Mehmet Ali Güller'den iktidara yangın eleştirisi: Tablo vahim; hükümet yönetememektedir

Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, güçlü-güçsüz devlet ve komplo ilişkisini ele aldığı yazısında hükümetin artık yönetemediği tespitinde bulundu ve "40 komplo ile 40 takla atılıyor" değerlendirmesinde bulundu.

cumhuriyet.com.tr

Yazarımız Mehmet Ali Güller, "Devlet - komplo ilişkisi" başlığıyla yayımlanan yazısında Türkiye'nin güney illerinde faciaya dönen orman yangınlarına ilişkin ortaya atılan spekülasyonlarla ilgili son sözü söyledi; Akıl ve bilimle hareket azaldıkça “üst akıl” arama işi çoğalıyor!

"Hükümet yönetememektedir" tespitinde bulunan Güller, durumun "dört örnekle özetlenecek kadar vahim" olduğunu belirtti.

İşte Güller'in yazısında öne çıkanlar değerlendirmeler:

GÜÇLÜ-GÜÇSÜZ DEVLET VE KOMPLO İLİŞKİSİ

AKP’li Mehmet Metiner’in yangınlarla ilgili “görüşü” şu: “Bu yangınların arkasında üst akıl var. Yangınlar, Türkiye’nin ekonomisine ve Erdoğan hükümetinin algısına yöneltilmiş bir terör saldırısından ibarettir” (Yeni Şafak, 6.8.2021).

Devletler ile komplo teorileri arasında ters orantı vardır. Devletler ne kadar güçlü olursa, felaketler karşısında o kadar az komploya başvurulur. Çünkü:

1) Devlet güçlüyse, zaten felaket olmadan önlem almıştır ve felaket olduğunda da hızla kontrol eder, hasarı azaltır. Böylece “arkasında üst akıl var” gibi komplolara sığınmaz. 

2) Devlet güçlüyse, karşılaştığı felaketin gerçek failinin kim olduğunu zaten saptar ve öyle “üst akıl” gibi soyut özneye gönder.

"40 KOMPLO İLE 40 TAKLA ATILIYOR..."

Özal’la başlayan, Demirel - Çiller’le süren ve Erdoğan’la zirve yapan özelleştirme, son tahlilde devleti güçsüzleştirme işidir. Her felakette bu gerçekle daha çok karşılaşıyoruz. O zaman da geriye şu kalıyor: Devleti yöneten hükümet eleştirilmesin, AKP-THK anlaşmazlığı nedeniyle yangın söndürme uçaklarının kullanılamadığı konuşulmasın, tedbirsizlik, beceriksizlik ve yönetim sorununa tepki gösterilmesin diye 40 komplo ile 40 takla atılıyor...

"HÜKÜMET YÖNETEMEMEKTEDİR"

Tablo, şu dört örnekle özetlenecek kadar vahimdir: 

1) Erdoğan, “Yerleşim bölgelerindeki yangının sorumluluğu büyükşehir belediyesinin” dedi. Oysa yangın ormanda başladı, yerleşim bölgelerine ulaşana kadar sorumluluk devletindi. Bu söz, hükümetin söndüremediği yangının sorumluluğunu belediyeye atma acizliğidir!

2) Yangınlar başlar başlamaz, TOKİ yangından sonra yapacağı evlerin reklamına başladı. AKP’li Gündoğmuş Belediye Başkanı Mehmet Özeren de TOKİ reklamı yaptı: “Evleri kullanılamaz hale gelenler için TOKİ tarafından cüzi faizlerle 20 yıl ödemeli evler yapılacak. Çok eski evi olan vatandaşlar keşke bizim de evimiz yansaydı diyecekler.”

3) Yangının daha ilk günlerinde, 30 Temmuz’da, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “milletimiz cömerttir” diyerek “yardım hesabı açılacağını” duyurdu. Erdoğan, yangın bölgesinde -seçim propagandası sırasında yaptığı gibi- vatandaşa otobüs üstünden çay paketi dağıttı.

4) Ve RTÜK, yangın genelgesi yayımlayarak, televizyonlara “Yanan yerleri değil, sönen yerleri gösterin, kaos isteyenlere hizmet etmeyin” talimatı verdi.

Son söz: Akıl ve bilimle hareket azaldıkça “üst akıl” arama işi çoğalıyor!

Yazının tamamını okumak için lütfen linki tıklayınız...