Mitoloji ve masalın buluştuğu kent: Denizli
Bembeyaz travertenleriyle dünyada benzersiz bir masal dünyası yaratan Denizli, yalnız Pamukkale'siyle değil, kırmızı travertenleri, yer altı mağaraları ve antik dünyaya hükmetmiş tarihi kentleriyle turizmde keşfedilmeyi bekliyor.
cumhuriyet.com.tr
Suyun toprağı kırmızı-beyaza boyadığı, bin yıllardır uygarlıkları besleyen bir memleket Denizli... Bugün daha çok bembeyaz travertenleriyle dünyaca tanınan Denizli, aslında, turistlerin görmek için farklı destinasyonlarda gitmesini gerektiren birçok güzelliği tek bir yerde sunuyor.
Denizli, bir yanda Hierapolis, Laodikya, Tripolis ve Tabea antik kentleri, bir yanda ''yer altındaki Pamukkalesi'', bir yanda kuş cenneti Işıklı Gölü, bir yanda da dokuma kültürünün ''başkenti'' olmasıyla turizmde potansiyel merkezlerden biri olmaya aday...
Denizli, güzellikleri keşfedildikçe, arkeolojiden tarihe, termal turizmden doğaya, masal dünyası ile gerçeğin birleştiği başlı başına bir turizm şehri olmaya doğru ilerliyor.
Taşların Türk bayrağına dönüştüğü topraklar
Denizli'de Pamukkale bembeyaz, Karahayıt kırmızı travertenleriyle, suyun toprağı adeta Türk bayrağına dönüştürdüğü eşsiz yerlerden biri...
Bundan 4-5 yıl önce, çevredeki otellerin kullanımı nedeniyle ona beyaz gelinliği giydiren ''sihirli su''yunu kaybedip kararmaya başlayan Pamukkale, artık yine masallardaki görüntüsüne dönmeye başladı. Görenleri ''bulut ülkesi''nin içine çeken bu nadide mekan, her gün dünyanın yer yerinden ziyaretçi akınına uğruyor.
Termal suyunun tedavi edici özelliği çok eski çağlarda keşfedilen, etrafında dini ayinlerle şenlikler düzenlenen Pamukkale'de, yabancı turistler kendini denizde hisseder gibi mayolarıyla suların içine girip uzanmayı, Türk turistler ise daha çok beyaz travertenler üzerinde gezinti yapmayı tercih ediyor. Fransa'dan gelen turist çift, ilk defa Pamukkale'ye geldiklerini belirterek, duygularını ''Çok beğendik, Pamukkale çok güzel'' sözleriyle dile getiriyor.
Antik havuzda yüzme keyfi
Antik şehri ve tiyatroyu gezip yorulanlar için hemen yakında antik havuz bulunuyor. Turistlerin, şifalı sulara sahip bu antik havuzda, sütunların içinde yüzmeden Pamukkale'den ayrılmadığı belirtiliyor.
Beyaz travertenler, antik tiyatro, havuz ve Hierapolis'in ardından Pamukkale'den ayrılma vakti geldiğinde ise şehrin kuzey kapısı tercih edilmeli... Hierapolis antik kentinin çıkışında yer alan bu alanda, yolun iki ucunda geniş alanda mezar lahitleri boylu boyunca uzanıyor. Güneşin renklendirdiği gökyüzünden akşam ışıkları yayılırken tümülüs ve ev tipindeki bu mezarların arasından yürüyerek kentten çıkmak, ayrı bir atmosfer yaşatıyor.
Roma'ya hükmeden şehir
Denizli'nin en önemli antik kentlerinden bir diğeri de 7 yıldır kazılarla keşfedilmeye başlanan Laodikya...
Sütunlu ana caddeden girilen Laodikya'da, hemen hummalı bir çalışma göze çarpıyor. Yaklaşık 200 kişiden oluşan kazı ekibinin, vinçlerle sütunları ayağa kaldırmaya ve yeni tarihi eserleri bulmaya çalışması, şehirde sanki hala yaşanıyormuş izlenimi yaratıyor. Özellikle, kazı ekibine katılıp, öğle vakti üzüm bağının altında kanun ve saz eşliğinde şarkı-türkü dinleyerek antik şehri seyretmek, ayrı bir keyif veriyor. O anda geçmiş ile bugün birbirine karışıp tek zaman oluyor.
Asıl hikayesi öğrenildiğinde bu antik şehir daha cazip gelmeye başlıyor. Yıl 12 ay kazı yapmayı hedefleyen Kazı Başkanı Prof. Dr. Celal Şimşek'in verdiği bilgiye göre, antik çağın en önemli merkezlerinden biriymiş. Bugün Avrupa Birliği'nin (AB) ilk örneklerine rastlanan bu bölgede Laodikya, şimdiki Almanya-Fransa gibi o zamanki birliğin en önemli aktörü...
Hatta, Roma'ya kadar ticaret yapan, dokuma kumaşlarını İtalya'ya götüren Laodikyalılar, kültür-sanat ve sportif faaliyetlerde de çok ileri konumdalarmış. Binlerce kişinin doldurduğu stadyumda olimpiyatlar ve gladyatör dövüşlerini yanında şimdilerde İspanya'ya büyük turizm girdisi sağlayan vahşi boğa güreşleri de yapılıyor ve ilgiyle izleniyormuş.
