Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'İthal' İngilizce Öğretmeni Yanılgısı

cumhuriyet.com.tr

Milli Eğitim Bakanlığı’nın çok sayıda yabancı İngilizce öğretmenini Türkiye’ye getirmesi, bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığı gibi kalıcılığı ve verimliliği bulunmayan hayali bir girişimdir. MEB’in nitelikli mesleki donanımı ve birikimi olan 10 bin öğretmeni her yıl bulabilmesi de bir hayalden ibarettir.

Küreselleşen bir dünyada kendisine daha sağlam bir yer edinmek ve bu arada öğrencilerinin en az iki yabancı dil bilmelerini öngörmekte olan Avrupa Birliği’ne katılmak isteyen Türkiye’de, orta ve yükseköğretim gören öğrencilerimizin yabancı dil olarak yeterli bir düzeyde İngilizce öğrenmeleri beklenmektedir.

Bugün dünyada İngilizceyi anadil olarak 375 milyon, ikinci dil olarak yine 375 milyon ve yabancı dil olarak da 750 milyon kişi konuşuyor. Ayrıca, 1 milyarın üstünde kişinin de İngilizceyi öğrenme çabası içerisinde olduğu tahmin edilmekte olup, bunun sonucu olarak da bugün milyarlarca dolarlık bir hacme ulaştığı düşünülen büyük bir “İngilizce eğitimi sanayisi” doğmuş bulunuyor.

Uluslararası alanda bilim, teknoloji, tıp, diplomasi, spor, müzik ve ticaret dili İngilizcedir. Elektronik bilgi iletişiminin de yüzde 80’i İngilizce olarak yapılıyor. İngilizce artık sadece İngiliz, Kanadalı, Avustralyalı veya Amerikalılarla iletişim kurabilmek amacıyla kullanılmıyor. Anadili İngilizce olmayanlar bile birbirleriyle İngilizce aracılığıyla anlaşıyorlar. Kısaca, İngilizce bugün uluslararası bir dil olarak kabul edilmiş olup dünya ülkelerinin ortak dili (lingua franca) haline gelmiş durumda.

İngilizcenin dünyadaki konumunun böyle olması ve bu dilin ülkemizde iyi bir şekilde öğretilmesinin de ne kadar zorunlu olduğu ortada iken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın son günlerde kamuoyuna açıklamış bulunduğu 1.5 miyar TL maliyetli “Yabancı Dil Öğretiminin Geliştirilmesi Projesi” kapsamında yurtdışından anadili sözde İngilizce olan (!) 40 bin yabancı İngilizce öğretmeni getirmesinin pedagojik gerekçelerini algılamakta güçlük çektiğimizi belirtmek isteriz. Bu projenin Türkiye’de İngilizce öğretim ve öğreniminde yıllardır süregelen sorunlara çözüm getirebilmek bakımından 3 bin Türk İngilizce öğretmeninin hizmet içi eğitim görmek amacıyla yurtdışına gönderilmesi gibi birçok olumlu ve yapıcı yönleri bulunuyor. Bulunuyor ama proje tamamlanıncaya kadar her yıl 10 bin tane olmak üzere, toplam 40 bin anadili İngilizce olan yabancı İngilizce öğretmeninin yurtdışından getirilmesinin hem uygulamada pedagojik bakımdan ciddi sakıncalara neden olacağı, hem de projenin yönetilmesi bir tarafa, daha da önemli olarak uygulanabilmesi bakımından birtakım güçlüklere yol açacağı da apaçık ortada.

Zaten uygulanıyor

Projenin olumlu yönü, her şeyden önce, Türkiye’deki İngilizce öğretiminde geleneksel olarak alışılagelen “gramer yöntemi” yerine bugün Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin oluşturduğu ve tüm dünyada yabancı dil eğitimi konusunda devrim yaratmış bulunan “Avrupa Yabancı Diller Ortak Çerçevesi” modeli kapsamında “iletişimsel, kavramsal, işlevsel” yöntemin uygulanmasını amaç edinmesidir. Ancak, “iletişimsel, kavramsal, işlevsel” yöntem bugün MEB Talim Terbiye Kurulu’nun özen ve başarıyla hazırlamış olduğu “İngilizce Dersi Öğretim Programı” ile zaten öngörülmekte ve Türk İngilizce öğretmenleri tarafından zorunlu olarak büyük bir özveriyle günümüzde zaten uygulanmaya çalışılmaktadır.

Muhakkak ki, MEB’in İngilizceyi ileri düzeyde güvenle ve doğal bir biçimde konuşup kullanabilen, üstün vasıflı, nitelikli, mesleki deney ve donanımı bulunan, yeniliklere açık öğretmenlere gereksinimi vardır. Türk eğitim sisteminde her dersin işlenişinde geleneksel olarak uygulanan “öğretmen merkezli” bir yöntem yerine, öğrencilerin dinamik bir güç olarak derslere katılımını sağlayan, onları derslerde etkin kılan “öğrenci merkezli” yöntemler uygulanmalı. Hedef alınması gereken öğretmen profili, “öğrenci merkezli” yöntemler uygulayarak öğrencileri pedagojik içerikli etkinliklerle motive edip onların konuşma ve anlatım becerilerini geliştirebilen, kısaca, “İngilizceyi öğrenmeyi öğretebilen” öğretmendir.

