Mecliste 23 Nisan özel oturumu

Genel Kurul'da TBMM'nin açılışının 93. yılı nedeniyle özel oturum düzenlendi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de izlediği Özel Birleşim İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı.

cumhuriyet.com.tr

TBMM Genel Kurulu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplandı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yaptığı konuşmada, sözlerine, "Bugün TBMM'nin açılışının 93. yıl dönümünü hep birlikte kutluyoruz. Bu vesileyle Meclisimizin açılışını gerçekleştiren başta milli mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Birinci Meclisimizin kahraman milletvekillerini, tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum" diyerek başladı.

Cemil Çiçek, 93 yıl önce burada toplanan milletvekillerinin sağlam temeller üzerine kurduğu Türkiye'nin, her geçen gün gelişip güçlendiğini belirterek, "Dönemin zor şartlarında vatan sevgisiyle koşup buraya gelen milletvekillerinin bağımsızlık mücadelemizde gösterdikleri ruh bizim için daime yol göstericidir. Dönemin zor şartlarında vatanperverlikle, ideal ve heyecanlarıyla bu çatı altında toplanan Meclis'in kahraman üyeleri, hepimizin gönlünde unutulmaz bir yer edinmiştir" diye konuştu.

TBMM Başkanı Çiçek, 23 Nisan 1920'nin, milletin istiklali ve de istikbalinin ancak milletin azim ve kararıyla sağlanacağının tüm dünyaya ilan edildiği kutlu ve mutlu bir gün olduğunu vurgulayarak, ''İşgal altındaki bir devletin istiklal bayrağı bugün göndere çekilmiştir" dedi.

Ulus'taki mütevazi binada kesilen kurbanlar, edilen dualar ve dökülen gözyaşlarıyla Meclis'in bugün açıldığını anımsatan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''O gün Meclisi açan Sinop milletvekili Şerif Bey 'Bu yüce Meclis'in en yaşlı üyesi sıfatıyla ve Allah'ın yardımıyla milletimizin tam bağımsızlığını ve varlığını bizzat ele alıp yönetmeye başladığını bütün dünyaya ilan ederek, Büyük Millet Meclisi'ni açıyorum' diyerek, Meclisimiz çalışmalarına başlamıştır. İlerde Cumhuriyete ve demokrasiye giden yolda en önemli adım atılmıştır. Meclisimiz imparatorluğun yıkıntılarından, kurum ve kuruluşlarıyla çağdaş bir devlet çıkarmıştır. Bu büyük millet önce Meclisini toplamış, iradesini ortaya koymuş, büyük zorluklar ve sıkıntılar içerisinde milli mücadeleyi yönetmiş, istilacılara ve işgalcilere karşı bu mücadeleyle üzerinde oynanmak istenen ve uygulamaya konulmuş bulunan emperyalist oyunu bozmuş, son haçlı seferine 'dur' demiştir. Türk Milleti, varlığını ve birliğini korumak için çareyi yine kendisinde bulmuştur. O yüzden bu Meclis Gazi Meclis'tir, şanlı Meclis'tir. Son ve ebedi devletimizi kuran Meclis'tir. Milletimizin ve Cumhuriyetimizin çare kapısıdır. Aynı zamanda, kurucu Meclis'tir. Meclis'in iradesi, milletin iradesidir. Herkes bunu böyle bilmeli, böyle anlamalı, kanun ya da karar olarak ortaya koyduğu iradeyi ona göre uygulamalıdır. TBMM, o günden bugüne, 93 yıllık süreçte, her zaman tarihi sorumluluğunun bilinci ve gayreti içerisinde, Türk Milleti'nin medeniyet yürüyüşünde ve sorunlarının çözümünde en önde görev ifa etmiştir. Gücünü ve yetkisini milletten alan Meclisimizin tarihi, aynı zamanda devletimizin de tarihidir."

 

 

'Milli iradenin üstünlüğü vazgeçilemezdir'

Çiçek, 23 Nisan'ın "istiklalin ve istikbalin adı" olduğunu dile getirerek, 23 Nisan'ın amacının özgürlük ve bağımsızlık; hedefinin, ileri, çağdaş, gelişmiş, demokratik bir ülke meydana getirmek olduğunu kaydetti. "Bizler milletvekilleri olarak, 23 Nisan'ın ruhunu, amacını ve hedefini canlı tutmalı, kazanımlarına sahip çıkmalıyız" ifadesini kullanan Çiçek, "Esasen Cumhuriyetin ve demokrasinin gücü buradan gelmekte, can suyunu milletin iradesinden almaktadır. Bu sebepten dolayı milli iradenin üstünlüğü bizim için devredilemez ve vazgeçilemezdir. Cumhuriyetin, demokrasinin ve 23 Nisan ruhunun ne kadar hayati önemde olduğunu, bölgemizde ve dünyada yaşanan gelişmelerden sonra şimdi çok daha iyi anlıyor ve bu değerleri bize kazandıranları şükranla anıyoruz" diye konuştu.

Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hayat ileriye doğru yaşanıyor ama geriye bakınca anlaşılıyor. Bizler geçmişten ders alarak geleceğimizi inşa etmek zorundayız. Böyle bir sorumluluk omuzlarımızdadır. O sebepledir ki milli egemenliği güçlendirmek, ülkemizi geliştirmek ve Türkiye Cumhuriyeti'ni modern devletler safında en güçlü yere oturtmak, bizim en başta gelen görevimizdir. Milletvekilleri olarak bu ideal, boynumuza borçtur. Türkiye, bu ulvi hedefe ulaşabilmek için kardeşliğini daha da derinleştirerek, birlik ve beraberliğini ebediyen sürdürecektir. Çünkü, Balkanlar'da, Kafkaslar'da, Ortadoğu'da, Yemen'de, Fizan'da, Çanakkale'de, istiklal ve bağımsızlık mücadelemizde birlikte kan verdik, can verdik, gözyaşı döktük. Acımız, hüznümüz, sonuçta sevincimiz birbirine karıştı. Bir olduğumuz zaman iri de olduk, diri de olduk. Unutmayalım ki kuvvet birliktedir, dirlik de birliktedir. Ayrılığı ve ayrımcılığı reddedip, birliği ve kardeşliği savunacağız. Birlikte rahmet olduğu inancını daima diri tutacağız. Gönül köprülerimizi güçlendirip, Yunus'un dediği gibi gönüller yapmanın mücadelesini vereceğiz. Bin bin yıldır bu topraklarda inşa ettiğimiz kültürün ve muhteşem medeniyetimizin özü budur. Ülkemizin karşılaştığı her sorunun üstesinden bu ruh ve inançla galip geleceğiz. Tarihimiz daima bize ışık tutacak, yolumuzu aydınlatacaktır. Kurucu iradenin belirlediği ideallerden, güçlü bir ülke heyecanından vazgeçmeyeceğiz. 93 yıl önce buradan ayağa kalkan millet, var olmaya, hem de en güçlü şekilde var olmaya devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır."

 

'Büyük potansiyelimiz bulunmaktadır'

"Sadece sorunları konuşarak siyaset yapılamayız, sorunlara çözüm üretmenin asli görev, varlık sebebimizdir" diyen Çiçek, çözüm üretmeyen siyasetin kendisini tartışılır kılacağını kaydetti. Dünyanın hızla değiştiğini, hayatın her alanında, siyasetten ekonomiye, dış ilişkilere, üretim ilişkilerine, teknolojik gelişmelere kadar kökten, dipten derin bir değişim yaşandığını belirten Çiçek, Türkiye'ni de bu değişimin dışında olmadığını ve dışında kalamayacağını söyledi.

Bu değişimi ve dönüşümü doğru anlamak, gereğini yapmak için tarihi, kültürel tecrübeye sahip olunduğunu dile getiren Çiçek, "Büyük potansiyelimiz bulunmaktadır. Bu potansiyeli dinamik hale getirmek ve iyi kullanmak hepimizin görevidir. Türkiye'yi çağdaş dünyanın ve muasır medeniyetin gerisinde bırakamayız. Bu da başka bir görevimizdir. Büyük Atatürk'ün biz de vasiyetidir" diye konuştu.

Çiçek, şöyle devam etti: "Ülkemizin bir çok sorunu vardır. İnsanın ve toplumun olduğu yerlerde sorunların olması kaçınılmazdır. Sorunlara çözüm üretmek siyasetin gerekçesidir. Bilim ve akıl çözümün yöntemini sunar, demokrasi buna uygun zeminler hazırlar. Tartışma ve diyalog zeminini tahrip etmeden, konuşarak, uygarca tartışarak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorunumuz yoktur; bulamayacağımız çözüm de yoktur. İlk Meclis'in tutanakları, tartışmaları, o tartışmalara egemen olan üslup, ruh ve iklim bize çok şey öğretmelidir. Bugün bu iklime, barışa, kucaklaşmaya, sağduyuya ve hassasiyetlere ihtiyacımızın olduğu açıktır. Bu ihtiyacı en evvel TBMM'de gidermeli ve milletimize saygı duyulan örnekler ortaya koymalıyız. Bu kutsal çatının saygınlığını ve işlerliğini korumak hepimizin sorumluluğundadır. Çünkü Meclis demek gelecek demektir, milletin geleceğine yön vermektir. 93 yıldır bunu yapmaya çalışıyoruz. İyi bir gelecek için bu dönem başarmak zorunda olduğumuz bir konumuz, bir sorunumuz ve bir görevimiz vardır. O da yeni bir Anayasa yapmaktır. Mevcut Anayasa'nın bize artık dar geldiği, toplumun tüm kesimlerince yıllardır söylenmektedir. Daha demokratik, daha eşitlikçi ve daha özgürlükçü bir Anayasa'da birey, toplum, devlet ilişkisini sağlıklı bir zemine oturtmuş, uzlaşıyla hazırlanmış yeni bir toplumsal sözleşme, ortak geleceğimize yönelik bir mutabakat, milletimizin en başta gelen talep ve beklentisidir. Bu talep bugün itibariyle bir zarurettir. Bunu görmeliyiz. Bu işi geciktiremeyiz, savsaklayamayız. Bitmez tükenmez, halkımızı canından bezdiren siyasi kavgaların konusu yapamayız. Yeni suçlamaların objesi haline getiremeyiz. Unutmayalım ki Meclis'in görevi temennide bulunmak değil, milletin bu en önemli özlem ve beklentisini hayata geçirmektir. Bir diğer husus da çıkardığımız yasalarla ilgili durumdur. Her hafta gecenin geç saatlerine kadar çalışıp yasalar çıkarıyoruz. Ülkemizin sorunlarına yasa çıkararak varolanları günün ihtiyaçlarına göre değiştirerek çözüm bulmaya çalışıyoruz. Yasa çıkarmak yetmiyor, mühim olan, kanun koyucunun iradesine uygun olarak bunların yorumlanması ve uygulanmasıdır. Bu noktada bazı sıkıntılar yaşadığımız ortadadır. Özellikle uygulamadaki farklılıklar ve bunların ortaya çıkardığı mağduriyetler bugün en önemli sorunumuzdur. Bu sıkıntıları gidermek için tekrar yeni yasalar, yeni paketler çıkarıyoruz ya da toplumu yeni beklentiler içerisine sokuyoruz.
Bizim yasama organı olarak beklentimiz; açıkça ortaya koyduğumuz irademizin iyi anlaşılması, uygulamaların ona göre yapılması, mağduriyetlerin muhakkak giderilmesi, bu yöndeki beklentilerin yeni yasal düzenlemelerle değil, özgürlükçü, anayasanın 90. maddesine göre ve altına imza koyduğumuz uluslararası sözleşmelerin ruhuna uygun olarak içtihatlarla giderilmesidir. Çağdaş hukuk anlayışı bunu gerektirir. Aksine uygulamalar, bize siyasi, sosyal, güvenlik, temsil, uzun tutukluluk ve uzun yargılamalar gibi içinden çıkmakta zorlandığımız birçok sorunu gündeme taşımaktadır."

