MIT Profesörü: Türkiye resesyonun ortasında, bu süreç kolay biteceğe benzemiyor
Daron Acemoğlu, bu yıl büyüme beklemediğini vurgulayarak, “Makro ekonomi ve para politikalarını, kurumları düzeltmekten başka çaremiz yok. Reformlar yapılmayınca tabii ki kriz derinleşir” dedi.
Şehriban Kıraç
MIT İktisat Profesörü Daron Acemoğlu, Türkiye ekonomisinin resesyonun ortasında olduğuna işaret ederek, bu sürecin kolay biteceğe benzemediğini vurguladı. Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde sorularımızı yanıtlayan Acemoğlu reformlar yapılmayınca krizin derinleşeceğine dikkat çekerek şunları anlattı:
Yargı çalışmalı
“Türkiye’nin yapısal problemleri var. Adım atılırsa gelecek 20 yılı da, şu dönemi de çözer. Reformları yapmanın zamanı tabii ki resesyonun ortasında olmaz. Ama Türkiye’nin başka çaresi de yok. Şimdi yapmak zorundayız. Makro ekonomi ve para politikalarını, reformları, kurumları düzeltmekten başka çaremiz yok. Adımlar atılmayınca reformlar yapılmayınca tabi ki kriz derinleşir.” Acemoğlu, bu yıl Türkiye ekonomisi için büyüme beklemediğini kaydederek, küçülme olacağını aktardı.
Yabancı sermaye gelmeden Türkiye’nin toparlanmasının çok zor daha zor olduğunu kaydeden Acemoğlu, “Bunun için de onlara yargının çalıştığını, belirsizliğin ortadan kalktığını, para politikalarının daha rasyonel hale geldiğini gösteren şeyler yapmak lazım. Kendi sermayemiz için de aynısını yapmak lazım” dedi. Son günlerdeki kur artışını da değerlendiren Acemoğlu şöyle devam etti: “Cari açık olunca, sermaye de gelmeyince tabii ki kur artar. O kadar az gelen sermaye kaldı ki onları da korkuttuğun anda para çekiliyor kur artıyor. Türkiye’de bu dönemde yabancı sermayenin hepsi çıkmaz ama daha az gelir. Bu olunca cari açığı kapatmak daha da zor olur. Bugün, ekonomi resesyona girince ithalat düştüğü için cari açık biraz daralıyor. Ama Türkiye’ye gelen para azalacak.”
Büyüme için 3 şart
Yüksek kaliteli ekonomik büyümeye odaklanılmasını vurgulayan Acemoğlu, “Doğru büyüme şu üç adımla olur: İstihdam büyümesi, tüm işgücü için ücret büyümesi, sağlık ve eğitime doğru yatırımda bulunmak” dedi. Türkiye’nin bugüne kadar kredi ve inşaata dayalı modelle tüketimle büyüdüğünü kaydeden Acemoğlu, kaliteli olmayan büyümenin bir anda sürpriz yaparak zikzak çizdiğine ve küçülmeye döndüğüne işaret etti.
Acemoğlu’nun şu yorumu da dikkat çekti: “Demokratik rejimlere geçişte kişi başı gelir yüzde 25 artıyor. Çünkü ülkeye yatırım geliyor. Diktatörlükte ise yatırımları kendi işadamlarına veriyor. İkincisi demokrasilerde vergi gelirleri artıyor ve bunlar eğitim, sağlık gibi alanlarda yatırıma gidiyor. Diktatörlükte vergileri artıramıyor çünkü kendi adamlarından vergi isteyemez. Şimdi Çin gibi ülkelerden ya da bazı kesimlerden gelen ‘diktatörlük ve kuvvetli liderler iyidir’ görüşü var. Önemli olan siyasi rekabet, doğru kurum ve kurumsallaşan karar mekanizmaları.”
Türkiye geriye gidiyor
Son 12 yılda, sermaye ve istihdam dışında kalan toplam faktör büyümesinin sıfır olduğunu anlatan Acemoğlu, artık Türkiye’nin kaliteli istihdam getiren, tüm işgücü ücretlerinde artış yaratabilecek verimli büyümeye odaklanması gerektiğini dile getirdi. “Eğitim ve sağlıkta 2006’ya kadar atılan adımlar geri gidiyor. Çin’de de aynı şey. İnşaat sektörü büyüyor peki bu nerden geliyor kredi ile. Kredi veriyoruz tüketim artıyor. Sanayiye yatırım yok. O zaman faktör verimliliği artmıyor. Yüksek kaliteli büyüme teknolojiyi, krediyi doğru kullanmakla gelir” diyen Acemoğlu, doğru kurumlar ve demokrasi olmadan kaliteli büyüme yaşanmayacağını vurguladı.
Ticaret savaşları problem Küresel büyüme önünde bir risk olan ticaret savaşlarının Türkiye ekonomisi için de bir problem yarattığını anlatan Prof. Acemoğlu, bir savaş durumunda ekonominin 2009’daki gibi durma noktasına geleceğini anlattı. Uluslararası ilişkileri Türkiye’nin bir pencere açmak için kullanması gerektiğini kaydeden Acemoğlu, “Türkiye olanakları çok yüksek genç dinamik bir ülke. Dışarıdan hem işi hem sermayeyi hem fikirleri doğru alabilirsek teknoloji bizi kalkındırır. Ama bunları yanlış alırsak Çin’e ve Rusya’ya gideriz” dedi. |