Mehmet Köksal: Çoklu baro sistemi (!) baroları siyasi enstrüman haline getirir
Baroları siyasi bir araç olarak kullanabilmek arzusu, her baskıcı rejimin hayallerinden biri. Hak arayan kişilerin, haklarını ararken bağımsız avukatlara ihtiyacı var. Kanun, her avukat ve baroya hukukun üstünlüğünü sağlama, insan hak ve hürriyetlerini koruma ödevi verir. Bu kutsal ödev ancak bağımsız ve özerk olmakla gerçekleşebilir.
cumhuriyet.com.trAv. Prof. Dr. iur. Mehmet Köksal
Son günlerde Avukatlık Kanunu değişikliklerini bu kadar çok tartışıyor olmamızın sebebi, sadece bazı konularda baroların, hükümetin hoşuna gitmeyen açıklama yapması değildir. Avukatlık Kanunu’nun değiştirilmesi konusunda “çoklu baro” veya “baro yönetimlerinde nispi temsil” gibi yeni başlıklar açılmıştır. Bu başlıkların açılmasının sebebi, sadece Diyanet İşleri Başkanı’nın hukuka aykırı ve laik düzene uymayan bir açıklamasının üzerine Ankara Barosu tarafından yapılan ve iktidar çevrelerinin hoşuna gitmeyen itiraz değildir.
Barolar, üstlenmiş oldukları görev ve ödevler nedeniyle sadece baskıcı rejimlerin değil her iktidarın “yaramaz çocukları”dır. Ancak üstlenmiş oldukları sorumluluklar ve demokratik hukuk devleti düzeninin sağladığı korumalar nedeniyle baroların düzenini değiştirmek veya baro mensubu avukatları istenilen şekillere sokmak her zaman kolay olamamakta hatta çoğu zaman olanaksız olmaktadır. Fakat baroları siyasi bir araç olarak kullanabilmek arzusu, her baskıcı rejimin hayallerinden biri olarak kalmaktadır.
BAROLARIN GÖREVLERİ
Barolar, kamu hukuku tüzel kişileridir. Kamu hizmeti olarak görülen mesleğin kuruluşu olan baroların görevlerini üç ana kategoride toplayabiliriz:
1 Avukatlara ilişkin görevleri: Avukatların eğitimleri, avukatlarla yargının, avukatlarla müvekkillerinin ve avukatlarla avukatların ilişkilerinin düzenlenmesi.
2 Hukukun üstünlüğünü sağlama görevi.
3 Hak arama özgürlüğünü sağlama görevi.
Barolar, avukatların eğitimine özen göstermek ve eğitimlerine katkıda bulunmakla yükümlüdürler. Ayrıca mesleki davranış kuralları ve ahlaki kurallarını düzenler. Meslek kurallarına aykırı davranan bir avukata karşı hak arayan müvekkilin başvuracağı yer de yine o avukatın bağlı olduğu barodur.
İLK BASAMAK...
Avukatlık, kamusal alan tarafından korunan bir görevin yerine getirilmesidir ve avukat yargının kurucu unsurudur savunmayı serbestçe temsil eder. Hak arayan kişilerin, haklarını ararken kamu gücünden çekinmeden ve onun vesayeti altında olmadan savunma yapabilecek, bağımsız avukatlara ihtiyaçları vardır. Bu nedenle kanun, her bir avukata ve baroya hukukun üstünlüğünü sağlama, insan hak ve hürriyetlerini koruma ödevi vermiştir. Bu kutsal ödev ancak bağımsız ve özerk olmakla gerçekleşebilir.
Barolar, hak arama hürriyetinin ilk basamağıdır. Türkiye’de baroların kurduğu kadın hakları, çocuk hakları merkezlerinden verilen hizmetler, baroların hak arama özgürlüğüne yaptığı önemli katkılardır.
Kamu görevinin yerine getirilmesi belirli bir örgütlenmeye ve o örgütün özerk, bağımsız bir bütünlük oluşturmasına sıkı sıkıya bağlıdır. Çoklu baro, baroların gücünün zayıflatılması, özerk ve bağımsızlığı yok ederek kamu görevi niteliğinin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.
