Medya nasıl bu kadar alçalabilir?

Sosyalist Enternasyonal Genel Sekreteri Luis Ayala, CHP’li Umut Oran hakkında ortaya atılan “Sümeyye Erdoğan’ suikast komplosu” iddialarına sert tepki gösterdi. “Medya bu kadar alçalabiliyor. Bu bir demokraside nasıl olabilir” diyen Ayala, konu hakkında Erdoğan’a da mektup yazacağını söyledi.

Ceyda Karan

AKP’nin ‘asıl sosyal demokrat biziz’ iddiasından hareketle bir dönem alayla karışık “CHP’yi çıkartın bizi alın” dediği Sosyalist Enternasyonal’in Şilili Genel Sekreteri Luis Ayala geçen hafta Türkiye’yi ziyaret etti. Ayala’yı alarma geçiren, Sosyalist Enternasyonal’in Genel Sekreter Yardımcısı da olan CHP’nin ‘yıldızı parlak’ siyasetçisi Umut Oran hakkında ortaya atılan “Sümeyye Erdoğan’a suikast komplosu” iddialarıydı. Bu iddialar karşısında sessiz kalamayan Ayala, soluğu Ankara’da aldı. Meclis Başkanı Cemil Çiçek dışında muhatap bulamadı, Başbakan Ahmet Davutoğlu ise önce verdiği randevuyu bir cenaze töreni gerekçesiyle iptal etti. Ayala, Türk hükümetine kızgın. “Umut Oran gibi bir parlamento üyesi, insanları suikastla öldürmek gibi tümüyle haksız ve imkânsız şeylerle itham ediliyor, medya tarafından saldırıya uğruyor. Bu bir demokraside nasıl olabilir!” sözleriyle tepkisini dile getirdi, yaşananların seçimleri etkilemeye yönelik olduğunu belirterek, “Özgür ve adil seçimler yapamıyorsanız, demokrasiniz yok demektir” ikazında bulundu. Bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bir mektup yazmaya hazırlanan Ayala ile Türkiye’yi, sekülarizmi CHP’yi, HDP’yi, 1915 olaylarının 100’üncü yıldönümünü ve Syriza’nın dünya soluna etkilerini konuştuk...

-Oran’la ilgili Ankara’da görüşmeler yaptınız. Temaslarınızda hangi mesajları verdiniz?

- Medyanın bu mesnetsiz, haksız ve kesinlikle kabul edilemez saldırılarına, inanılmaz iddialarına maruz kalanların yanındayım. Medya bu kadar alçalabiliyor. Umut Oran’ı çok iyi tanıyoruz, sorumluluk sahibi bir siyasetçi olduğunu biliyoruz. Haberleri görünce şoke olduk ve derinden kaygılandık. Buraya Oran’ı ve saldırıya uğrayan CHP’nin liderini görmeye geldim. Sosyalist Enternasyonal ailesinin dayanışma ve desteğini ifade ettim.

 

‘Düzeltilmesi gerekir’

-Kiminle görüştünüz, anlamlı bir yanıt alabildiniz mi?

Meclis Başkanı Çiçek’le uzun bir görüşme yaptık, kendisine endişelerimizi aktardım. Demokrasilerde siyasi partiler kadar medyanın da sorumluluk taşıdığını anlattım. Medyada olup bitenlere dair de tüm siyasi aktörlerin sorumluluğu bulunuyor. Çiçek eksiklikler olduğunu kabul edip üzerlerinde çalıştıklarını söyledi.

Üyelerime ziyaret ve görüşme izlenimlerini anlatan bir not yazacağım. Ama ayrıca cumhurbaşkanına da bir mektup yazıp ciddi endişelerimizi ifade edeceğim. Seçim sürecine gölge düşürmemesi için bu gibi meselelerin peşine düşülmesini bekliyoruz. Biz de takipçisi olacağız. Ana muhalefet partisi olan CHP demokratik sürecin kritik bir aktörü. Bu durum hiç yaşanmamalıydı ve düzeltilmesi gerekiyor. Özgür ve adil seçimler yapamıyorsanız, demokrasiniz yok demektir.

-Türkiye’deki siyasi tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Türkiye’de nasıl bir siyasi sistem kurulacağına dair açık bir tartışma yaşanmıyor. Kuvvetler ayrılığını açıkça somutlaştıran bir anayasa oluşturulmalı. Her kuvvetin kendi alanı, özgürlükleri ve haklarının yanı sıra yükümlülüklerinin de açıkça belirtilmesi lazım.

- Siyasi iktidarın tutumu düşünüldüğünde bu mümkün mü?

- Siyasi rejim tarihten gelen tüm unsurları yansıtır -karakteristik, arkaplan, siyaset. O yüzden başkana büyük güçler veren bir sistemin nasıl çalışacağı tartışılmalı. Yasamanın sadece yürütmeden gelen projelerle değil, kendi üretecekleriyle de ilgilenmesi gerekir. Demokrasi bu kuvvetler ayrılığı ile var oluyor, herkese eşit haklar sağlanıyor. Sizin bu konuda daha çok tartışmanız gerekiyor.

 

‘Aslolan demokrat olmak’

-Türkiye’de başkanık sistemi ve siyasal İslam giderek öne çıkıyor. Siyasal İslamla bütün bunlar mümkün mü?