Yetiştirici getirilmeli

Dolayısıyla, öğretmenlik vasıf ve deneyimlerinin ne olduğu belirsiz 40 bin gibi çok büyük bir sayıda yabancı öğretmeni çok yüksek bir maliyete katlanarak yurtdışından kısa vadeli olarak getirmek yerine, hiç olmazsa Türk İngilizce öğretmenlerine hizmet içi eğitim vermek amacıyla deneyimli, üstün vasıflı, başarılarıyla uluslararası düzeyde kendini kanıtlamış çok daha az sayıda “öğretmen yetiştiricisi”nin çok daha düşük bir maliyetle getirilmesinin MEB’in “Yabancı Dil Öğretiminin Geliştirilmesi Projesi”nin kısa, orta ve hatta uzun vadede verimli kılınabilmesi, sürdürülebilirliğinin sağlanabilmesi bakımından çok daha akıllıca olacağı muhakkaktır.

Diğer taraftan, Milli Eğitim Bakanlığı, Türkiye’de İngilizce öğretim-öğreniminde yaşanan sorunlara çözüm getirmek iddiasıyla, yurtdışından Türk dilini ve kültürünü bilmeyen, Türk öğrencilerinin İngilizce öğrenim güçlükleri, yaşayış biçimleri ve dünya görüşleri hakkında bilgi sahibi olmayan ve sırf doğuştan İngilizce konuştukları için dört yıl süreyle her yıl 10 bin gibi çok sayıda yabancı İngilizce öğretmenini getirmesi, bilimsel gerçeklerle bağdaşmadığı gibi kalıcılığı ve verimliliği bulunmayan hayali bir girişimdir. Bu aynı zamanda Türk olan İngilizce öğretmenleri için de mesleki gururlarını incitici bir durumdur.Öğrenen kişinin anadili ile öğrenilen yabancı dilin arasındaki dilbilgisi, sözdizimi, sesbilgisi, anlamlılığı bakımından yapı farkları yabancı dil öğrenirken karşılaşılan en büyük güçlüktür. İngilizce öğrenen Türk öğrencilerin karşılaştıkları güçlükler, kültür farkı da dikkate alınırsa, nitelik ve nicelik bakımından kendine has özellikler taşır. Bu güçlükler, özellikle iş yabancı dilin konuşulmasına gelince, iyice belirginleşir. Aynı şekilde, İngilizce öğrenen Almanların, Fransızların, Japonların, vb. karşılaştıkları güçlükler de birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle, her ülke, bu bilimsel gerçeğin bilinci içinde, kendi yabancı dil eğitimi politikasını uluslararası kalite kriterleri doğrultusunda hazırlamakta ve bu politikayı en etkin biçimde uygulayabilecek kendi öğretmenini yetiştirmektedir.

Uyum sağlanacak mı?

Öte yandan, belki çok daha fazla özveriyle çalışacak olan Türk İngilizce öğretmenlerinin “ithal” İngilizce öğretmenlerine sağlanacak ayda 1500-2000 dolar maaş ve konaklama kolaylıklarına kıyasla daha az maaşla çalışacak olmalarının etik anlayışla bağdaşmaması konunun daha da vahim olan tarafıdır. Aynı şekilde, “ithal” öğretmenlerin Türk toplumuna ve eğitim sistemine uyum sağlayabilmelerinde, Türk öğrencilerle ve birlikte çalışacakları Türk İngilizce öğretmenleriyle mesleki olarak bağdaşabilmelerinde birçok sorunun yaşanması da kaçınılmazdır.

İngilizce eğitimi alanında hem öğretici ve araştırmacı hem de uygulamacı ve yönetici olarak İngiltere’de 35 yıl boyunca edindiğimiz deneyimlere dayanarak ayrıca belirtmek isteriz ki, MEB’in İngiltere, Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde, nitelikli mesleki donanımı ve birikimi olan 10 bin öğretmeni her yıl bulabilmesi bir hayalden ibarettir. Bu özelliklere sahip olanlar, bugün dünyada son derece gelişmiş olan büyük “İngilizce eğitimi sanayisi”nden pay kapabilmek amacıyla kendi ülkelerinde son derece elverişli ücretlerle kolayca iş bulabiliyor ve doğal olarak da yaşamlarını orada sürdürmeyi tercih ediyorlar. Bu kişilere karşılık, fazla öğretim deneyimi bulunmayan ve üç-dört haftalık bir İngilizce öğretmenliği kursundan sertifika almış olanlar kendi ülkelerinde iş bulma konusunda zorluklar yaşadıkları için yurtdışında çalışmayı çaresiz kabul ediyorlar.

Bilinçsiz bir özenti

Özetlenecek olursa, MEB’in yurtdışından yüksek bir maliyete katlanarak 40 bin İngilizce öğretmeni getirme niyeti, yabancı İngilizce öğretmenlerine karşı süregelen bilinçsiz bir özentidir. Bazı özel ortaöğretim kuruluşlarında ve vakıf üniversitelerinde yaygın olarak gözlemlenen bu özentinin amaçlanan eğitim kalitesini yükseltmek bakımından beklenen katkıyı sağlayacağını beklemek ve bu projenin sürdürülebilirliğini ümit etmek büyük bir mali israftır, yanılgıdır ve hatta hayaldir. Buna karşılık, uluslararası kalite kriterleri doğrultusunda kısa, orta ve uzun vadeli hizmet içi meslek eğitimi kurslarını cazip hale getirmek, bunları yaygınlaştırmanın yollarını aramak suretiyle Türk İngilizce öğretmenlerini maddi-manevi bakımdan güçlendirmesi halinde, Milli Eğitim Bakanlığı daha gerçekçi ve kalıcı bir yol izlemiş olur.

Unutulmamalıdır ki, bugün Türk eğitim sistemi bünyesinde en etkin olabilecek İngilizce öğretmenleri, öncelikle İngilizceyi ileri düzeyde bildiğini uluslararası sınav ölçekleriyle kanıtlamış ve aynı zamanda yine uluslararası kalite düzeyinde mesleki donanımı ve deneyimi olan Türk İngilizce öğretmenleridir.