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 23 Nisan'ın aynı zamanda çocuk bayramı olduğunu anımsatarak, TBMM Başkanı olarak, 23 Nisan gününü Çocuk Bayramı olarak ilan eden bir ülkede yaşıyor olmaktan gurur duyduğunu söyledi. Bugün nasıl dünden daha iyiyse, yarının da bugünden daha iyi olacağını ifade eden Çiçek, ''Bunu bu günün çocukları başaracaktır. Daha demokrat, daha özgür bireyler olarak yetişen çocuklarımızın Türkiye'yi ulaştıracakları seviyenin hayallerimizin de ötesinde olacağına inanıyorum. Yeter ki bizler onlara daha demokratik ve daha yönetilebilir bir ülke bırakalım" diye konuştu.

''Çağdaş hukuk anlayışı bunu gerektirir. Aksine uygulamalar, bize siyasi, sosyal ve güvenlik, temsil, uzun tutukluluk, uzun yargılamalar gibi birçok sorunu ortaya çıkarmaktadır'' dedi.

 

Erdoğan: Bu ülkenin güzel çocukları herşeyin en iyisini hak ediyorlar

AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kürsüye, ikisi Anadolu Ajansı'nın yayınladığı ''Kurtuluş Savaşı'nın Çocuk Kahramanları'' fotoğraflarından olmak üzere 3 fotoğrafla geldi. TBMM'nin 93. kuruluş yıl dönümünü, Türkiye'nin ve dünyanın tüm çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayan Erdoğan, "TBMM'nin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşımızı sevk ve idare eden ilk Meclis'teki tüm milletvekillerini bu vesileyle bir kez daha rahmetle ve minnetle yad ediyorum. 23 Nisan 1920'den bugüne kadar, TBMM çatısı altında millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlerimize ülkemiz ve milletimiz adına şükranlarımızı sunuyorum. Hayatta olanlara sağlık ve afiyet temenni ediyor, ahirete irtihal etmiş olanlara Allah'tan özellikle rahmet niyaz ediyorum" dedi.

Erdoğan, TBMM'nin 23 Nisan 1920 Cuma Günü, Ankara'da Hacı Bayram Veli Camisi'nde kılınan Cuma namazının ardından Kur'an tilavetleriyle, salavat-ı şerifelerle, dualarla, buhari-i şerif'lerle açıldığını ifada ederek, Türkiye'nin her yerinden gelen; bütün renkleriyle, bütün farklılıklarıyla aynı ortak gaye etrafında toplanan mebuslar, derin bir huşu ve büyük bir heyecan içinde Meclis'te ilk toplantılarını gerçekleştirdiler'' diye konuştu.

Bu anlamlı gün dolayısıyla, kısa bir süre önce bazıları ilk kez olarak yayınlanan birkaç fotoğrafı göstermek istediğini belirten Erdoğan, gösterdiği 3 fotoğrafla ilgili şunları söyledi: "Bu ilk fotoğrafta Gazi Mustafa Kemal, silah arkadaşları ve Latife Hanım, Cumhuriyetimizin kuruluşunun hemen öncesinde çocuklarla sohbet ediyorlar ve bu çocuklarımızın kuruluştaki yerine göstermesi bakımından çok büyük öneme haiz. Onun için bu fotoğrafı getirmeyi ve göstermeyi görev telaki ettim. Bir başka fotoğraf; o da yine Kurtuluş Savaşı yıllarında bir grup çocuk, umutla Gazi Mustafa Kemal'i bekliyorlar. Fakat bu çocukların giyimi, kuşamı, şöyle yalın ayak tablolarına baktığımız zaman nereden nereye geldiğimizi göstermesi bakımından da çok büyük öneme haiz. Evet bu da işte Meclisimizin açıldığı gün....Ve yine o gün Gazi Mustafa Kemal'i ve gelecek heyeti karşılamak üzere bekleyen çocuklar, sancakla beraber TBMM'nin önünde o kutlu anı yaşamak üzere bekliyorlar."

 

 

'Çocuklarımız için daha yaşanabilir Türkiye inşa etmek'

