Memura cep telefonu yasağına mahkeme engeli
Ankara 7. İdare Mahkemesi, cep telefonuyla memurların işyerinde görüşme yapmasını yasaklayan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü talimatını iptal etti.
cumhuriyet.com.trTapu ve Kadastro Genel Müdürlükleri'nde personelin hizmet binası içerisinde cep telefonu kullanmasının "sakıncalı" olduğu gerekçesiyle engellenmesi kararlaştırıldı. Müdürlük, 1. Bölge Müdürlüğü çalışanlarının işyerinde cep telefonlarıyla konuşma yapmasını engellemek amacıyla bir talimat yayımladı.
"Alo" yasağına dava
Bunun üzerine, Yapı-Yol Sendikası söz konusu talimatta yer alan "Personelin mesai içerisinde memurlardan beklenen ciddiyetin dışında lakayt hareketler yapmakta olduğu, mesai içerisinde cep telefonları ile lakayt ve ortamı rahatsız eden görüşmeler yapıldığı, tespitleri gereği hizmet binasında mesai saatlerinde cep telefonlarının kesinlikle kullanılmaması, resmi işler için kurumun telefonunun özel işler için ankesörlü telefonların kullanılması" ibarelerinin Anayasa ile teminat altına alınan haberleşme hürriyetine aykırı olduğu, talimattaki ifadelerin tüm personeli kapsayacak şekilde düzenlenmesi nedeniyle suç ve cezanın kişiliği ilkesini ihlal ettiği gerekçesiyle iptali istemiyle dava açtı.
"Haberleşme engellenemez"
Davayı görüşen yerel mahkeme, Anayasanın Temel Haklar ve Ödevler başlıklı kısmının 22. maddesinde, "Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır" maddesini anımsattı.
Mahkeme kararında, "milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça" haberleşmenin engellenemeyeceği ve haberleşme gizliliğine dokunulamayacağı belirtildi.
"Sınırlamanın" sırrı
Kararda, Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan "temel hak ve özgürlüklerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak yasayla sınırlanabileceği ve bu sınırlamaların Anayasa'nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı" şeklindeki hüküm anımsatıldı.
Söz konusu hükümde "sınırlama" ifadesinin, belirli bir temel hak ve özgürlüğün güvence alanı içinde var olan olanakların yasa koyucu tarafından daraltılmasının anlaşılması gerekmekte olduğu kaydedilen mahkeme kararında, "Başka bir anlatımla, belirli bir temel hak ve özgürlüğün kullanım olanakları, onun sınırlanmasından sonra da devam etmektedir. Bu durum aynı zamanda, özgürlüklerin özüne dokunulmamış olduğunu da ifade etmektedir. Buna karşılık, temel hak ve özgürlüklerin durdurulması veya özlerine dokunulması, bunlardan belirli bir süre yararlanılamaması veya kullanılmalarının olanaksızlaşması anlamına gelmektedir" denildi.
Kararda, Anayasa'da yer alan, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması kriterlerinde ölçülülük ilkesinin "amaç ve araç arasında makul bir ilişkinin bulunması, diğer bir deyişle yapılan sınırlamayla sağlanan yarar arasında hakkaniyete uygun bir dengenin bulunması gereğini" ifade ettiği de savunuldu.
"Haberleşme hürriyeti ortadan kalkar"
Dava konusu "talimatın" tüm personeli kapsayacak şekilde, cep telefonu ile lakayt ve ortamı rahatsız görüşmeler yapıldığı gerekçesiyle, mesai saati içinde cep telefonu kullanımının yasaklanması şeklinde yapılan sınırlamanın, "Anayasa ile güvence altına alınan temel hak niteliğindeki haberleşme hürriyetinin kullanım olanağının ortadan kaldırılması sonucunu doğurduğu" vurgulanan kararda, "Hakkın özüne dokunan ve somut olayda, haberleşme hürriyeti ile kamu yararı-hizmet gerekleri arasında denge kurulmadan, bu konuda ölçülü bir savunma yapılmadaki, demokratik toplum düzeninin gereklerine ters düşecek bir nitelikte bulunması nedeniyle dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir" denildi.
Çalışanların tamamı cezalandırılmaz
Öte yandan, kamu görevlilerinin kendilerine teslim edilen kamunun maddi ve manevi varlıklarını en verimli şekilde kullanma ve geliştirme, kamu hizmetini hukuka, çağdaş toplumun gereklerine ve bilime uygun olarak yürütme görevlerinin kendilerine verilmesinden dolayı, bu görevlerini en etkin bir şekilde kamu kurumlarına olan itibar ve saygınlığını sarsmayarak, kamu yararı anlayışına uygun davranmalarının gerekmekte olduğu vurgulanan mahkeme kararında şu ifadelere yer verildi:
"Davalı idarenin; dava konusu edilen talimatla, görülen kamu hizmetinin şaibelerden uzak, kanunların öngördüğü çerçevede yürütülmemesi nedeniyle bir takım şikayet, kurumu zan altında bırakan küçük düşürücü iddiaların kamuoyu gündeminde yer alması nedeniyle olumsuzlukların önüne geçilmesinin amaçlandığı iddia edilmekte ise de, bu husus ile ilgili olarak iddia edilen eylemlerin zaten disiplin suçunu oluşturduğu açık olup, bu tarz şikayet veya iddia edilen eylemler ile ilgili olarak disiplin soruşturması yapılıp eylem veya iddianın sübuta erdirilerek ilgililer hakkında ceza tayinine gitme imkanı varken, kurum çalışanlarının tamamına yönelik olarak özgürlüğün özüne dokunabilecek ve topyekun cezalandırmaya yol açan yaklaşımla işlem tesisinin demokratik ve çağdaş hukuk anlayışına ters düştüğü de açıktır."
Mahkeme, söz konusu idare talimatını iptal etti.