baskı aracını kullanmalarını istiyordu. Hatta petrol gelirlerini yüzde 50 oranında paylaşmayı bile görüşebileceklerini söylüyordu. Ancak artık çok geçti. Ok yaydan çıkmıştı. Hiçbir milletvekili bu konuda kararlı ve öfkeli halkın hedefi olmak istemezdi. Bunu Şah da Başbakan Ala da biliyordu.

Nihayet tarihi oylama günü gelip çattı. 15 Mart’ta toplanan meclis millileştirme kararını oybirliği ile aldı. Birkaç gün sonra da yarısı Şah tarafından atanan senatoda onaylandı. Bu işi planlayıp kotaran Musaddık, artık İran’ın ulusal kahramanıydı. Gittiği her yerde kahraman gibi karşılanıyordu. İstediği her kararı mecliste tartışılmadan geçirebiliyordu. Bu durumda görevde kalmasının bir anlamı olamayacağını anlayan Başbakan Hüseyin Ala görevinden istifa etti.



Darbede Kaşani'nin rolü

İran petrolünün millileştirme kampanyasını yürüten Milli Cephe’yi oluşturan koalisyonun en belirgin özelliği, reformcu, milliyetçi ve dine eleştirel yaklaşan laik bir çizgide olmasıydı. O nedenle başta Humeyni olmak üzere bazı mollaların bu harekete soğuk bakmaları anlaşılabilir bir durumdur. Muhammed Rıza’nın şahlığı döneminde, din adamlarını siyasetin ve muhalefetin dışında tutacağına dair yönetimle bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşma dolayısıyla devletin dini kurumlarında etkin olan Burucerdi ve onun emrindeki ulema, Musaddık döneminde siyasetten uzak durdular. Ancak sürgünde iken milletvekili seçilip Tahran’a dönen Ayetullah Ebulkasım Kaşani ve onunla birlikte hareket eden bir grup molla, Milli Cephe’nin kampanyasına aktif bir şekilde destek verdi.

Musaddık Başbakan seçilip, petrolü millileştirmeyi başarınca Ayetullah Kaşani, saf değiştirip Musaddık’a ve Milli Cephe’ye saldırıya geçti. Bir görüşe göre Kaşani, dini hukuk ve otoriteyle ilgili talepleri yerine getirilmediği için saf değiştirmişti. Darbenin arefesinde sokakta karışıklık çıkartmak için kitleleri sokağa dökecek etkili birilerini arayan CIA şefi Roosevelt, İran’daki ajanları Raşidiyan aracılığıyla Kaşani’yi kullanmak ister. Stephen Kinzer’e göre, Raşidiyan Roosevelt’in onayını alarak Kaşani’nin en yakın adamlarından ona iletmesi için 10 bin dolar ödeme yapar. Ervand Abramian da darbeden bir gün önce halkı sokağa dökmede Ayetullah Kaşani ve Ayetullah Behbehani’nin pazardaki spor salonunda kışkırtıcı konuşmalar yaptığını öne sürer.



Kod adı: Ajax Operasyonu


İran halkının kendilerini kapı dışarı etmesini hazmedemeyen burnu büyük İngilizler, eski konumlarını elde etmek için iki yıl boyunca her yolu denedi. Birleşmiş Milletler’e ve Uluslararası Adalet Divanı’na şikâyet, İran’a ekonomik ambargo uygulanması gibi yöntemler devreye sokuldu. Abadan’daki petrol rafinerisi ablukaya alındı. İran’ın petrol taşıyan tankeri bile yoktu. İngilizler, İran’dan ayrılırken rafinerideki bazı makine parçalarını yanlarında götürmüşlerdi. Ancak bu olumsuz gelişmeler karşısında bile yılmayan Musaddık, hız kesmeden reformlarına devam ediyordu.

Savaş Bakanı’nı Şah’a rağmen belirlemeye kalktı. Şah, reddedince istifa etti ve yine halktan destek arayışına çıktı. O ana kadar Milli Cephe’ye mesafeli duran Tudeh Partisi’nin de desteğiyle genel grev çağrısı yapıldı. Şah, genel grevi ve gösterileri askeri güçle bastırmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Kanlı gösterilere müdahale etme konusunda ordu içinde de itirazlar yükselince Şah, Musaddık’tan yeni hükümet kurmasını istedi.

Musaddık, Şah’a karşı bir kez daha galip gelmişti.

Şah’ın arazilerini hazineye devreden ağaların gücünü toprak reformuyla ortadan kaldırmak için tasarı hazırlayan Musaddık, yetkilerini hükümete devretmesi için Şah’ı sıkıştırıyordu. Bu duruma katlanması zor olan Şah, Musaddık’ı Temmuz 1953’te görevden aldı.

İran'ın kaderi değişiyor

İngilizler Musaddık’tan kurtulmak için yaptığı, Milletler Cemiyeti’ne şikâyet, ekonomik ambargo gibi girişimlerden bir sonuç alamamıştı. Geriye tek yol kalıyordu: darbe. İngilizler, ABD Başkanı Truman’dan bu konuda yardım istedi. Ancak ülkesinin başı Kore savaşı ve McCarty’cilik sorunlarıyla zaten dertte olan H. Truman, İngilizlerin bu talebini geri çevirdi. 1953’te D. Eisenhower’in işbaşına gelmesi, İran’ın kaderini etkileyecek gelişmelerin başlangıcı oldu. Soğuk savaşın olanca hızıyla sürdüğü bu dönemde ABD, İran’ın Sovyetler’in etki alanına girmesinden korkuyordu. ABD’ye göre Milli Cephe, komünist parti Tudeh tarafından destekleniyordu. O nedenle Eisenhower, Musaddık’ın bir darbe ile devrilmesi fikrine sıcak bakıyordu.

