‘MİT mensubunu ifşa’ suçlamasıyla 4 aydır tutuklu bulunan gazetecilerin duruşması yarın

“MİT mensubunu ifşa” suçlamasıyla 4 aydır tutuklu bulunan gazetemiz yazarı ve OdaTV Haber Müdürü Barış Terkoğlu, OdaTV Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan, Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ve Yeni Yaşam gazetesi yöneticileri Ferhat Çelik ve Aydın Keser’in yarın görülecek davası öncesi Haberin Var Mı İnisiyatifi bilgilendirme toplantısı yaptı.

Seyhan Avşar

Toplantıda yarın görülecek duruşmada gazetecilerin tahliye edilmesi istendi. Tutuklu gazetecilerin aileleri ise toplantıya gönderdikleri mesajda, “Onlar sadece kendileri için değil, demokrasi, hukuk, adalet ve insanlık için bedel ödüyorlar” dedi.

Taksim’de bulunan İstanbul Barosu’nda düzenlenen toplantıya CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, milletvekili Ahmet Şık, DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, tutuklu gazetecilerin avukatları ve çok sayıda gazeteci katıldı. Burada ilk sözü Canan Kaftancıoğlu aldı. Kaftancıoğlu, “Basın özgür oluncaya, hukukun üstünlüğü tesis edilinceye kadar CHP olarak mücadele edeceğimizi ve yanınızda olacağımızı söylüyoruz” dedi. 

Erol Önderoğlu ise konuşmasında Türkiye’nin dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülkelerden biri olduğuna dikkat çekti. Önderoğlu, “Bugün gazetecilerin tutuklu olduğu bir dönemde öne çıkan diğer şey ise yargının siyasi iktidarın boyunduruğu altına girmesi” dedi.

‘SUÇ OLMADIĞI ORTADADIR’

Basın örgütlerinin ardından tutuklu gazetecilerin avukatları söz alarak iddianameyi değerlendirdi. İlk olarak söz alan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın avukatı Serkan Günel, söz konusu iddianame hakkında konuşacak pek bir şey olmadığını ve müvekkillerinin neden suçlandığına dair bir gerekçenin de olmadığının altını çizdi. Günel, FETÖ dönemindeki dosyalarda olduğu gibi suçlunun arandığı bir iddianame olduğuna dikkat çekti. Günel, “Müvekkillerimizle ve dosyadaki hiçbir sanıkla ilgili suç oluşmadığı ortadadır” dedi. 

‘KORKU EFEKTİ YARATMAK İÇİN’

Murat Ağırel’in avukatı Celal Ülgen ise şunları söyledi: “Halkın düşünce özgürlüğünü, haber alma hakkını kullandığı yegâne yer olduğu halde gazetecileri susturmak ve korku efekti yaratmak, konuşmak isteyenleri susturmak için komplolar dönemi. Bir gün bile tutuklu kalmaları gerekmiyor. Bir ülkede hukuk ya vardır ya yoktur. Eğer bu ülkede hukuk varsa çarşamba günü tahliye edilmeleri gerekiyor.” 

Aydın Keser ve Ferhat Çelik’in avukatı Özcan Kılıç, asıl meselenin düzenlenen iddianamenin Sabah gazetesinin haberiyle öğrenmeleri olduğuna dikkat çekti. AKP iktidarının, Türkiye’nin Libya, Suriye gibi ülkelerde kimsenin bilinmesini istemediği işler çevirdiğini söyleyen Kılıç, “Bu dava sadece basına dönük değil, halkın haber alma ve gerçeği bilme hakkına yönelik bir saldırıdır” dedi.

‘SUÇLUSU SUÇTAN ÖNCE SEÇİLMİŞ’

- Barış Terkoğlu’nun eşi Özge Terkoğlu: Bir dava düşünün, suçlusunu suçtan önce seçmiş, işte böyle bir dava bu. Araştırmacı gazetecilik yapamazsınız, haddinizi bilin diyenlerin alkış tuttuğu, ittirdiği bir dava. 

- Barış Pehlivan’ın eşi Aysel Pehlivan: Bu davada gazetecilik yargılanıyor. Bu dava ile birlikte, işlerini yaptıkları için tüm gazeteciler korkutulmaya, sindirilmeye çalışılıyor. Bu davada, yapılan haberi yargılama konusu yapabilmek için yazılmış, lime lime dökülen bir iddianame var. Bu iddianame ile insanlar ailelerinden sevdiklerinden ayrı, tecrit altında tutuluyorlar. Barış meslek hayatı boyunca doğru, ilkeli ve tarafsız habercilik yapmak için uğraştı. Kitaplar yazdı ve her dönem bunun bedelini ödedi, ödemeye devam ediyor. 109 gündür iki buçuk yaşındaki kızını görmedi, ilk cümlelerini haftada bir yaptığı telefon görüşmelerinde duydu. Nasıl büyüdüğünü mektuplardan öğreniyor, fotoğraflardan izliyor. 

- Aydın Keser’in eşi Öznur Keser: Aydın, dünyanın hiçbir yerinde suç sayılamayacak bir nedenden ötürü, gazetecilik yaptığı için tutuklu. Yalnızca o da değil, Türkiye’de yıllardır cezaevinde tutulan onlarca gazeteci var ve Türkiye artık bütün uluslararası raporlarda gazeteciler için “tehlikeli ülke” ilan edilmiş durumda. 

- Ferhat Çelik’in kardeşi Serhat Çelik: Gazetecilik yaptıkları için tutuklular. Koronavirüs salgını gerekçesiyle alındığı iddia edilen önlemler tecrite dönüşmüş durumda. Hırsızlar, uyuşturucu satıcıları, katiller ve çeteciler afla serbest kalırken iki kere kendi ayakları ile ifadeye giden insanlar tutuklu ve tecrit altında.

- Hülya Kılınç’ın ağabeyi Bektaş Kılınç: Hülya bir haber yaptı, bir düşüncesi vardı. Bu iktidarın hoşuna gitmedi. Bedeli cezaevi oldu. Tarih “insanlık, kanla gözyaşı ve bedel ödemelerle yürür” diyor. Bu bize düştü. Hülya’ya, arkadaşlarına... Ve bedel ödeyenler. Onlar sadece kendileri için değil, demokrasi için, hukuk ve adalet için, insanlık için bedel ödüyor. Ve tarih onları insanlığın onur sayfasına yazacak.

AĞIREL: KIZIMA SÖYLEYEMEDİM

Murat Ağırel’in eşi Dilek Ağırel: Eşim, daha önce sosyal medyada ve birçok platformda haberi yapılmış, şehitlerimizle ilgili sadece bir tweet attığı için tam 105 gündür Silivri Cezaevi’nde üç kişilik bir koğuşta tek başına kalmaktadır. Çok ağır bir tecrit altındadır. Koronavirüs yasakları kapsamında 100 gün sonra geçen hafta bir tek ben görüşe gidebildim. Murat’ın çok fazla kilo verdiğini gördüm. Sekiz yaşındaki kızıma görüşe gideceğimi söyleyemedim. Çünkü babasına olan özlem ve hasreti artık dayanılmaz bir boyut aldı. Babasını artık görmek istiyor ancak görüş için izin yok. Murat bilgiye, belgeye dayalı cesur bir gazetecilik yaptı ve yapmaya da devam edecektir.