'Merhaba Ben kitap'; imece ürünü bir kılavuz...
Çocuklarımızın da okuyacağı düşünülerek hazırlanan Merhaba Ben Kitap; 65 yazar 30 çizerin yalnızca anı türünde yazıları; resim, desen, illüstrasyonlarıyla katıldığı kolektif bir çalışma ürünü olarak ortaya çıktı.
Y. Bekir Yurdakul, Emek Yurdakul / Cumhuriyet Kitap EkiDesen: MURTEZA ALBAYRAK
YOLA ÇIKIYORUZ...
Tarih; 14 Eylül 2018, Cuma. Heyecan, daha iletinin başlığından taşıp hevesin, merakın, dayanışmanın, imecenin (Ah, nasıl da unutturuldu bu güzelim iş görme biçimi!) renkleriyle bir olup boyamış tüm sayfayı: “Derleme hazırlıyoruz! Haydi arkadaşlar!”
Seslenen kim? Çocuğa yönelik her türden şiddete karşı bir duruş olarak ortaya çıkan Hani Her Şey Oyundu; ilk aşk öykülerini bir araya getiren Âşık Oldum; çocuklarda, ötekileştirmenin her türüne karşı bir dayanışma kültürü oluşturmaya yönelik olarak hazırlanan Yol Boyunca Renkler projelerini de öneren, her birinin yapıtlara dönüşmesinde imeceler örgütleyen Aytül Akal...
Bu kez işin içinde ÇGYD (Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği) var. Yönetim Kurulu adına yazdığı iletide, Dernek üyelerine özetle şunları söylüyordu sevgili Akal:
“Derneğimizi tanıtmak, kalıcı bir yapıt ortaya koymak için... bir derleme hazırlanmasını kararlaştırdık. Bu kitap, anne babaya seslenecek; çocuklarına neden kitap okumalı/ okutmalılar, kitabı nasıl sevdirebilirler gibi önemli ipuçları verecek.
“1- Çocukken kitap okumayı nasıl sevdik? Ya da biz bir çocuğa nasıl sevdirdik?
Kitabı sevdiren her anı, anlatılmaya değerdir. Bu anıların bir derlemede paylaşılması, anne babalara ‘Çok da bekleme, hemen çocuğunu kitapla tanıştır!’ diyeceği gibi, bu konuda yol gösterici yöntemleri de sunmuş olacak. 2- Anınızın yanı sıra ‘Çocuklara kitabı nasıl sevdiririz?’ sorusuna yanıt olabilecek birkaç öneri de bekliyoruz.”
Akal’ın iletisi son bir istekle bitiyordu: “Metinlerin gözden geçirilmesi, editörlüğü konusunda katkı vermek isteyen editörlerimiz varsa... çok seviniriz.”
İmza: ÇGYD Yönetim Kurulu (Fatih Erdoğan, Aytül Akal, Doğan Gündüz, Füsun Çetinel, Esra Alkan)
ANI YAĞMURU
Çok geçmeden gönüllü editörlerimiz de belirlenmişti: Mavisel Yener, Mehmet Atilla, Y. Bekir Yurdakul. Son okumayı Aytül Akal üstlendi. Sürenin bitimine doğru anılar yağmurunda sırılsıklamdık. Çok geçmeden dosya hazırlandı. Yine aynı kolektif anlayışla resimlendi. Kapak ve sayfa tasarımını Hüseyin Özkan üstlendi. Baskı konusunda Tudem Yayınları, “Biz varız!” deyince Merhaba Ben Kitap’la buluşmak için artık gün saymak kalmıştı hepimize.
Merhaba Ben Kitap / Kolektif / ÇGYD-Tudem Yayınevi / 2020 / 232 s. / 12+.
NİYE YAZILDI BU KİTAP?
Neden okur olunmalı, diyor bunca insan? Çünkü siz bir karakterde kendinizi bulduğunuzda, onu okuyan pek çok insanın sizi dinlediğini, anladığını duyumsarsınız.
Neden Merhaba Ben Kitap yazıldı, neden okur olunmalı, diyor bunca insan; okumak bir zorunluluk mu, şart mıdır; okumayınca ne değişiyor? Okumayan kişinin okura sorduğu sorulardan seçmece; ben birçok kez yanıtladım bugüne kadar; tahminimce siz de. Yanıtları düşünürken, tartarken incecik bir ipin üstünde hissettim hep.