Erdoğan, TBMM'nin, çocuklarla birlikte ve en çok da çocuklar için açıldığını belirterek, Kurtuluş Savaşı'nın çocuklar için verildiğini, Cumhuriyet'in, 29 Ekim 1923'te en çok da çocuklar için ilan edildiğini söyledi. "Bakınız değerli milletvekilleri... Türkiye, 23 Nisan 1920'ye ve 29 Ekim 1923'e gerçekten çok zor şartlar altında ulaşmıştı" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Balkan Savaşları'ndan başlayarak, Mağrip'te, Çanakkale'de, Hicaz'da, Kanal'da, Kafkas Cephesi'nde yüzbinlerce Mehmet şehitlik mertebesine yücelmişti. Şehit olan askerlerimizin önemli bir bölümü, evli ve çocuk sahibiydi. Şuna hiç şüphe yok ki 'tertemiz alnından vurulmuş, uzanmış yatan' o Mehmetler, girecekleri gül bahçesini, kendilerine gülümseyen melekleri gördükleri kadar; köylerinde, evlerinde, doya doya koklayamadıkları çocuklarının hayalini de görüyor ve tebessüm ediyorlardı. Mehmetçiği bu denli kahramanlaştıran, göğüslerindeki imanlarıyla birlikte, geride bıraktıkları çocukları, o çocuklara miras bıraktıkları şan ve şerefti. Onlar, vatanları için seve seve can verdiler. Onlar, bayrakları için kahramanca savaştılar. Ama onlar, en çok da geride bıraktıkları çocukları için Türkiye'nin tüm çocukları için adeta düğüne gider gibi savaşa gittiler, adeta sevgiliye kavuşur gibi şehadet mertebesine ulaştılar. Bizim tarih boyunca bütün şehitlerimiz; Kurtuluş Savaşı şehitlerimiz, Cumhuriyet dönemindeki şehitlerimiz, terörle mücadele şehitlerimiz, vatanın bağımsızlığı için ay yıldızlı bayrağın şerefi için bu topraklarda ezan-ı Muhammedi'nin ebediyen okunabilmesi için ama en çok da çocukları için çocuklarımız için tereddütsüz canlarından vazgeçtiler. Evet... Tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, bugün de TBMM her şeyden ve herkesten daha çok çocuklar için vardır, çocuklarımız için vardır. Bütün gayemiz, bütün hedefimiz, bütün çabamız, kendimizden önce çocuklarımız için daha yaşanabilir, daha müreffeh, daha huzurlu ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmektir."

 

'Bu Meclis yeni bir ufuk çizmek zorundadır'

Maziyi değiştirme gücüne sahip olmadıklarını ama istikbali şekillendirme gücüne sahip olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Yetim kalmış çocuklara babalarını iade edecek bir kudretimiz yok ancak daha fazla çocuğun yetim kalmasını engelleyecek iradeye sahibiz. Bizim yaşadıklarımızı çocuklarımızın da torunlarımızın da yaşamasını önleyecek birikime, tecrübeye, imkana ziyadesiyle sahibiz. Şehitlerimiz, çocuklar için canlarını hiç tereddüt etmeden ortaya koydular. İşte bu Meclis, kuruluş yıl dönümü çocuk bayramı olarak kutlanan bu Gazi Meclis, milletin tüm fertleriyle birlikte özellikle Türkiye'nin çocuklarına, yani istikbale dair yine ve yeni bir ufuk çizmek zorundadır. Bu Meclis'in, bugün de Türkiye'nin çocuklarına söyleyecek sözü, onlara gösterecek hedefi, onlara verecek umudu olmalıdır. Bu güzel ülkenin güzel çocukları inanın her şeyin en iyisini ziyadesiyle hak ediyorlar. Bu ülkenin çocukları, en kaliteli, en yaygın, en modern eğitimi hak ediyorlar. Bu güzel ülkenin çocukları, cıvıl cıvıl oynayacakları şehirleri, güvenli sokakları, huzurlu evleri fazlasıyla hak ediyorlar. Türkiye'nin tüm çocukları, refah ve istikrar içinde büyüyecekleri, dayanışma ve kardeşlik içinde büyütecekleri bir vatanı çok ama çok fazlasıyla hak ediyorlar. İnanın bu ülkenin tüm çocukları, anne ve babalarıyla büyümeyi, her akşam anne, babaları ve kardeşleriyle sofraya oturmayı, her akşam babalarını doyasıya kucaklamayı hak ediyorlar. Her biri şehit evladı olan, her biri şehit torunu olan bu ülkenin çocukları; onurla, gururla, şerefle yaşamayı, ülkesiyle, vatanıyla, bayrağıyla, milletinin büyüklüğüyle gururlanmayı elbette hak ediyorlar."

 

'Müdahale Anayasalarıyla büyüdük'

Başbakan Erdoğan, ilk Meclis'in 23 Nisan 1920'de milli egemenliği tesis ederek çocuklara hediye ettiğini söyledi. İlk Meclis'in tüm renkleriyle, tüm farklılıklarıyla, tek bir Türkiye fotoğrafı teşkil ederek, çocuklara yeni bir millet kavramını, onunla birlikte güçlenmiş bir kardeşliği hediye ettiklerini belirten Erdoğan, "Biz sorunlar içinde büyüdük ama çocuklarımıza sorunlarını çözmüş ya da çözüm yoluna koymuş bir Türkiye emanet etmek boynumuzun borcudur" dedi.

"Biz, müdahale anayasalarıyla büyüdük ama çocuklarımıza, demokratik, katılımcı, özgürlükçü, herkesi kucaklayan bir Anayasa teslim etmek, bizim de bu Meclisimizin de boynumuzun borcudur" diyen Erdoğan, "Biz acılarla büyüdük. Biz, terörün kararttığı hayatlara, terörün söndürdüğü ocaklara gözyaşı dökerek büyüdük. Ama şimdi, çocuklarımıza, güvenle yaşayacakları, kardeşçe yaşayacakları, birbirlerine silah doğrultarak değil, birbirleriyle kucaklaşarak yaşayacakları bir vatan teslim etmek hepimizin boynumuzun borcudur" diye konuştu.

 

'Yeni Vedat'lar şehit olmasın diye'

Başbakan Erdoğan, Denizli'de bir şehit annesinin kendisini ziyaret edenlere, "Keşke bu süreç 6 ay önce başlasaydı da Vedat'ım da şehit olmasaydı, yanımda olsaydı" dediğini kaydederek, "Şehit Vedat'ı geri getiremeyiz ama şunu biliniz ki başka Vedat'ların, başka fidanların, başka ana kuzularının zamansız toprağa düşmesini engelleyebiliriz" dedi.

"Tek başımıza da kalsak, yalnız da bırakılsak, daha aydınlık bir Türkiye imar etmek için biz bu mücadeleye devam edeceğiz, yeni Vedat'lar şehit olmasın diye" ifadesini kullanan Erdoğan, şehitlerin muazzez ruhunu incitmeden, şehit analarını rencide etmeden, birliği, bütünlüğü, kardeşliği tıpkı şehitler gibi muhafaza etmeye ve yüceltmeye devam edeceklerini vurguladı.