Bunun yanında, şehrin ovaya bakan tiyatrosunda en güzel gösteriler sahne alıyormuş ki kentin ileri gelenleri kendilerine sıra ayırtıp, kombine bilet alıyormuş. Hatta kentte bulunan yazıtlara göre, Laodikyalılar, bugün bulunamasa da çok başarılı bir sanatçının bronz heykeli bile dikmişler.
Ayrıca, buluntulara göre Denizli'nin meşhur horozu o dönemde antik kentin cadde ve sokaklarında da geziyor, uzun uzun ötüşünü o dönemde de sergiliyormuş. Kazı Başkanı Şimşek'e göre bu kent zamanında o kadar güçlüymüş ki Roma kralını bile kendi sarayından kovdurmuş.
Kentin tapınağının yanından ovanın karşısındaki bembeyaz travertenler ve Hierapolis ile bugünkü Denizli ilinin oluşturuğu üçgene bakıldığında, bölgenin yüzyıllar boyunca birçok uygarlığa yuva olduğu, nice olaylara tanıklık ettiği ve Anadolu toprağının binlerce yıldır önemini hiç yitirmediği tekrar akıllara geliyor.
Denizli antik kent zengini
Denizli'nin turistler tarafından keşfedilmesi bekleyen diğer tarihi zenginlikleri ise Tripolis ve Tabea...
Denizli'nin yaklaşık 40 kilometre kuzeyinde, Yenicekent Kasabası ile Büyük Menderes Nehri arasındaki yamaca kurulmuş Tripolis, yine antik çağların en zengin kentlerinden biri... Lidyalılar zamanında kurulduğu tahmin edilen bu kentte, daha çok Roma ve Bizans kalıntılarına rastlanıyor. Roma tarzında yapılmış yaklaşık 10 bin kişi kapasiteli antik tiyatro, yıkık bir hamam, nekropol, şehir binası ile kale ve sur yapıları bunlara örnek.
Tabea ise farklı uygarlıkları bir arada görmenin mümkün olduğu bir tarihi kent.. Birçok medeniyetin izlerini katmanlar halinde taşıyan kent, Hellenistik dönemden günümüze, kesintisiz yerleşime sahne olmuş, Karya, Helen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine dair izler taşıyor.
Termal cenneti Sarayköy
Denizli'nin Pamukkale ve Karahayıt'tan sonra, termal kaynaklarının zenginliğiyle dikkat çeken diğer ilçesi ise Sarayköy...
Bu küçük ilçede, gelenler için açık havada çamur banyosundan spa ve havuzda jimnastiğe, birçok olanak sunuluyor. Pamukkale Üniversitesi'yle anlaşma yapan bir otelde, boyun, bel gibi rahatsızlığı olanlara fizik ve rehabilitasyon tedavisi de uygulanıyor. Bunlara bir de yörenin temiz havası ve yemyeşil ova manzarası eklendiğinde, dinlenmek ve sağlık bulmak için Sarayköy, gelinebilecek güzel mekanlardan birini oluşturuyor.
Yer altındaki Pamukkale
Denizli, doğa harikalarını görmek isteyenler için potansiyel gezi güzergahı da sunuyor.
Örneğin, ''Yeraltındaki Pamukkale'' olarak bilinen Kaklık Mağarası, Denizli'nin mutlaka görülmesi gereken zenginliklerinden... Denizli merkeze yarım saat mesafedeki Kaklık Mağarası, damlataşı, sarkıtları, dikitleri ve Pamukkale'ye benzer traverten basamaklarıyla eşine az rastlanır güzelliğiyle ziyaretçilerini bekliyor. Hatta mağaranın içinde çıkan küçük yapraklı sarmaşık türü bitkiler da ortama ayrı bir renk katıyor.
Berrak, renksiz ve kükürt kokulu termal suyunun bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği belirtilen mağaranın yakınında ziyaretçiler için yüzme havuzu, seyir alanları, kafeterya ile küçük amfi tiyatro bulunuyor.
Kuş cenneti Işıklı gölü
İlin Çivril ilçesinde bulunan Işıklı Gölü ise, sanki bir kuş cenneti... Bu zenginliği nedeniyle ''Su Kuşları Koruma Alanı'' olarak tescili önerilen gölde, 10 dakika içinde pelikandan ördeğe, birçok kuş türünü gözlemlemek mümkün. Göl kenarında Küçük Baladan, Alaca Balıkçıl, Ak Balıkçıl, Erguvan Balıkçıl, Çeltikçi, Angıt, Pasbaş Dalağan, Deniz Kartalı, Kızıl Şahin, Gülen Sumru gibi türlerin kuluçkaya yattığı, kış aylarında da Küçük Karabatak, Sakarca Kazı, Boz Kaz, Çamurcun, Kıl Ördek, Batak Çulluğu'nun gölde rahatça izlenebildiği belirtiliyor.
Gölün kenarında balık yemek, dinlenmek ve manzara seyretmek için küçük çapta çeşitli mekanlar bulunuyor. Tarihi mekanları gezintiden sonra yorulanlar, burada akşam yemeğini yeyip, göl manzarasına bakarak dinlenebilir.