Eisenhower, Churcill ile görüşerek darbeye destek vereceklerini bildirdi. Darbe işi, CIA Ortadoğu Masası Şefi Kermit Roosevelt’e ihale edildi. Bu işte Roosevelt’in en büyük yardımcısı 1991’de Irak’a yönelik “Çöl Fırtınası” adlı saldırının komutanı Norman Scwarzkopf olacaktı..

O sırada Şah, ordunun yönetimini kendisinden almak isteyen Musaddık’ı görevden almıştı.

Ancak halk sokaklara dökülmüş, çıkan çatışmalarda yüzlerce kişi ölmüştü.

Darbe için ortamı uygun bulan ABD’liler, operasyonu başlattı.

Roosevelt’in planına göre, pazartesi ve salı günü ajanlar, Tahran’a dağılarak mollaları, politikacıları ve kitleler üzerinde etkili kim varsa hepsine rüşvet dağıtacak, bunlar da Musaddık adına halkı sokağa dökerek kargaşa çıkaracaktı.

Çarşamba günü ise tahrikçiler geri çekilecek, güvenlik güçleri hükümet binalarına karşı saldırıya geçecekti. Başbakanlık kuşatılarak Musaddık devrilecekti. Ancak aksilik bu ya, darbeyi yapacak görevliler yakalandı. Şah korkup Roma’ya kaçtı. ABD ve İngiltere için ilk raund kaybedilmişti ama daha müsabakanın ikinci raundu vardı.

‘Vatana ihanet suçu’

Birkaç gün sonra ikinci darbe girişimi için harekete geçildi. Kermit Roosevelt, darbe sonrasında başbakanlık sözü verdiği General Zahidi’den tanklarıyla Tahran’a girmesini başbakanlık konutunu bombalamasını istedi. Hükümet binası tanklarla sarıldı ve Musaddık tutuklandı. Göstermelik bir mahkemede Musaddık, “vatana ihanet suçu”ndan tutuklandı. Musaddık, mahkemede ABD, İngiltere ve Şah’a şu sözlerle meydan okudu: “Hakkımda vereceğiniz karardan korkmuyorum ve eğer Şah beni affetmeye kalkarsa bunu kabul etmeyeceğim zira hükümdarın affı ancak vatan hainleri için geçerlidir. Oysa ben yabancılar tarafından yapılan müdahalenin kurbanıyım.”



 Musaddık İngilizleri kendi silahıyla vurdu


Hüseyin Ala’nın istifasıyla boşalan Başbakanlık makamına İngilizler, eski gözdeleri Seyit Ziya’nın atanması için Şah’a baskı yapıyordu. İngilizlere göre Seyit Ziya, Başbakan olursa Milli Cephe’nin çıkardığı sinir bozucu karışıklığı önleyebilirdi. Seyit Ziya’nın Başbakanlığının onaylanması için meclis toplandığında neler olup biteceğini Musaddık dahil kimse tahmin dahi edemezdi. Şah tarafından başbakanlığa önerilen Seyit Ziya’nın atanması ile ilgili genel görüşme açıldığında ilk sözü Şah’ın ve İngilizlerin sadık bendelerinden Cemal İmami aldı. İmami, konuşmasını atanacak başbakanın niteliklerini değerlendirme yerine Musaddık’a saldırı üzerine kurmuştu. Musaddık’ı sorumsuzlukla suçlayan Cemal İmami, onun hükümette görev almak yerine sadece eleştirmeyi marifet sayan bir kişilik olduğunu öne sürdü. Ona göre, Musaddık, eleştiri yerine yönetimde sorumluluk üstlense, dediklerini yapmanın hiç de kolay olmadığını anlayacaktı. Hükümette başbakanlık dahil önerilen her görevi reddeden Musaddık, eğer kendine güveniyorsa eleştiriyi bırakıp başbakan olmalıydı.

Cemal imam, konuşmasını bitirdikten sonra mecliste uzun bir sessizlik oldu. Gözler Musaddık’a çevrilmişti. Musaddık, ağır ağır yerinden kalkarak İmam Cemali’ye kendisini başbakanlığa layık gördüğü için teşekkür etti ve önerdiği başbakanlık görevini kabule hazır olduğunu açıkladı. Sorumluluk almaktan kaçmakla suçlanan Musaddık, Şah’ı, İngiltere’yi ve Cemal İmami’yi ters köşeye yatırmıştı. Hemen Musaddık’ı başbakanlığa atanması için bir önerge hazırlandı. Ancak Musaddık’ın bir koşulu vardı: “İngiliz Anglo-Iranian Oil Şirketi millileştirildiği takdirde başbakanlık görevini kabul ederim.”

Meclis, Musaddık’ı başbakan, İngiliz şirketini de İran şirketi yapan kararı büyük çoğunlukla kabul etti.

Böylece Musaddık’ın ilmek ilmek ördüğü İran petrollerini millileştirme mücadelesi zaferle sonuçlanmış oldu. En azından bir süreliğine…