Erdoğan, "23 Nisan 1920 ruhuyla, o anlayışla, o kardeşlikle ilerlemeyi kararlılıkla sürdüreceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere bütün istiklal kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi, bu Meclis'te görev yapmış bütün siyasetçilerimizi şükranla yad ediyorum. Tüm çocuklarımızın, tüm dünya çocuklarının bayramını kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum" dedi.

 

 

Kılıçdaroğlu: Meclis'in kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur

 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda bir konuşma yaptı. Mustafa Kemal'in, 24 Nisan 1920'de Meclis'te kürsüye çıkarak bir konuşma yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, o konuşmada kullandığı bir cümlenin, 23 Nisan'da kurulan yüce Meclis'in asli görevinin ne olduğunu kendilerine hatırlattığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal'in, ''Meclis'te yoğunlaşan milli iradenin, doğrudan doğruya vatanın mukadderatına el koymuş olduğunu kabul etmek, temel ilkedir'' sözlerine işaret ederek, ''TBMM'nin omuzlarında taşımaktan kaçınmadığı ağır yük, kutsal sorumluluk işte bu cümlede yatıyor; vatanın mukadderatına el koymak'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, yeryüzündeki millet meclisleri arasında, milletin kaderine en küçük ayrıntısına kadar, bu kadar hakimiyetle el koymuş başka bir meclis olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çünkü bu meclisin kullandığı yetki, yazılı hükümlerle sınırlı olmayan bir ruhtan, istiklal ateşinden doğuyordu. Meclis, bu ruhla tüm siyasi kurumlara hükmetmiş, var olan sistemi baştan sona değiştirmiş, her alanda çalışarak ve fedakarlıktan kaçınmayarak tam anlamıyla başarılı olmuş bir kurumdur. Çünkü o kurumun ruhu Kuvva-i Milliye'ydi. Herkes şunu çok iyi bilsin ki TBMM'nin 23 Nisan 1920'de kendisine görev olarak tayin ettiği 'vatanın mukadderatına el koymak' misyonu, 23 Nisan 2013 tarihinde de hala bu yüce Meclis'in omuzlarında bütün ağırlığıyla durmaktadır.''

 

'Silmeye kimsenin ne gücü ne cesareti yeter'

Kılıçdaroğlu, var olma, yok olma mücadelesini, bağımsızlıkla taçlandırmış bu yüce Meclis'in kişilik ve kimlik sahibi bir Meclis olduğunu unutmamaları gerektiğini belirtti.
Bu Meclis'in, gazi bir meclis olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, çünkü Kurtuluş Savaşı verdiğini vurguladı. Bu Meclis'in, kurucu meclis olduğunu; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Bu Meclis özgürlükçüdür, milliyetçidir. Hiç şüphesiz bu Meclis devrimci bir Meclis'tir. Bu Meclis'in şanı büyüktür, şerefi büyüktür, elbette unvanları çoktur. Fakat öyle bir kavram var ki TBMM'nin diğer bütün niteliklerini kendi kuruluş kimyasında var olan o özelliğine borçluyuz; olmazsa olmaz o kavramın adı hukuktur. Bu Meclis, kendi varoluşunu millete ve hukuka borçludur. Bu bağlamda daha kurtuluşun başlarında kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafai Hukuk Cemiyetlerini çok iyi bilmek ve anlamak zorundayız. Bu yüce Meclis'in kendi hukukunu çiğnetmeye hakkı yoktur. Kendi sorumluluğunu devretmeye hakkı yoktur. Kendi hukuk sınırını aşmaya, kendini tartıştırmaya hakkı yoktur. Çünkü gasp edilen hak, çiğnenen hukuk, milletin hakkı ve hukukudur. Herkesi bir kez daha elini vicdanına koyarak, gözünün önüne o kurucu meclisin asil kahramanlarını getirerek bir kez daha düşünmeye davet ediyorum: 8 üyesi gayrimeşru olarak ve hukuk dışına çıkılarak hapse atılmış bir Meclis'in itibarı, doğal olarak kaybolmaz mı? Bu arkadaşlarımızın hapiste geçirdikleri kaçıncı 23 Nisan bu ve daha ne kadar hakları gasp edilmeye devam edecek? Bütçe denetim yetkisi fiilen elinden alınmış bir Meclis'in saygınlığı zedelenmez mi? Ortada olağanüstü bir durum yokken, KHK'lerle fiilen yetkisi alınmış bir meclisin, milletin kolektif vicdanına tercüman olması mümkün olabilir mi? 23 Nisan 1920'yi çok iyi anlamalıyız. TBMM olarak, kendi kişiliğimize yabancılaşmaya hakkımız yoktur. 23 Nisan 1920'de TBMM, en geniş meşruiyeti hukukun içinde kalarak sağladı. 23 Nisan 2013'te de ağırlaşan sorunlarımızla baş etmenin temel yolu hukukun içinde kalarak sorunları çözmektir. Bir 23 Nisan gününü, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyoruz. Bu bayram dünya barışının, dünya çocuklarının bayramıdır. Bu bayram barışın geleceğine ve geleceğin barışına yapılan bir yolculuktur. Bu bayram Anadolu'nun çocuklarının, özellikle de yoksul çocuklarının, öksüz ve yetimlerinin hayata tutunmaları için yakılan bir umudun ışığının adıdır. Bu bayram, özbeöz milletin bayramıdır. İşte onun içindir ki 23 Nisan 1920, hem zihinlerde, hem dillerde hem de yüreklerdedir. Silmeye kimsenin ne gücü ne de cesareti yeter; tıpkı Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı T.C. gibi.''

