Merkel farklı ittifak arayışında

Kriz Avrupa'da ittifak politikalarının değişmesini de gündeme getirdi. Merkel sadece Paris'e odaklanmak yerine farklı ittifak ilişkileri bulmaya çalışıyor.

cumhuriyet.com.tr

Almanya ile Fransa, iki ülke arasında geçmişten gelen düşmanlıklara son veren ve ikili ilişkilere her alanda ivme kazandıran Elysee Antlaşması’nın 50'nci yıldönümünü geçen yıl kutlamıştı. Almanya Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, törenler sırasında yaptığı konuşmada, “Böylesine sıkı ve ileriye dönük iletişim ağları bulunan, hem kişisel hem kurumsal alanda ilişkileri olan iki başka ülke daha tanımıyorum” diyerek bu dostluktan övgüyle söz etmişti. Ancak son dönemlerde iki ülke arasındaki ilişkilerin oldukça limonî olmaya yüz tuttuğu da gözlerden kaçmıyor.

Merkel ile Hollande zıt politikalar izliyor

Almanya Başbakanı Angela Merkel, üçüncü kez başbakanlığa seçilişinin hemen ardından ilk resmi gezisini Paris’e yapmıştı. Ne var ki iki ülke arasındaki gündelik siyasî ilişkiler pek iyi gitmiyor. Özellikle ekonomi ve bütçe gibi konularda Başbakan Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, farklı, hatta tamamen birbirine zıt politikalar izliyorlar. Hrıstiyan Demokrat Merkel rekabet ve küreselleşme üzerinde ısrarla dururken, sosyalist Hollande selâmeti, kendini izole etmekte ve devlet sübvansiyonlu konjonktür programlarında arıyor. Almanya son kriz döneminde kendini gösterirken, Fransa’nın düşüşü devam ediyor. Bu ise Almanya açısından sorun oluşturuyor. Çünkü Almanya’nın Avrupa’da güçlü bir ortağa ihtiyacı var ve kriz döneminde Almanya ne kadar fazla liderlik pozisyonunda görünüyorsa, o ölçüde Almanya’nın tek başına iş yapmaya çalıştığı ve hatta bazı şeyleri dikte ettirdiği suçlamaları artıyor.

Avrupa Parlamentosu Muhafazakârlar ve Reformcular Grubu (ERC) Başkanı İngiliz politikacı Martin Callanan ufukta başka bir işbirliğinin göründüğünü şu sözlerle ifade ediyor:

“Sanıyorum Merkel, İngiltere’nin muhafazakâr Başbakan’ı Cameron’a önemli konularda daha yakın duruyor. Birleşik Krallık ile Almanya gittikçe daha artan bir biçimde Kuzey Avrupa’nın ortak liderliğini üstlenirken, Fransa ise Güney Avrupa’nın düşünsel alandaki liderliğine soyunuyor. Almanya ile Fransa coğrafî olarak komşu olsalar bile ideolojik açıdan komşu olmadıkları aşikâr!”

'Farklı stratejik ilişkiler aranıyor'

Brüksel merkezli Avrupa Politikalar Merkezi (European Policy Centre) adlı düşünce kuruluşundan, siyaset bilimci Yanis Emmanuilidis ise konunun başka bir yönüne daha değiniyor: “Burada söz konusu olan, bir şeyin yerine başkasını koymak değildir; zira Almanya-Fransa ittifakını ikâme edecek başka bir şey yoktur. Burada asıl söz konusu olan başka stratejik ilişkilerin de yaratılmasıdır. Ve Polonya burada gittikçe daha önemli hale gelen bir rol oynamakta.”

'İki ülke arasında güven ve diyalog şart'

Fransa’nın eski başbakanlarından Alain Juppe, Fransa ile Almanya ilişkileri konusunda DW’ye yaptığı açıklamada, nostalji peşinde koşmadıklarını, tam tersine geleceğe baktıklarını ve oluşan yeni dünyada ayrı yaşamaktansa beraber yaşamanın daha hayırlı olacağının tamamen bilincinde olduklarını vurguluyor. Fransa-Almanya ilişkilerinin her zaman güllük gülistanlık olmadığını söyleyen Juppe,"Ancak şu hususun bilincindeyiz: Geçen yüzyılın yüzkarası dönemini kapatmak istiyorsak, iki ülke arasında güven ilişkileri kurmamız ve sistematik olarak diyaloğu geliştirmemiz gerekli" şeklinde konuşuyor.

'Zıt pozisyonlar bazen uzlaşmayı dayatır'

Ludwigsburg'daki Almanya-Fransa Enstitüsü Müdürü Prof. Frank Baasner ise bir adım daha giderek, iki ülke arasındaki farklılıkların bazen Avrupa politikalarında daha yararlı olduğu görüşünü dile getiriyor. Baasner, bazen iki ülke arasında var olan tamamen zıt pozisyonlar nedeniyle iki ülkenin uzlaşma yönünde adım atabildiğini belirtiyor. Prof. Baasner, AB’ye bağlı kuzeydeki ülkelerin daha çok Almanya, güneydekilerin de Fransa tarafında saf tuttuklarını ve birlikte bir uzlaşma aradıklarını, bu bağlamda başarıya ulaşmanın yolunun bazen benzerliklerden değil, farklılıklardan geçtiğini vurguluyor.