MESLEĞİ ALÇALTIR, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜ YOK EDER
Çoklu baro konusundaki örneklere geçmeden önce, çoklu baro sistemi kurulmasının ortaya çıkaracağı sonuçları sıralamakta fayda var:
1 Hak arama özgürlüğüne vurulan bir darbe olacaktır. Baroların, görevlerini yapamaz hale gelmesi gücünün ve bağımsızlığının zayıflatılarak kamu görevi niteliğinden uzaklaştırılması, hak arama özgürlüğüne vurulan bir darbe olacaktır. Hak arayanlar, bunu tek başlarına yapamamaktan çok, kendilerini bağımsız, özerk ve korkusuz birinin savunmasını istediklerinden avukatlara müracaat ederler. Bunun teminatı da var olan ve denetimleri tek elden yürüten bir barodur. Çoklu baro olması halinde hak arayanların bu güvencesi ortadan kalkmaktadır.
2 Baroların kamu görevi yapma niteliği bozulacaktır. Kamu hizmetinin görülmesinde var olan bütünsellik ilkesinin çoklu baro sisteminde muhafaza edilmesi ve uygulanması olanaksız olacaktır. Çoklu baro kurulmasıyla, avukatlık hizmetinin kamu hizmeti olduğu da fiilen ortadan kaldırılmış olacaktır. Üye kaybetme korkusuyla kamu yararından çok, üyelerinin menfaatlarını düşünen barolar ortaya çıkacaktır.
3 Barolar siyasi bir araca dönüşecektir. Kamu görevi; din, siyasi görüş, cinsiyet, ırk, renk, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin yerine getirilmesi şart bir görevdir. Söylentilere göre her 2 bin avukat bir araya gelerek kendi barolarını kurabileceklerdir. Böyle bir imkân, avukatlar arasında farklılaşmayı ve düşmanlığı çoğaltacağı gibi siyasi görüşler ve dini görüşler çerçevesinde bir araya gelinerek kamu görevi olmaktan uzaklaşılacak ve barolar siyasi bir araca dönüşmüş olacaktır.
4 Hukukun üstünlüğünü koruyacak baro kalmayacaktır. Çoklu baro sistemi getirilmesiyle, bir yandan üye sayılarının azalması, diğer yandan sürekli olarak bir ayrımcılığın ve siyasallaşmanın içerisine çekiliyor olmaları, baroları kamu yararına çalışmaktan uzaklaştıracaktır.
5 Meslek etiğinin zayıflamasına yol açacaktır. Çoklu baro söz konusu olduğunda ise avukatlar meslek etiğinin ve kurallarının daha gevşek uygulandığı, aslında dernek niteliğinde olan sözde baroları seçebileceklerdir. Bu da meslek etiğinin zayıflamasına yol açacaktır.
6 Siyasi iktidar hiçbir engelle karşılaşmadan hukuku arka bahçesi olarak kullanacaktır. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak görevlerini barodan almanın en kolay yolu, bağımsız ve özerkliklerini ortadan kaldırmak, baroları bölmek ve zayıflatmaktır. Bunu yapmanın en masum (!) yolu da “çoklu baro” denilen bir ucube sistem yaratmaktır. Böyle bir sistem yaratılması siyasi iktidarlar için başlangıçta cazip görünebilir; ama bu tür sistemlerin siyasi iktidarla birlikte yok olup gittiği de tarihi örneklerinden unutulmamalıdır.
7 Mesleki sorumluluğu ve denetimi yok edecektir. Farz edelim ki çoklu baro sistemi mevcut olsun ve birden çok sözde barolar kurulmuş olsun. Bu çoklu baroların hepsinin de meslek etiğine, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına saygısı sonsuz olsun. Bu barolar, üyelerinden bir veya birden fazlasının meslekten men edilmeyi gerektiren suç işlemeleri halinde, bu üyeleri nasıl meslekten çıkarma ile cezalandıracaklardır? Tabii ki barolar, kendilerinin kapanma sebebi olacak böyle bir yola hiçbir zaman gitmeyeceklerdir. Bu da mesleki sorumlulukların ve denetimin olumsuz etkilenmesine ve hatta ortadan kalkmasına sebep olacaktır.
8 Avukatların eğitimi kalitesizleşecektir. Çoklu baro sistemine geçildiğinde bu eğitimler, baroların üye bulabilmek kaygıları nedeniyle ciddiyetini kaybedebilecek ve kalitesi düşebilecektir.