Bahçeli: TBMM tarihi boyunca meselelere dar açıdan bakmamıştır

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ilk Meclisin üyelerini, şehitleri ve tüm milli mücadele kahramanlarını hürmet ve hayranlıkla andığını ve rahmet dilediğini belirtti.

Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920'de Ulus'taki taş binada açılmasının son iki asırdaki hadiselerin en mühim halkası, en önemli hamlesi olduğunu ifade eden Bahçeli, bu büyük adımın Türk Milleti için yeni bir milat, kutlu başlangıç ve sağlam irade olarak tarihteki yerini aldığını söyledi.

Büyük Millet Meclisi'nin açılışındaki anlamı kavrayabilmek, niyet ve hedefleri anlayabilmek için 23 Nisan'a kadar olan vakaları iyi tahlil ve tarif etmek gerektiğini dile getiren Bahçeli, milletin on yıllarca süren savaş ve mücadelelerden yorgun ve bitkin çıktığını, vahim ölçüde toprak ve insan kaybı yaşadığını, yüzyıllarca Osmanlı hakimiyetinde bulunan vatan coğrafyalarının bir bir kaybedildiğini anlattı.

Bahçeli, 1900'lü yılların başından itibaren daha da saldırganlaşan ve vahşileşen emperyalist komplonun, imparatorluğun üzerine kabus gibi çöktüğünü, milli varlıkları gizli anlaşmalarla paylaştığını söyledi. Devlet Bahçeli, "Tıpkı bugünkü gibi demokratikleşme, özgürleşme, reform, çözüm ve barış sözleri, dün sömürgeci zihniyetin içimizi karıştırmak ve bölmek için benimsediği propaganda silahları arasında yer almış, sonuçta kaybetmek milletimiz için malum ve makus son olmuştur" diye konuştu.

 

'Tarihten ders çıkarmak paha biçilmez önemde'

İmparatorluk döneminin son yüzyılında, kışkırtma ve tahriklerle yeşeren bağımsızlık hareketlerinin her tarafa sıçradığını belirten Bahçeli, "Yine bugünkü gibi etnik temelli provokasyonlar, ayrılma ve dağılmayı sağlayacak tertipler; isyanlara, başkaldırılara ve ayrılmalara ardına kadar kapı aralamıştır. Başta ana dil talepleri, özerk yönetim istekleri olmak üzere, sanal sorunlara çözüm önerileri, eninde sonunda bizi mağlubiyetle yüz yüze bırakmış ve de boynumuzu bükmüştür" dedi.

Bunun altında gelişmelerin boyutunu okuyamayan, milli kimliği ve milli mevcudiyeti görmezden gelen zayıf yönetimlerin, çare ve çıkışı milli köklerden ziyade başka yerlerde arayan batı hayranı sözde aydın zihniyetinin bulunduğunun tümüyle ortada olduğunu ifade eden Bahçeli, tarihten ders çıkarmanın, tecrübelerden yararlanmanın ve aynı hataları bir daha tekrarlamamanın özellikle de siyasi sorumluluk taşıyanlar adına paha biçilemez önemde olduğunu söyledi.

 

'Hilalin umut güneşi gibi doğdu'

Devlet Bahçeli, Birinci Dünya Savaşı'ndan İstanbul'un işgaline kadar geçen sürenin Büyük Millet Meclisi'nin mayasını çaldığını ve adeta sütunlarını diktiğini dile getirdi. Büyük Millet Meclisi'nin şartlarını oluşturan asalet ve yüksek erdemin, meselelere dar ölçekten, güdük bir mantıktan bakmadığı için her zaman vizyoner olduğunu, ihtiyat ve temkini elden bırakmadığını, Türk milletinin kaderine leke sürdürmediğini anlatan Bahçeli, şunları söyledi: "Gazi Mustafa Kemal ve kurucu kahramanlar, aziz milletimizin egemenliğine tam bir sadakat göstermişler ve 23 Nisan 1920'de Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini atmışlardır. Büyük Millet Meclisi, işgal yıllarının iç karartıcı şartlarına rağmen, bağımsız yaşamaktan başka seçeneği olmayan büyük milletimizin muazzam bir eseri olarak Ulus'taki taş binada hilalin umut güneşi gibi doğmuştur. Yalnızca milletten güç alan, milletin varlığından heyecan duyan ve milleti yaşatmak konusunda tavizsiz olan milliyetçi kahramanlar, adım adım teşkilatlanarak, hızla büyüyerek ve sabırla çalışarak 23 Nisan 1920'de bu muazzez millet eserini vücuda getirmişlerdir. Milli mücadelenin her şeyden önce meşruiyete ve milletin iradesine dayandığı Meclis'in açılışıyla gösterilmiştir. Biliyoruz ki ilk Meclis, Türk milletine mensubiyetin, arkasından inanmanın ve nihayetinde de milleti kurtuluşa inandırmanın demokratik platformu, dualı mekanı ve eşsiz bir destanıdır. Büyük Millet Meclisi, her şeyin bittiğinin düşünüldüğü bir dönemde, asil milletimizin içinde saklı duran kudreti canlandıran ve vatan savunmasında ilham kaynağı yaparak seferber eden milliyetçi fikriyatın abide bir şaheseridir."