Sosyalist Enternasyonal’in parçası olan İslami partiler de var, ama demokratlar. Bazı ülkelerde Hıristiyan demokratlar var. Asıl soru, siyaset gündemlerinin demokrat olup olmadığı. Biz sosyal demokratlar olarak devletin seküler formunun demokrasi hedefini, herkesi kapsayacak şekilde gerçekleştirmek için en münasip yol olduğunu düşünürüz. Demokrasi kimseyi dışarıda bırakmaz her din, ırk, renk, cinsiyet entegre olur. Hangi gerekçe ile olursa olsun herkesi dışlayan her siyasi sistem demokrasi olmayacaktır. Bu Türkiye için de bir sorudur.

- CHP Kürt meselesinde yeterince inisiyatif alabiliyor mu?

- Bu birlikte başarılabilecek bir çözüm. Çünkü çözümler tek taraflı empoze edilemez. 1980’lerde bu ülkeye geldiğimde bana “Böyle bir sorun yok” demişlerdi. Fakat bugün bütün toplum bir mesele olduğunu biliyor. Türkiye’de değişim sadece siyasi aktörlerde değil bütün toplumda gerçekleşti. CHP de bu sorunla iştigal ediyor. Sosyalist Enternasyonal’de Kürt halkı açısından merkezde yer alan partilere de sempatiyle bakılıyor. Artık birbirimiz hakkında bilgi sahibiyiz. Bu yeni bir şey. Eğer görüşmeler daha açık yapılmış olsaydı pek çok siyasi aktör yer alırdı.

- HDP hakkındaki görüşünüz nedir? Türkiye’yi kucaklayan bir güç olarak CHP’ye rakip çıktıkları iddiasındalar..

- Kürt partilere geçmişte engeller çıkartılmasından üzüntü duyuyorum. Şimdi kendilerini siyasi olarak ifade edebiliyorlar, sistem içinde yer alıyorlar. Demokrasilerde böyle olmalı. Bu sürecin devam edeceğini ve benim kendi partimin de hükümet olduğunda aynı doğrultuda çalışacağına güvenim tam.

- 24 Nisan’da 1915 olaylarının 100’üncü yıldönümü. Bu konuya nasıl bakarsınız, üyeniz olarak CHP’nin bakışı için ne dersiniz?

 

‘1915’le yüzleşilmeli’

Ulus devletler, beğenmeseler de kendi tarihleriyle yüzleşmeli. Her milletin tarihinde zor anlar bulunuyor. Belki de 100’üncü yıl gerçeklerin ortaya çıkacağı an olacak. Ermenileri de dinlemeli, kayıtlarına, tarih anlatımlarına bakmalıyız. Tarihi olayların çok aktörü olur, ne olduğunu ancak böyle anlayabiliriz.

- Türkiye’nin ‘soykırımı’ tanıması gerektiğini mi söylüyorsunuz?

- Hayır, bununla yüzleşmeniz gerektiğini söylüyorum. Tarihi bir günü anmanın en iyi yolu gerçeğin tümüyle yüzleşmektir, bir kısmıyla değil.

- CHP’nin bu konudaki tutumu?

- Görüştüğüm insanlar ele alınması gereken tarihi meseleler olduğunu biliyor. Olayların gerçek yüzünü ortaya çıkarma sürecindeler. Bu konuda ilerlemek için bir istek görüyorum ki en önemlisi bu.

 

Oran: Devlet içine çöreklenmiş bir çetenin işi

Ayala ile söyleşimizde Genel Sekreter Yardımcısı Umut Oran da katıldı. Oran, hakkında kurulan kumpas karşısında Ayala’nın CHP’ye sonuna kadar destek verdiğini ve bu iftira kampanyasına karşı demokratik kurumların çalışması gerektiği mesajını verdiğini söyledi. Oran, sorumlu makamlardakilerden hesap sormakta kararlı olduklarını vurguladı. “Sümeyye Erdoğan’a suikast” iddialarıyla ilgili bütün Twitter DM dökümlerini çıkartan, iddialarda adı geçen hesabı takip dahi etmediğini anımsatan Oran, olayın “devlet içinde çöreklenmiş bir çetenin, bir suç örgütünün işi olduğunu” belirtti. “Bu suç örgütü, bu çete, Türkiye’de temiz ve ahlaklı siyasete karşı aslında demokratik hukuk devletine, parlamenter düzene karşıdır. Bu çeteyi ilk defa görmüyoruz, daha evvel de yaşandı” diyen Oran, Ergenekon, Odatv ve Balyoz davalarına atıf yaptı. “Türkiye’de Cumhuryet’i kuran partiye el uzatabilme, dil uzatabilme cüretini gösterdiler. Bu kabul edilemez” vurgsuu yapan Oran, “Bu çete ve suç örgütünün bir parçası siyasete, belki iktidara dayanıyor, bir parçası işadamlarına dayanıyor, bir parçası medyaya, emniyete, yargıya dayanıyor. Ama sonuç olarak bundan sorumu olan iktidar. İktidar bir şekilde bunun sorumlularını ortaya çıkartmalı” ifadelerini kullandı. CHP olarak 50’ye yakın ceza ve tazminat davası açtıkalarını iddiaları yayınlayan medya grubuna bir suç örgütü oluşturma suretiyle ve 7-27 yıl yargılanma talebiyle suç duyurusunda bulunduklarını belirtti.