Melek Mosso: Birinin kanatları altında olmaya ihtiyacımız yok
Son aylarda şarkılarıyla andından sıkça söz ettiren Melek Mosso ile müziğini konuştuk.
Dilek ŞenMelek Mosso şarkı söylüyor; vapurlarda, sokaklarda, sahnelerde. Eski şarkıları yeniden yorumladığı videoları, binler tarafından izleniyor. Yaşamının ilk yıllarını Denizli’de sürmüş, müzikle yakın arkadaşlığı daha lisedeyken başlamış, ardından müzik öğretmenliği eğitimi almış Mosso. “Bir dizinin ‘soundtrack’ini okumak için geldim 2012’de. Dizi yayımlanmadı, ama ben şarkıyı söyledim” diyen şarkıcının geçen ay dinleyiciye sunulan “Kedi” adlı parçası şimdilerde Türkiye’nin en çok izlenen dizilerinde çalıyor. Mosso ile müziğini konuştuk.
‘Annemin hayaliydi’
- Nasıl başladı her şey; müzikle tanışmanız, flütle arkadaşlığınız?
Aileden geliyor. Annemin sesi çok güzel ve aslında hep şarkı söylemek istemiş. Onun hayalini gerçekleştiriyorum, diyebilirim. Babamda da ozanlık var. İkisi harmanlanmış bende. Yazmayı öğrendiğimde şiir okumaya ve onları taklit etmeye başlamıştım. 7 yaşındayken bir beste yaptım. Evde Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses çalıyordu. “Beyaz Gelinlik” diye arabesk bir şarkı yazmıştım. Her kız çocuğunun beyaz gelinlikli fotoğrafı vardır ya benim de gelinliğim vardı, o yüzden herhalde. Sonra 9 yaşındayken bir bağlama aldılar bana. Belediye konservatuvarında bağlama çaldım. 14 yaşıma kadar eğitim aldım. Sonra da güzel sanatlar lisesine başladım. Keşfetmeyi, değişik şeyler okumayı çok seviyordum. O yaştaki bir çocuğun okuyacağı şeyleri değil de büyüklere hitap eden şeyleri okuyordum ve müziğe dönüşüyordum. Güzel Sanatlar’da kemanla başladım, sonra hep flüt çaldım.
- Dinleyicileriniz sizi vapurda, sokakta ve YouTube’da keşfetti. Videolarınızın altındaki yorumlara bakılırsa herkesçe fark edilmenizi istemiyorlar.
Ben de dinleyici olarak “Bunu ilk keşfedenlerdenim” demeyi severim, ama tanınsın da isterim. Bu konuda daha paylaşımcı biriyimdir. Yine de o duyguyu anlıyorum. Özel hissettikleri şeyleri kendilerine saklamak istemeleri güzel.
Halktan bir karakter
- Samimiyeti kaybetmekten mi korkuyorlar sizce?
Vapurda karşılaştıkları Melek’le sahnede karşılaştıkları Melek arasında hiçbir fark yok. Dokumun değişmesini hiç istemedim. Melek Mosso, bundan iki yıl evvel Melek Vapursever’di, aslında Melek Davarcı. Hepsi aynı kişi. Hepsi halktan bir karakter olsun istedim. Bazen çıkıp yine sokakta söylüyoruz. Bu bizim ruhumuzda var.
Sahnede bir saatten sonra dönüştüğünüz “Aysel” var bir de. “Full Libido”, “Babayı Alırsın” gibi şarkılar söylüyor. Kimdir Aysel?
Aysel söylemek istediği şeyleri dram ve komediyle anlatıyor. Orada içeride sakladığım karakteri ortaya çıkarıyorum aslında. Dinleyici bu şarkıları seviyor. Erkekler de kadınlar da çok seviyor. Kadının güçlü olmasından mutlu olan erkekler de var toplumda. Kadınlarla ilgili hep daha fazla bir şey yapmak istedim. Kadınlara daha özgür hissettirecek şeyler söylemek beni mutlu ediyor. Birinin kanatları altında olmaya ihtiyacımız yok. Bizim kanatlarımız var ve uçabiliriz. Belki birine minicik bir ışık, minicik bir cesaret olabilirim. Birilerinin söylemeye korktuğu şeyleri, birinin söylemesi lazım.
- Aysel’in söylediklerini Melek neden söylemiyor?
Melek söylese daha duygusal olurdu. İçimde farklı farklı karakterler olduğuna inanıyorum ben. Bazen onlardan biri biraz daha yukarıda oluyor. Hiçbir şeyi içimde tutan biri değilim ve bir şeyleri eleştirmekten korkmam. Korkarsam üretemem. Eğer ben istediğimi söyleyemezsem, eleştirilmekten, yanlış anlaşılmaktan korku duyarsam anlaşılmanın yolunu bulamam.
‘Bön bön bakmayın...’
- Eski şarkıları yorumlayışınız çok seviliyor. Siz de sahnede eskiyi sevdiğinizi söylüyorsunuz. Eskide sizi çeken ne?
Samimiyet. O şarkılarda bir doku var, ifadeler daha farklı, sizi içine alıyor. Bunlar beni güncel şeylerden daha çok mutlu ediyor, o yüzden eskiler daha sıcak. 1960’lar mesela, o yılların ağır bir tavrı ve özgür bir hissiyatı var. Ayten Alpmanlar, Özdemir Erdoğanlar... Çok seviyorum. Sesimdeki retro hava beni mutlu ediyor.
- Şarkılarınız şimdilerde çok izlenen “Çukur”, “Ufak Tefek Cinayetler” adlı dizilerde çalmaya başladı. Bilinirliğiniz artıyor. “Ünlü olmak” kavramı korkutuyor mu sizi?
Endişelendiren yanları var. Bir sosyal medya paylaşımımda, “Beni gördüğünüzde bön bön bakmayın yanıma gelin. Sarılalım, muhabbet edelim” dedim. Hayat Büfe’de tost yiyorum. Bir dinleyicime denk gelince tost ısmarlıyorum ona da. Onlardan değilmişim gibi davranmadığımda normalleşiyor. “Ben de senin gibi bir insanım” durumunu birilerinin normalleştirmesi gerekiyor. Hâlâ 4 kişi aynı evde kalıyoruz, anne battaniyemle birlikteyim. Dokumu bozmak istemiyorum. Bir de kadın olmanın zorluğu var, tacize çok açık.
‘Şarkıyı yazdım ve ağladım’ - “Kedi” nasıl çıktı ortaya? Kedi nakarattaki gibi çıktı. Rakıyı döktü, ağzını bozdu, kediyi üzdü ve gitti. Kapıyı çarptığı an şarkıyı yazdım ve bırakıp ağlamaya başladım. Başı yoktu o sırada, sonra o kısmı okuduğumda acıyı hatırladım. Acıyı hatırlaya hatırlaya unutmak güzel. Bu kadar canım yanarken bu kadar minnoş sözler söylemem de komik geldi. Sonra sözleri tamamladık ve şarkıyı biraz hızlandırdık. Tatlı bir acı kaldı geriye. Kedi Aysel’e de uyuyor. Melek’in yanındaki o siyah kedi Aysel sanki. |