 

'Milli değerlerden ödün verilmeyecek'

Bahçeli, ilk Meclis'teki katılımcılık, çoğulculuk ve demokratik ruhun milleti özne yapan millilik pırıltısının iftihar belgesi ve başyapıtı olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: "Bu milli katılımcılık ve milli temsil kaygısı daha sonraki yıllarda Cumhuriyetimizde şekil ve anlam bulacak, milli egemenlik, milli irade ve demokratik kültürümüzün temelini teşkil edecektir. Milli mücadelemiz, öncelikle Türk milletinin bağımsızlığa duyduğu derin bağlılıkla, sonrasında ise Büyük Millet Meclisi'nin komutasında ve liderliğinde başarıya ulaşmıştır. Bu itibarla Yüce Meclisimiz, savaşlar kazanan, vatan kurtaran övüncümüz, başımızın tacı ve milli cevherimizdir. Özel bir ihtimam ve liyakate sahip Büyük Millet Meclisimiz, vatan toprakları tamamıyla işgalden kurtuluncaya ve Türk milleti bağımsızlığına kavuşuncaya kadar devam eden milli mücadelenin beyni ve kalbidir, bu sebeple de Gazi'lik unvanını tam olarak hak etmiştir. Ne hazindir ki Meclisimiz'in kuruluşundan geçen 93 yıl sonra, milli birliğimiz kırılmaya, milli kimliğimiz tahrip edilmeye çalışılmaktadır. Özenle üzerinde titrememiz gereken bin yıllık derin kardeşlik hukuku, etnik fırsatçıların elinde heba edilmek istenmektedir. İlk Meclis'in mukaddes kuruluş yıl dönümünü anarken, asla hatırımızdan çıkarmamamız gereken husus şudur: Kurucu kahramanlarımızın ve muhterem ecdadımızın bizlere bıraktığı milli emanetlerden, kanları ve canları pahasına bizlere hediye ettikleri milli değerlerden hiçbir şekilde vazgeçilemeyecek, ödün verilemeyecektir. Vatanımızın bölünmez bütünlüğü, devletimizin üniter yapısı, Türk milletinin şeref, itibar ve birliği Gazi Meclis'in kırmızı çizgilerindendir ve ihlal edilemeyecektir. Hiç kimse ilk Meclis'i yanlış yorumlamamalı, hiç kimse milliyetçi kahramanların dönemsel olarak kullandıkları bazı ifadeleri terse çekmemelidir. Bugün ihtiyaç duyulan milli şuur, milliyetçi perspektif Büyük Millet Meclisi'nin kutlu hatırlarında ve muhteşem eserlerinde hala kor gibi durmaktadır. Bunlardan şayet tereddütü olan varsa zahmet edip Ulus'a kadar gitmeli ve geçmişin muhasebesini dürüstçe yapmalıdır."
Çocukların bayramını da kutlayan ve aileleriyle mutlu bir ömür dileyen Bahçeli, "Unutulmasın ki her çocuk bir gelecektir, her çocuk Türk milletinin umududur" dedi.

 

Kışanak: Tarih bize yeni fırsatlar sunmaktadır

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, 93 yıl önce kurulan ilk Meclis'in çoğulculuk esasıyla oluşturulduğunu dile getirdi. 1921 Anayasası'nda siyasal birlik tanımlanırken hiçbir etnisiteye vurgu yapılmadığını ve Büyük Millet Meclisi'ni oluşturan temsilcilerin kendi kimlikleriyle Meclis'te yer aldıklarını belirten Kışanak, "1921 Anayasası'nda ademimerkeziyetçilik, çoğulculuk, temsilde adalet prensipleri esas alındı, ne yazık ki üç yıl sonra bu ruh, bu kapsayıcılık 1924 Anayasası'yla yaralandı. Yeni cumhuriyetin önünde çoğulculuğa dayalı, demokratikleşme ve insan haklarına saygılı bir tarih yaratma fırsatı varken 'biz' kavramı teke indirgenerek 1924 Anayasası ile bu fırsat heba edildi ve cumhuriyet tarihi büyük acıların, travmaların, çatışmaların, isyanların ve katliamların yaşandığı bir tarih oldu" dedi.

Özellikle Kürt halkının inkar, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı büyük bedeller ödeyerek amansız bir demokrasi ve insanlık mücadelesi yürüttüğünü savunan Kışanak, şunları söyledi: "Geldiğimiz noktada tarih bize yeni fırsatlar sunmaktadır. Cumhuriyetin kuruluşundaki kapsayıcılık bize tüm renklerimizle birlikte yeni bir gelecek kurma konusunda ışık tutmaktadır. Artık bu ülkede, yok sayılan bütün kimliklerin eşitlik hukukuyla bir arada yaşayacağı demokratik bir Cumhuriyeti inşa etmenin zamanı gelmiştir. Bu Parlamentoda her birimize tarihi bir görev düşüyor. Bu görev de demokrasiyi ve barışı inşa etmektir. Barış hakkı kutsaldır, demokrasi vazgeçilmezdir. Onurlu bir barışı, eşit, özgür ve ortak bir ülkenin temeli olacak demokratik adımları atarak inşa edebiliriz. Mutlaka ki hepimiz aynı olmak zorunda değiliz ama hepimiz bir diğerinin inancına, kimliğine, değerlerine saygı duyarak demokratik bir ortamda, eşitlik hukuku içerisinde, bir arada yaşayabiliriz, bir gelecek kurabiliriz. Öncelikle, demokrasi önündeki tüm engelleri kaldırarak yeni bir anayasa yapma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Çoğulculuk anlayışına dayalı, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa toplumdaki bütün renkleri birleştirecek, bir çatı altında buluşturacak güçte olacaktır. Demokratik bir ülke için kurulacak hukuk, eşitlik hukuku olacaktır. Eşitlik hukuku ile bu ülkenin köklü halklarından olan Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Lazlar, Süryaniler, Ermeniler, Rumlar ve ismini burada sayamadığımız tüm halklar; bu ülkenin en büyük değerlerinden olan tüm din ve inançlar; bu ülkenin siyasal zenginliği olan tüm düşünceler; yaşamı her gün elleriyle yeniden kuran, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin en önünde yürüyen kadınlar, emekçiler; umudu her daim gözlerinde ışıldayan çocuklar ve gençler; bu gökkuşağı altında hep birlikte eşit ve özgür bir gelecekte yaşayabiliriz. Yağmurda birlikte ıslandık, güneşi de hep birlikte karşılayabiliriz."

