MHP tabanı AKP’ye kayar mı?

Başta ‘tamam’ gibi görünen AKP-MHP koalisyonu seçeneği artık zayıfladı. AKP-CHP koalisyonu ise MHP’nin seçim sonucu okumalarına en uygunu

Kemal Can

Bir süre önce neredeyse tamam gibi görünen AKP – MHP koalisyonu, partilerin taban ve kadrolarına en kolay anlatabilecekleri ihtimal gibi duruyordu. AKP içinden bir çevrenin hala bu seçenek için çalıştığı da biliniyor. Ancak, biraz MHP’nin çıtayı yükseğe koyması, ama daha çok da AKP’nin yakın dönem stratejisi nedeniyle bu seçenek zayıfladı.

Bu seçeneğin, MHP açısından en büyük sakıncası iktidar ortaklığında tabanın blok olarak büyük ortağa yani AKP’ye kayma ihtimali. Bu yüzden, koalisyondaki varlığının ciddi bir etki yarattığını düşündürecek bir cümleye ihtiyacı var. “Çözülme sürecini ben durdurdum” gibi...

MHP içinde bu seçeneğe yakın çevreler bulunduğu sır değil. Çünkü sağ kitle partilerinin çok uzun süre iktidar teması olmaksızın yaşaması kendiliğinden bir daralma, tersi de bir dinamizm yaratıyor. MHP kadroları, bütün siyasi maliyetlerine rağmen 70’lerdeki MC Hükümetleri ile 90’lardaki “örtülü” ve açık iktidar ortaklıklarının, orta ve uzun vadede “kitle partisi” olmaya katkılarını çok iyi bilir.

AKP - CHP koalisyonu

MHP’nin, “dışardan destekli” HDP’li formüllere tamamen kapalı olması yüzünden, ekonomi çevrelerinde bir hayli güçlü lobisi olan AKP - CHP koalisyonu bir başka seçenek olarak öne çıktı.

Bu olasılık, MHP’nin seçim sonucu okumalarına en uygun olanı. Kendi içinde ciddi sıkıntılara gebe böylesi bir koalisyonun karşısında, neredeyse hiç oy geçişkenliği olmayan (ve çözüm süreci, demokratikleşme başlığında hükümetle birlikte davranması muhtemel) HDP ile muhalefeti paylaşmak, MHP’yi olası bir orta vade erken seçime avantajlı biçimde taşıyabilir. Blok algısını kırmış bir MHP, AKP’den gelecek oylara CHP’den gelecek kaymaları da ekleme imkanı yakalar.

AKP cenahında pek dillendirilmese de, olası bir AKP - HDP formülü MHP için o kadar cazip ki, siyasi tutarsızlık suçlaması bile parti yöneticilerinin bu konudaki iştahını dizginleyemiyor.

Erken seçim

“Aşırı erken seçim” olasılığının en çok zarar vereceği partinin MHP olabileceği ortada. Aslında, pek dillendirmiyorlar ama, MHP çevrelerinin en olası gördükleri senaryo bu. Zaten hamlelerin çoğu da, bu olasılığa dönük. Bu hamlelerin odağında da, tıpkı 7 Haziran seçiminde olduğu gibi yine HDP var. MHP, büyük ihtimalle HDP’yi hedefe yerleştirerek AKP’yi sıkıştırırken, CHP ile mesafesini de biraz daha açacak.

AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Tamam dersi aldık ama ‘bunlarla’ olmuyor” diyerek gideceği bir erken seçimde, sağ seçmen bloğunun büyük partide toplanması büyük olasılık. AKP ve Erdoğan’ın beklentisi de bu yönde. Ancak, bazı araştırmalar bu beklentinin çok güvenilir olmayabileceği yönünde... MHP’nin hamlelerinin hem kendi, hem de AKP tabanında yaratacağı etki bu konuda belirleyici olacak.

MHP tahkimatını seçimden az hasarla çıkmak üzerine yapsa da, 9 Temmuz açıklamasında satır aralarına yerleşmiş “sosyal dokusu uygun partilerin koalisyonu”na dönük son bir “fedakarlık” hamlesi beklenebilir. Böyle bir hamleyle, MHP aşırı erken seçimi durdurmayı, olmazsa da AKP’yi “kaçan” durumuna itmeyi başarabilir.

Liderin rolü

18 yılda pek çok kongre ve seçim geçiren, en önemli seçim zaferini de, en ciddi seçim yenilgisini de partinin başında yaşayan Devlet Bahçeli, en eski olmanın yanında koltuğu en sağlam lider. Daha önce kendisine rakip olmuş ve olma potansiyeli olan isimleri ya ekibine dahil ederek ya da partiden uzaklaştırarak tehlike alanının dışına çıkarttı. Dolayısıyla partide stratejik ve taktik hamleleri kolaylıkla hayata geçirebiliyor.

Bahçeli liderlik döneminde kendi dışında oluşan gerilimlerden oy veya gerilimi düşürerek takdir topladı. Şimdi uygulamaya konmuş görünen kontrollü gerilim stratejisinde, tansiyonu kendisi üretecek, dengesini de kendisi sağlayacak. Bu, çok başarılı ve alışık olduğu bir durum değil, uygun kadrolar da pek yok. Bu yüzden kazalar yaşanmaya başlandı bile.

Çok şey değişmedi

Sonuç olarak, neredeyse 30 yıldır tartışılan başlıklar yine gündemde. MHP nereye gidiyor? Değişti mi? Ne yapmak istiyor? Bu sorulara tartışıldıkları her zaman verdiğim cevap şimdi de geçerli: Aslında çok şey değişmedi.

Farklı zamanlarda alınan pozisyonlar değişiyor, yüklenen roller dönüşüyor, çoklukla da algı başkalaşıyor. Türkiye’nin ideolojik ve kültürel kodlarla biçimlenen siyasi topoğrafyasında “bunlar” ve “bizler” ise fazla değişmiyor. 7 Haziran akşamı, son yılların ikliminin de etkisiyle, yüzde 60’lık bir blok varmış gibi bir ilüzyon oluştu. MHP’nin, özel olarak bunu hedeflememiş de olsa bu görüntüyü kıran hamlelerinin şaşkınlık ve hayal kırıklığı yaratması da bu yüzden...