Soran, yol ayrımında, bir kırılma noktasında veya bir dönemeçte o anda; bunu bilmiyor, biz biliyoruz. Ve yanıtımız, nice zamandır yürüdüğümüz yol gibi bir yol açabilir onun da önünde ya da dönüştürebilir yol’unu; belki daha renkli, belki daha iyi, belki daha az yalnız...
Ve insan epey zamandır yalnız. Her geçen gün kalabalıklaşan yaşam merkezlerinde, değişen iletişim biçimleriyle uyumlanmaya çalışırken kendisiyle olan bağını yitirdiğini fark etmeksizin doğadan ve doğasından uzaklaşarak, zamanı yetiremediği işleriyle dopdolu yaşamında, - aslında - ona iyi gelmeyen bir yalnızlık hissiyle baş başa.
KİMDİR ASLINDA YALNIZ?
Haluk Levent’in bir anısıyla başladım yalnızlık olgusunu izlemeye. Turnede bozulan aracının onarılmasını beklerken bir kadına rastlıyor. “Teyze ne yapıyorsun bu dağ başında yapayalnız?” Teyze şaşkın: “Sensin yalnız!” diyor. Şimdi kim yalnız?
Peki, ne oldu da bir yanda artan insan kalabalığına öte yanda baş edemediğimiz bir yalnızlık - duygusu - eşlik etti? Kalabalık yalnızlığı, yabancılaşma olgusu ve mekânın sosyolojik varoluşu üzerinden tekrar kurdu.
Simmel, Metropol ve Tinsel Hayat makalesinde¹ bu zinciri şöyle açıklamış:
“Kasaba sakini, karşılaştığı insanların hemen hemen hepsini tanır ve herkesle olumlu bir ilişki içerisindedir; ama böylesi bir durum büyük kentte gerçekleşecek olsa, yani kişi sayısız insanla sürekli kurduğu dışsal temaslara içsel olarak yanıt verecek olsa, içsel bakımdan paramparça olur, tasavvur bile edilemeyecek bir ruhsal duruma düşerdi. Kısmen bu ruhsal olgu, kısmen de metropol hayatının üstünkörü temaslarla gelip geçen unsurları karşısında insanların haklı olarak kapıldıkları güvensizlik, bizi mesafeliliğe zorlar. Bu mesafenin sonucunda, yıllardır komşumuz olan kimselerin nasıl göründüğünü bile çoğu kez bilmeyiz... Bu dışsal mesafenin içsel veçhesi yalnızca kayıtsızlık da değildir. Biz farkına varmasak da çoğu kez, nedeni ne olursa olsun yakın temas durumunda her an nefrete ya da kavgaya dönüşebilecek hafif bir hoşnutsuzluk, karşılıklı bir yabancılık ve tiksinme hissi de söz konusudur.” (Simmel’e eklenebilecek şey, insanın tanımadığından-bilmediğinden korkması, olabilir.)
OKUMA VE YALNIZLIK
Bu bağlamda, okumanın benim için en önemli yanı, birbiriyle teması olmayan insanlara birbirini anlatmasıdır. Siz bir karakterde kendinizi bulduğunuzda, onu okuyan pek çok insanın sizi dinlediğini, anladığını duyumsarsınız veya hiç karşılaşmadığınız, uzaktan uzağa çok da olumlu bakmadığınız birisini anlarsınız.
Artık üstünkörü karşılaştığınız insanlar da tanıdığınız – edebi - karakterlerle benzeş gelebilir. Tanımama, bilmeme halinizde küçülme olur. Yaşadığınız toplumda diğerlerinden yersizce korkmayı bırakabilir, nereden geldiğini bilmediğiniz tiksinmenizi de, öfkenizi de terk edebilirsiniz ve karşıdakinin ne söylediğini “işitebilir”siniz. Dışsal sandığınız o yalnızlık hissi de içinizdeki çözülmeyle susuz kalır.
¹ Modern Kültürde Çatışma / Georg Simmel / Çev. Nazile Kalaycı / İletişim Yayınları / 2003.