Mikis Theodorakis: Yunanistan’ın yakın tarihine damga vuran dev çınar
"Mikis Theodorakis, yalnız Yunanistan'ın değil; tüm dünya ülkelerinin sevdiği ve saydığı bir besteciydi. Yalnız besteci değil; aynı zamanda idealistti. Bu yönü, halkların barışı üzerine kuruluydu. Buna içtenlikle inanıyor ve bunu her fırsatta müziği ve cesur eylemleriyle gösteriyordu." Stelyo Berberakis, Theodorakis'i yazdı.
BBC TürkçeMikis Theodorakis, yalnız Yunanistan'ın değil; tüm dünya ülkelerinin sevdiği ve saydığı bir besteciydi. Yalnız besteci değil; aynı zamanda idealistti. Bu yönü, halkların barışı üzerine kuruluydu. Buna içtenlikle inanıyor ve bunu her fırsatta müziği ve cesur eylemleriyle gösteriyordu.
Annesinin İzmirli, babasının Giritli olmasından gurur duyuyordu. Müzik kültüründe Anadolu ve Bizans ezgilerinin büyük rol oynadığını sık sık dile getirirdi.
Theodorakis'in yaşamı o denli fırtınalı, maceralıdır ki, ne yazılsa, ne söylense az kalır.
Kimileri, "Yunanistan'ın Beethoven'ı", "Mozart'ı" gibi tanımlamalar yapsa bile, Theodorakis'in kendisine özgü bir tarzı ve siyasi yönü vardı. "Theodorakis Müziği" müzik tarihine geçmişti.
"Zorba" filmindeki müziği ile herkesi heyecanlandırmayı başaran Theodorakis'i, operadan halk şarkılarına, Filistin'in milli marşından direniş şarkılarına kadar açılan büyük bir müzik ve siyasi eylemler yelpazesi içine sığdırmak da zor.
Gençlik yıllarında Nazi Almanyası işgaline karşı katıldığı direniş hareketlerinden; daha sonra patlak veren her iki iç savaşta komünist güçler içerisinde Atina çevresinden sorumlu gerilla çavuşluğu yapmasına; 1967-74 yılları arasında Yunan albaylar cuntasına karşı direnişinden, hapislerden ve işkencelerden geçmesine kadar, fırtınalı hayatının her anında müziğe olan aşk bağını notalara dökme heyecanını yaşadı ve milyonlarca insana yaşattı.
Paris'te sürgün yıllarında bestelediği direniş şarkılarının tüm dünyada yankı uyandırması, Yunan cuntasını kökünden sarsacak kadar etkili olmuştu.
Türk-Yunan ilşikilerinin en kötü zamanlarında Türk halkıyla yakınlaşma sürecini başlatma cesaretini ilk gösteren de Theodorakis olmuştur.
Anımsıyorum da, 80'li yıllarda kendi öncülüğü ile kurduğu Türk-Yunan Dostluk Derneği, o dönemde gerek Yunan gerekse Türk milliyetçi çevrelerinde hoşnutsuzluk yaratmıştı.
Theodorakis'in hayali, Türk ve Yunan politikacılarını, iş insanlarını ve armatörlerini değil; daha çok her iki ülkedeki, örneğin kunduracı, bakkal, taksici, tesisatçı, elektrikçi gibi halkın uğraştığı meslek gruplarını ve derneklerini bir araya getirmek ve halkların birbirini tanımasıyla iki ülke arasındaki siyasi ilişkileri etkilemek olmuştu.
Aslında kendisini yakından tanıyanlar için "çocuksu ve hayalperest ruhu" ile bilinen Theodorakis, direnişlere gönderme yapan gür müziği ile birlikte bu yönüyle de Türkiye'de sevilen ve sayılan bir kişilik olmuştu.
1999'da Türkiye ve Yunanistan'ı vuran depremlerden, daha önce tanışıp ortak besteler yaptığı Zülfü Livaneli ile gerek Yunanistan'da gerek Türkiye'de verdiği efsanevi konserlere, Türk ve Yunan işçi sendikalarının birbirlerini kucaklaşmasına kadar büyük bir rol oynamıştı Theodorakis.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde Atina'da Theodorakis'in evini de ziyaret etmesi, siyasetçiler üzerinde yarattığı etkisinin bir yansıması olarak algılanmıştı.
Ancak Theodorakis'i ziyaret eden yalnızca Erdoğan değildi. Atina'yı ziyaret eden dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Mitterand gibi, kendisine hayranlık duyan kimi yabancı devlet insanları ve kültür bakanları da her defasında Theodorakis'i ziyaret ediyordu.
Solcu olmasına rağmen sağcılar tarafından da saygı gösterilen Theodorakis'in, 80'li yıllarda üyesi ve milletvekili olduğu Yunanistan Komünist Partisi'nden (KKE) ayrılıp, 1989'da kurulan muhafazakar Yeni Demokrasi partisi hükümetinin kendisine teklif ettiği Kültür Bakanlığı'nı kabul etmesine bile fazla bir tepki gösterilmemişti.
Theodorakis'in bilinmeyen bir yönü de şarap üreticiliğine olan merakı idi. Atina yakınlarındaki yazlık evini ziyaretimizde bizi şarap mahzenine götürüp, üzerlerinde "Marx, Lenin, Engels" yazılı üç ayrı fıçısını göstermekle gururlanmıştı.
Theodorakis son yıllarını evinde geçirdi. Uzun zamandır sesi çıkmıyordu ve kendisini takip edenler acı sonunun yaklaştığını varsayıyordu.
Theodorakis, kitap haline getirilen anıları, yapıtları, milyonlarca insanın ilham kaynağı olan besteleri ve hayatına yayılan eylemleriyle, Yunanistan'ın yakın siyasi tarihine damgasını vuran son "dev çınar" oldu.