Metin Oktay ve Elvis sanattaki ‘tekel’e karşı
Metin Oktay’ın golü ve Elvis Presley’nin dansı... Şiirin edebiyat dışındaki her şey olduğunu kanıtlarcasına Umut Yalım’ın şiirlerinde yer ediniyor.
Deniz ÜlkütekinŞair ve sanatçı Umut Yalım üçüncü şiir kitabı Sırtlan Yalnızlığı ile sözcüklerden çok söze değinen bir yaklaşım gösteriyor. Sanatta yaratıcı düşünceyi tekelinde tuttuğuna inandığı “tekel”e karşı üretim yaptığı söyleyen Yalım ile hem kitabı hem de sanatsal üretimi hakkında konuştuk.
-Yeni kitabınızdan ve şiirle ilişkinizden bahsedebilir misiniz?
Kitap, önceki şiir kitabım Rockabilly Köpekleri’nin duygusal bir uzantısı. Şiirimi, şiirden çok, hep bir oto-natürmort olarak tanımlamışımdır. Her nesne ve her kişide kendimi arayan biri olduğumdan, bu tabiri kendime yakıştırdım. Sözcüklerden çok, söze inanmış biri olarak da şiirlerimde hep bu oto-natürmort tavrı olmuştur; yani, söyleyen sözcüklerden çok anlatmaya çalışan sözler.
-Sırtlan, edebiyat dünyasında pek popüler bir canlı değil, oysa sizin kitabınıza isim verdi. Bunun sebebi nedir?
Sırtlan, sürüsü içinde yalnız bir canlıdır. Yalnızlığını sırtlanan bir tür. Özünde, benim gibi. İnsanlar arasında, hep yalnızlığımı sırtlanmış bir halim vardır. Ancak kimse görmez, anlamaz. Bu durumumdan dolayı, kitabın o çift anlamlı başlığı çıktı.
-Şiirlerinizde futboldan, müziğe kadar, popüler kültüre ait çok sayıda kelime-kavram var. Gündelik hayatınızda da yer ettiğini düşündüğüm bu kavramları neden şiirlerinizde kullanma yolunu tercih ettiniz?
Şiir, edebiyat ya da sanat değildir. Edebiyat ve sanat dışındaki her şeydir şiir. O yüzden de, örneğin, Metin Oktay’ın ağları yırtan golü ya da Elvis’in o ünlü dansı herhangi bir dizeden daha çok şiirdir. Zaten şiir olmasalardı, günümüze değin de gelemezlerdi. Popüler kültür, sözlü geleneğin bir parçasıdır; sözcüklü geleneğin değil. Tıpkı, şiir gibi.
-WritingArting (YazıÇizi) isimli bir alanda eser üretiyorsunuz. Oldukça eski yazım gelenekleri ile sanatı bir araya getiren bir alan anladığım kadarıyla. Bu alandan ve ürettiğiniz eserlerden bahsedebilir misiniz?
Gerek ulusal gerekse uluslararası plastik sanat, bir “tekel”in elindedir. Bu sanat tekeli, günün geçerli rengini, akımını ve yapıtların ederlerini belirler. Bu başlıklara uyan “sanatçı”lar da, “yapı”ya dahil edilir. Ben dahil olmak istemeyenlerdendim, çünkü “sanat tekeli”nin yarattığı o görsel tahakküme boyun eğmek istemiyordum. Kendi rengimi ve kendi çizgimi kendim seçmek amacındaydım. Bunun da, nasıl olacağını düşünürken, yapıtlarımı çizmek yerine yazmaya karar verdim. Böylece, plastik sanatları elinde bulunduran “yapı”nın elinden bir gereci (görselliği) almış oldum. Şimdi, kedi çizmek yerine o kediyi yazıyorum. Bu sayede, yapıta bakan kişi kendi kedisini kendi çizmeye başlıyor kafasında. Bence, bu, büyük bir özgürlük.
-Elvis Presley sizin için önemli bir kültürel şahsiyet bildiğim kadarıyla, onunla nasıl tanıştınız? Kendisi sanatsal üretiminiz için ne ifade ediyor?
John Lennon der ki “Elvis’ten önce hiçbir şey yoktu”. Abartılı olacak belki ama benim için de öyle. Basit bir kamyon sürücüsünün bir “kültür”e dönüşme ve dünyayı dönüştürme öyküsü ve bu öykünün her bir yapı taşı beni çok etkiledi. Londra’da, ilk tanıştığımdan beri de hep benimle. Elvis, yalnızca müzik ya da uzantıları değildir çünkü; O, Brando ve James Dean ile birlikte ilk gençlik isyanıdır. Belki de, bir bakıma kültürel olarak 68’in öncülüdür.
Güncel akımdan uzak
-“Galeri Bu” isimli galerinizden de bahsedelim. Mekânın nasıl bir sanatsal yaklaşımı var? Yakın dönemde ne gibi etkinlikler yer alacak?
Galeriyi hep güncel ve genelgeçer akımlardan uzak tutmaya çalıştım. Gelecek sergi de bu doğrultuda olacak. 1-30 Mart tarihlerinde genç ve asi yönetmen Arif Akdenizli’ye yer vereceğiz. Kendisi birçok ödül ve övgüye ulaşmış Katilimi Tanıyorum ve Glory Hole adlı kısa filmlerin yönetmenidir.
-Bundan sonra planlarınız arasında ne var?
Şu an, anti-şiirler yazıyorum. Çünkü plastik sanatlarda olduğu gibi yazı dünyasında da bir tekel var. Kendi şiir dil ve biçimlerinden başka bir biçeme yer vermiyorlar. Bir öbeğe aitsen anca yaşam hakkı tanıyorlar sana. Bu öbeklenmelerden uzak durmak için günümüz şiir yapısını kıran, yapıbozumcu bir şiir çizgisinde ilerliyorum. Epey de, sürecek gibi.