9 Kadın hakları ve çocuk hakları korunamayacaktır. Kadınların ve çocukların korunması ülkemizdeki baş sorunlardan birini oluşturmaktadır. Bu görevi kadın derneklerinin tek başlarına götürmeleri olanaksızdır. Çoklu baro sistemi ile kamu yararı ortadan kalkacak ve dernek niteliğindeki barolar üye ve mali destek derdine düşecekleri için kadınların ve çocukların korunmasına veya mali gücü olmayanlara avukat atanmasına ilişkin kamusal alan görevlerini yerine getiremeyeceklerdir.
10 Avukatlık ruhsatlarının verilmesi ve ruhsat şartlarının sağlanıp sağlanmadığının denetimi yapılamayacaktır. Çoklu baro sisteminde soyut, şeffaf ve herkes için geçerli olan kurallar ve şartlar yaratmak mümkün değildir. Üye bulmak ve kaybetmemek korkusu ile hareket eden özel hukuk tüzel kişileri, baro fonksiyonlarını ve görevlerini yerine getiremez. Sonuçta sadece mesleğin değil, hak arayanların da zarara uğrayacağı bir durum yaratılacaktır.
ÇOKLU BARO ÖRNEKLERİ
Mevcut baro düzeninin, çoklu baro ve/veya nispi temsil yönetimi ile değiştirilmeye çalışılmasının doğru bir şey olup olmadığını baroların görevleri ve dünyadaki diğer örnekleri üzerinden inceleyelim.
Tam olarak çoklu bir baro olmamakla birlikte farklı bir bölünebilme özelliği olan Japonya örneği dışında çoklu baro örneğine rastlanmamaktadır. Japonya’da baroya üye olmak zorunludur. Birden fazla baro, kurulamamakla beraber mevcut baro kendi arasında almış oldukları özerk bir kararla bölünebilmektedirler. Bu da sadece Tokyo kentinde gerçekleşmiştir. Aynı yetkilerle donanmış üç baro mevcuttur. Avukatlar bu üç barodan dilediklerine üye olabilmektedirler. Bu üç baro farklı felsefelere sahip avukatlardan oluşmaktadır. Biri liberal küçük ve orta ölçekli büroların oluşturduğu, diğeri muhafazakârların oluşturduğu ve üçüncüsü de yine liberal olmakla beraber daha büyük büroların ve uluslararası hukuk bürolarının oluşturduğu baro olmak üzere bölünmüşlerdir. Bir diğer özellikli ülke Belçika’dır. Başkent Brüksel’de bir Fransızca bir de Felemenkçe olmak üzere iki baronun bulunması anayasal zorunluluktan kaynaklanmaktadır. Kamu görevi görürler ve kamu hukuku tüzel kişileridir. Hak arama özgürlüğünün ve avukatlık mesleğinin bağımsız yürütülmesinin güvencesidirler. İncelediğimiz Güney Afrika, Finlandiya, İsveç, Arnavutluk, Slovenya, Hırvatistan, İsrail, Fas, Mısır, Brezilya, Kolombiya, İspanya, İtalya ve Almanya’da sistemler aşağı yukarı aynıdır. Değişmeyen tek şey, tekli baro yapısı ve baroların özerk kamu tüzel kişisi olmalarıdır.
SONUÇ
Görüldüğü gibi barolar, bugün tarihte de olduğu gibi hukuk devletinin, hak arama özgürlüğünün, insan haklarının savunulmasının ve korunmasının vazgeçilemez savaşçılarıdır. Baroların zayıflatılması, bağımsızlıklarının veya ödevlerinin ellerinden alınması, hukuk devletinin ortadan kalkması ve hak arama özgürlüğünün kaybedilmesiyle aynı anlama gelecektir. Savunma ve savunulma hakkı en kutsal haktır. Bu hakkı zedeleyecek veya ortadan kaldıracak hiçbir araca izin verilmemelidir. Çoklu baro sistemi, bu anlamda değerlendirdiğimiz ve hukuk devletine zarar verecek, örneği olmayan bir sistemdir. Çoklu baro, baroların bitirilmesi ve kişilerin devlete karşı güvencesinin ortadan kaldırılmasıdır. Çoklu baro, hukuk devletinin ve dolayısıyla devletin yıkılması sonucunu doğuracak bir projedir. Bu nedenle şiddetle karşı çıkıyor ve “uslanmaz, yaramaz çocuklar” olarak kalmayı yeğliyoruz.