Mithat Sancar'dan AKP'ye tepki: Esnafa 1 kere, 5’li çeteye gelince 128 kez
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı esnafa destek paketinin "sadaka" gibi olduğunu belirterek, "Esnafa 1 kere, 5’li çeteye gelince 128 kez" tepkisini gösterdi.
cumhuriyet.com.tr"AKP Genel Başkanı bir kereye mahsuz diyor, oysa pandemi 15 aydır devam ediyor" diyen Sancar, Erdoğan'ın helalleşme çağrısına da "önce yüzleşin" yanıtını verdi.
HDP'nin TBMM Grup Toplantısı'nda dikkat çeken açıklamalar yapan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, halkın en yakıcı sorununun ve birinci gündeminin ekonomik çöküş olduğunu savundu.
"TÜRKİYE, SEFALET ENDEKSİNDE GÜNEY AFRİKA'DAN SONRA İKİNCİ SIRADA YER ALMAKTA"
Sancar, halkın cebinin ve sofrasının yangın yeri olduğunu iddia ederek, "17 günlük güvencesiz kapanmada insanların çaresizliğe mahkum edildiği, açlıkla, sefaletle karşı karşıya bırakıldığı bir süreci hep birlikte yaşadık. Halkın, sosyal ölüm ortamına sürüklendiği vicdansız bir düzeni herkes iliklerine kadar yaşadı, yaşamaya da devam ediyor. Uluslararası araştırma raporlarında Türkiye, sefalet endeksinde Güney Afrika'dan sonra ikinci sırada yer almaktadır" diye konuştu.
Türkiye'de her dört gençten birinin işsiz olduğunu, genç işsizliğin yüzde 40'lara dayandığını ifade eden Sancar, "Güvencesiz kapanmayla halka, esnafa, hizmet sektörüne, işsizlere, kadınlara bayramı zehir ettiler." görüşünü ileri sürdü.
"TURİZM SEZONUNA AYARLI BİR PANDEMİ YÖNETİMİ SÜRDÜRÜYORLAR"
Kademeli normalleşmeye geçildiğine işaret eden Sancar, "Test sayısını düşürüyorlar böylece vaka sayılarını da düşük gösteriyorlar. Turizm sezonuna ayarlı bir pandemi yönetimi sürdürüyorlar. Esnafa, çalışana, işsize, yoksullara, kadınlara yine destek yok. Topluma yaşattıkları ağır ekonomik ve sosyal yıkımı 'normalleşme' olarak sunuyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
Sancar, 4 aydır aşılamada gelinen noktanın henüz yüzde 12'ler seviyesinde olduğunu dile getirerek, Almanya'nın günde 1 milyon doz, ABD'nin 2-3 milyon doz aşı yaptığını, İngiltere ve İsrail'in aşılama işini bitirdiğini anımsattı. Sancar, iktidarın, daha önce söz verdiği hiçbir şeyi yerine getirmediği gibi aşı konusunda da aynı tutumu sürdürdüğünü savundu.
Bekçilerin bazı uygulamalarına ilişkin son günlerde yaşanan tartışmalara da değinen Sancar, karşılarına, "milis gibi bir bekçi çetesi"nin çıkarıldığını iddia etti.
Sancar, "Milyonlarca öğretmene, fabrikada, atölyede, kalabalık yerlerde çalışan emekçilere aşı yok. Ne var; halkı aşağılama var. Utanmadan halkı, ekonomide çarklar dönsün, turizm işlesin diye neredeyse köle gibi reklam malzemesi yapmaya çalışmak var. Turizm bölgelerinde çalışanlara takılacağı söylenen maske... Ne yazıyor orada? Turistler bakacaklar ve şunu görecekler: 'Keyfine bak ben aşılandım.' Bu bir utanç vesikasıdır. Bir iktidarın halkını, parya olarak gördüğünün en açık itiraflarından biridir. Buna hakları yok." dedi.
Erdoğan'ın, kabine toplantısı sonrasında açıkladığı destekleri hatırlatan Sancar, "Kapanmadan önce bir şey yok, kapanma döneminde aşı yok, kapanmadan sonra çiftçiye, esnafa sadaka türünden bir müjde açıklanıyor. Hayal satmaya çalışıyor." ifadesini kullandı.
Mithat Sancar, yapılan yardımın, susuzluktan ölmek üzere olan bir insanın dudağına parmakla su damlatmaktan öte bir anlam ve etki taşımadığını iddia etti.
