Meslek hastalıkları Pnömokonyoz ve astım

Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevin Başer Öncel, ülkemizde pnömokonyoz açısından riskli iş kollarında tahmin edilen hasta sayısının 20 bin dolayında olmasına karşın, bilinen hasta sayısının 200'ün altında olduğunu bildirdi.

cumhuriyet.com.tr

Doç. Dr. Öncel, Türkiye'de meslek hastalıklarıyla ilgili bildirim konusunda sorun yaşandığını, 2009'da bildirilen hasta sayısının sadece 429 olmasının bunu ortaya koyduğunu belirtti.
Bu durumu ''buz dağının görünen yüzü'' olarak nitelendiren Doç. Dr. Öncel, ''Neden meslek hastalıklarını tespit edemiyoruz? Eksiklerimiz var. Bilgimiz, duyarlılığımız, sorumluluğumuz, denetimlerimiz eksik, yaptırımlar yetersiz. Hekimler olarak bizim amacımız hastayı tedavi etmek'' dedi.

Adı konulmamış her meslek hastalığının, sosyal güvenlik kurumlarına yük olduğuna işaret eden Doç. Dr. Öncel, şöyle devam etti:

''Meslek hastalıkları, insani ve toplumsal boyutunun yanı sıra ekonomik kayıplara da yol açmakta. Uluslararası verilere göre, meslek hastalıkları ve iş kazalarına bağlı ekonomik kayıpların ulusal gelirin yaklaşık yüzde 4'ü kadar olduğu tahmin ediliyor. Bunu Türkiye'ye uyarlarsanız 2008 yılındaki kayıp yaklaşık 28 milyar dolar.'' Doç. Dr. Öncel, meslek hastalıkları bakımından risk oranı yüksek iş kollarını ''akü fabrikaları, tershaneler, lastik ve boya sanayisi, maden ocakları, dökümhaneler, marangozluk, mobilyacılık, tekstil sektörünün bazı kolları ve laborantlık'' olarak sıraladı.
 

Pnömokonyoz en sık görüyen meslek hastalığı

Pnömokonyozun Türkiye'de en sık görülen mesleki akciğer hastalıklarından olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Sevin Başer Öncel, tünel kazanların, kot taşlama işinde çalışanların, cam dökümcülüğü yapanların, çimento gibi tozlu ortamlarda çalışanların en fazla etkilendiği organının akciğerleri olduğunu söyledi.

Pnömokonyozdan korunmak için çalışma ortamının çok önemli olduğunu dile getiren Doç. Dr. Öncel, ''Pnömokonyoz açısından riskli iş kollarında 200 bin kişi çalışıyor. Tahmin edilen hasta sayısı 20 bin. Kayıtlı hasta sayısı ise 200'ün altında. Bu hastalığın özel bir tedavisi olmadığından tozdan korunmak şart. Korunmak için basit maske takmanın, ağız ve buruna sarılan tülbentin hiçbir koruyucu özelliği yok. Filtre, havalandırma, toz ölçümü, sadece el ve kolun tozlu alana gireceği camekanların konulması gibi önlemler gerekiyor'' diye konuştu.
 

Astımda tekstil sektörü öne çıkıyor

Bir başka meslek hastalığının astım olduğunu, burada da tekstil sektörünün ön plana çıktığını anlatan Doç. Dr. Öncel, belirtilerinin daha önce görülmeyen ''nefes darlığı, hırıltı, öksürük'' gibi şikayetler olduğunu kaydetti. Mesleki astımın ''iş yerinde maruz kalınan maddeler'' ile ortaya çıktığını ifade eden Öncel, şunları kaydetti:

''Temizlik ürünleri, tozlar, boyalar ve daha birçok etken. Neyin yol açtığını bilemezsiniz. Astımın toplumda görülme oranı yüzde 5-10. Mesleğe bağlı astımın görülme oranı ise yüzde 2 ile 18 arasında değişiyor ve buna yol açan 250'den fazla etmen var. Bir işte çalışmaya başladıktan bir süre sonra, daha önce olmayan öksürük, nefes darlığı, hırıltı yakınmaları varsa mesleki astımdan şüphelenmek gerekiyor. Alerjik astım erken yaşlarda başlar. Mesleki astım geç başlayan hastalıktır. Erken tanı konulursa, hastalığı tamamen yok edebiliyoruz. O nedenle vücutta hava yolu tıkanmaları yaşanmadan bu tanıyı koymak, çalışanın iş yeri veya iş kolunu değiştirmek gerekiyor.''