Mehmet Altan'ın itirazını reddeden mahkeme: Bağlayıcı yasa yok

Gazeteci Mehmet Altan’ın kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yaptığı tahliye talebinin reddedilmesine karşı itirazı da oyçokluğu ile reddedildi. İtirazı inceleyen İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararı ile ilgili yargılamayı yapan yerel mahkemeyi bağlayıcı etkisini zorunlu kılan bir yasal düzenlemenin bulunmadığını öne sürdü.

CANAN COŞKUN

Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) hak ihlali kararına karşın yerel mahkemece serbest bırakılmayan gazeteci Mehmet Altan’ın kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından yaptığı tahliye talebinin reddedilmesine karşı itirazı da oyçokluğu ile reddedildi. İtirazı inceleyen İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin kararı ile ilgili yargılamayı yapan yerel mahkemeyi bağlayıcı etkisini zorunlu kılan bir yasal düzenlemenin bulunmadığını öne sürdü. Söz konusu ret kararı ile yerel mahkemeler düzeyinde Altan ve avukatların yapabileceği bir işlem kalmadı.

AYM’nin hakkında hak ihlali kararı verdiği Mehmet Altan’ın tahliye talebi, tutuklu yargılandığı davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından gerekçeli kararın henüz mahkemeye ulaşmadığı gerekçesiyle ile reddedilmişti. Ret kararına yapılan itirazı inceleyen üst mahkeme de itirazı reddetmişti. Bu sırada ihlal kararı Resmi Gazete’de yayımlanmış, Altan’ın avukatları bir kez daha tahliye talebinde bulunmuştu. Talebi yine oy çokluğu ile reddeden İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin yerindelik denetimi yaparak yetkisini aştığı gerekçesini öne sürmüştü. Altan’ın avukatları bu karara da itiraz etmişti. Üst mahkeme olan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, itirazı 23 Ocak’ta oy çokluğu ile reddederek karara bağladı. Mahkeme, AYM’nin yetkisinin temel bir hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlı olduğunu kaydetti.

Tedbir net değil

“AYM’nin bireysel başvuru sonucuna ilişkin kararın uygulanması kararın kesinliği ile paralel değildir” yorumunu yapan mahkeme, AYM’nin hak ihlali kararı ile ihlale neden olan hususun kendiliğinden ortadan kalkmadığını savundu. AYM’nin ihlal ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yapılması gerekenlere hükmettiğini anımsatan mahkeme, “yapılması gereken” ibaresinin netlik oluşturmadığını öne sürdü. AYM’nin bu durumda yeniden yargılama, tazminat ya da dava açılması şeklinde önemlere başvurabileceğini belirten mahkeme, tedbir kararı da alınabileceğini ancak bu kararın alınmadığını savundu ve şu yorumu tutanağa geçirdi: “AYM’nin bildirdiği hususun mutlak uygulanabilirliği koşulsuz kabul edildiğinde gazetecilerin ancak belirli delillerle tutuklanabileceği sonucuna varılır ki burada ne gazetecilik sınırı bellidir ne de delillerin sınırı belli değildir.”

Can Dündar’ı anımsattı

Mahkeme, AYM’nin hak ihlali kararı verdiğinde yerel mahkemenin ihlalin kaldırılması yönünde hüküm kurmaması durumunda ne olacağının belli olmadığını savundu. Mahkeme, yargılamayı yapan yerel mahkeme üzerinde AYM’nin kararı ile ilgili zorunlu kılan bir yasal düzenlemenin bulunmadığını öne sürerek, delil değerlendirmesi aşamasında yerel mahkemenin etkin olduğunu savundu. Mahkeme, AYM’nin daha önce hakkında hak ihlali kararı verdiği gazeteci Can Dündar’ı anımsatarak, “bir kısım sanıkların firar ederek yargılamayı akamete uğrattığını” öne sürdü. “Ülkenin içinde bulunduğu süreç” şeklinde bir gerekçe öne süren mahkeme, tutukluluğun devamı kararının hukuksal temele sahip olduğunu savundu.

Muhalif üye değişti

Bundan önceki kararlarda ret kararlarına muhalif kalan üye hakim Halit İçdemir’in bu kararın değerlendirmesi sırasında heyette olmadığı da görüldü. İçdemir’in yerine söz konusu itirazın reddi kararına üye hakim Hüseyin Çoban muhalif kaldı. AYM’nin yerindelik denetimi yaparak kanuna aykırı davrandığı kanaatinde olduğunu savunan Çoban, AYM kararlarının diğer tüm yargı kararları gibi bağlayıcı olduğunu, ihlal kararlarının işlevinin ihlal öncesi duruma dönülmesi olduğunu kaydetti.