"HELALLEŞME ANCAK BÖYLE OLUR"
HDP Eş Genel Başkanı Sancar, şunları kaydetti: "AKP Genel Başkanı helallik istiyor. Helallik istenebilir, helalleşme de önemli bir iştir ama öyle sadece sözle bunu ifade etmenin hiçbir anlamı yoktur. Pek çok kaynaktan helalleşmeyle ilgili bir sürü şey söyleyebilirim. Helalleşme istiyorsanız önce yüzleşeceksiniz. Sebep olduğunuzu itiraf ettiğiniz sorunların, nedenlerini açıklayacaksınız. Yüzleşme bunu gerektirir. Neden esnaftan helallik isteme noktasına geldiğinizi açık ve samimi bir şekilde anlatacaksınız. Önce bu niyeti ortaya koyması lazım. Bunu yaptıktan sonra diğer adım da gasbedilen kul hakkını geri vermek için ne gerekiyorsa onu yapacaksınız. Helalleşme ancak böyle olur.
İktidarın yarattığı çürüme ve yozlaşmanın ülkeyi getirdiği yer, tam anlamıyla bir mafya, suç örgütleri düzenidir. Bugün ortalığa saçılanlar hiçbirimize yabancı değil, bize hiç değil. Biz, bu kirliliği geçmişten de biliyoruz, bu kirliliğin sebeplerini de çok iyi biliyoruz. Ortalığa saçılan videolar ve açıklamaların tek tek üzerinde durmayı gerekli görüyoruz. Bunların buz dağının sadece görünen kısmı olduğunun da farkındayız. Meselenin kaynağından gözümüzü ayırmayalım. 'O bunu dedi, bu şunu dedi' değil, buraya nasıl geldik onu görelim."
"AKP'YE ÇAĞRI YAPIYORUZ"
Demokrasi ittifakı çağrılarının, soyut bir çağrı olmadığını dile getiren Sancar, "Bu ülkede toplumu çürüten, devleti mafyatik düzene oturtan anlayışa karşı ortak temel demokratik ilkelerde birlikte mücadele edelim. Gelin bugün bu işe başlayalım. Mesela, parlamentoda bunların araştırılması için hemen birlikte hareket edelim." diye konuştu.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun da konuya ilişkin yargıya başvurduğunu anımsatan Sancar, "AKP'ye çağrı yapıyoruz: Madem bakanınız kendi gitti soruşturma için dilekçe verdi, gelin 301 oya ihtiyaç var, Meclis'te birlikte bir soruşturma komisyonu kuralım. Araştırma komisyonu ayrıca kuralım. Yargının da önünü tıkamayın, diğer bütün iddialarla ilgili de savcılar harekete geçsin." görüşünü paylaştı.
"SORUNLARIN ÇÖZÜM YOLU ÇATIŞMA DEĞİL, MÜZAKEREDİR"
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına işaret eden Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: "İnsanlık Filistin'de saldırı altında. İsrail yönetiminin Filistinlilerin yerleşim bölgelerine artan saldırıları sonucu çoğunluğu çocuk olmak üzere şu ana kadar 200 civarında insan hayatını kaybetti. Filistinlilere ait tarih ve hafıza adım adım yok edilmeye çalışılıyor. Filistin halkının acılarını paylaşıyoruz. Temel ilkelerimizden olan enternasyonalist mücadele geleneğimizin bir gereği olarak, zulüm gören Filistin halkıyla dayanışma içindeyiz. İsrail toplumunda hakkaniyeti, adaleti ve barışı savunan geniş kesimler var. Sayıları hiç az değil ve İsrail yönetiminin her saldırısında da sokağa çıkıyorlar. Bu meseleyi, o kısır döngüye, sağcı, ırkçı yönetimlerin veya çevrelerin her iki taraftan da oyununa terk etmemek için Filistinlilerle birlikte adalet, barış istiyorlar. Eğer bizler bu konuda, burada da aynı şeyi yapabilirsek hem Türkiye'ye hem Filistin'e hem de Orta Doğu'ya barış, adalet için hizmet etmiş oluruz. Sorunların çözüm yolu çatışma, şiddet ve savaş değil, diplomasi, diyalog ve müzakeredir. Irkçılık, nefret değil, halkların eşit birlikteliğidir. Bu en çok Orta Doğu'da ihtiyacımız olan şeydir ve elbette Filistin sorununda da.
Bütün bunları söylerken saray rejiminin iki yüzlülüğünü de ortaya koymaktan vazgeçmemek, unutmamak lazım. Şimdi Filistin halkının acıları üzerinden yeni yöntemler geliştirerek, kendi iktidarlarına destek yaratmaya çalışıyorlar. Bugün İsrail yönetimine ateş püsküren saray rejiminin, Netanyahu ile arasındaki ticari iş birliği günbegün artıyor. Türkiye, İsrail ile olan ihracat ve ithalat hacimleri bakımından ABD, İngiltere ve Çin'den sonra dördüncü sırada. Filistin'i yüksek duvarlara hapseden yeni yerleşim yerlerinin yapılmasını sağlayan inşaat ürünlerinin neredeyse tamamı Türkiye'den gidiyor. Biz ülkeler arası iş birliğine, ilişkilere karşı değiliz ama iki yüzlülüğe karşıyız. İnsan onurunu ve insan haklarını, ticarete kurban etmeye karşıyız."