Cezaevindeki milletvekillerine temsiliyet hakkının iade edilmesini isteyen Kışanak, "Bir an önce Meclis'teki görevlerine başlamaları temin edilmelidir" dedi. Bu günün aynı zamanda dünyadaki tüm çocuklara armağan edildiğini anımsatan Kışanak, "Ancak maalesef, bugün dünyada çocuklara bayram armağan etmiş tek ülke olmanın kıvancını içtenlikle yaşayamıyoruz. Sokaklarda gece yarılarına kadar üşüyen eller bizim çocuklarımızın elleri. Ağır mesleklerde çalışan ve teninin gerçek rengini unutan bizim çocuklarımız. Cezaevlerinde geleceği elinden alınan çocuklar bizim çocuklarımız. Küçük yaşlarda evlenmeye zorlanan ve hayallerini kaybeden çocuklar bizim çocuklarımız" diye konuştu.

 

Özel oturumdan notlar

TBMM Genel Kurulu'nun 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündemli birleşimini Cumhurbaşkanı Abdullah Gül izlerken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ise katılmadı.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek başkanlığında toplanan Genel Kurul'un özel gündemli birleşimi 1 saat 10 dakika sürdü. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, salona ilk gelen lider oldu. Bahçeli, birleşim açılmadan kısa süre önce kurmaylarıyla Genel Kurul salonuna gelerek ön sıradaki yerini aldı. Bahçeli'nin hemen ardından salona BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, milletvekilleriyle birlikte girdi.

Daha sonra Genel Kurul'a Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hemen ardından da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup başkanvekilleriyle birlikte geldi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, birleşime katılmadı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanvekili Mehmet Sağlam'ın eşliğinde locadaki yerini aldı. Gül, kendisini alkışlayan AKP ve diğer milletvekillerini başıyla selamladı. Erdoğan, konuşması sırasında, ilk kez AA tarafından yayınlanan "Kurtuluş Savaşı'nın Çocuk Kahramanları" fotoğraflarını gösterdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ise birleşimi izlemedi.

TBMM Başkanı Çiçek'in konuşmasının ardından sırasıyla Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Kışanak konuşma yaptı. Süresini aşmayan tek lider Kılıçdaroğlu oldu. Kılıçdaroğlu, konuşmasını 7 dakikada tamamlarken, diğer liderler kendilerine tanınan 10 dakikalık süreyi 2-3 dakika aştı. BDP milletvekilleri, Başbakan Erdoğan'ı konuşmasının ardından alkışladı.

Genel Kurul'un özel birlemişini, kuvvet komutanları, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, Sayıştay Başkanı Recai Akyel, YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala, TBMM bürokratları, eski milletvekilleri ile aralarında ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone'nin de olduğu yabancı misyon şefleri de izledi. Çiçek, konuşmaların tamamlanmasının ardından Genel Kurul'u yarın saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.

Öte yandan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, birleşimin ardından beraberinde çok sayıda milletvekiliyle kuliste oturarak sohbet etti. Bahçeli, TBMM'den kendisini kullandığı özel otomobiliyle ayrıldı. Bahçeli, kendisini cep telefonlarıyla görüntüleyen grup personeli ve gazetecilere el salladı. Bahçeli'ye, Bursa Cumhuriyet savcılığının hakkında başlattığı soruşturma soruldu. Bahçeli, sorulara, ''Devam etsin. Bakalım'' karşılığını verdi.

"Hukuk, kanun ne diyorsa o yapılır"

Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, "terör örgütünün çekilme sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ne yapacağı" ile ilgili soru üzerine, "Hukuk, kanun ne diyorsa o yapılır" dedi.
Yılmaz, 23 Nisan resepsiyonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Askerin o bölgeden çekilmesi gibi bir durum sözkonusu mu?" sorusuna Yılmaz, "Yok, yok, 780 bin kilometrekarede, her yerde Türkiye Cumhuriyeti'nin hukuku ve kanunu geçerlidir. Hiç bir ayırım yoktur" yanıtını verdi.

Yılmaz, "Açıklamanın zamanlamasını nasıl buluyorsunuz?" sorusu üzerine, "Hiç bir anormallik görmüyorum, zamanlama bakımından normaldir" dedi.

"Birlik olarak batıya çekilme sözkonusu mu?" sorusuna da cevap veren Yılmaz, "Hayır hayır, hiç öyle bir durum yok. 780 bin kilometrekarede bu ülkenin güvenliği ne gerektiriyorsa o aynen yapılır. Dünle bugün arasında bir fark yoktur. Herhangi bir bölgede zafiyet oluşturulmaz. Oradaki insanımızın da korunması..." diye konuştu.

Bakan Yılmaz, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin orada, hak ve özgürlüklerin kullanılması için de var olduğunu belirterek, "Oradaki insanların da can güvenliğine ihtiyacı var. Güvenlik güçlerimizi temel hak ve hürriyetlerin koruyucusu ve kullanılmasını sağlayan unsur olarak görmek lazım" dedi.

"Çekilme sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ne yapacağı hep konuşuluyor. Valilik üzerinden durum vardı. Durum netleşti mi?" sorusuna yanıt verirken Yılmaz, "Hukuk, kanun ne diyorsa o yapılır" diye konuştu.

Afganistan'da kaçırılan Türkler

Milli Savunma Bakanı Yılmaz, "Afganistan'ın doğusundaki Logar bölgesinde helikopterleri zorunlu iniş yapan Türk vatandaşlarının Taliban tarafından kaçırılması" ile ilgili soru üzerine, "Afganistan'da yeni bir gelişme yok ama iyi neticelenir diye umudumuz var" diye konuştu.
Yılmaz, iki hafta önce Afganistan'da olduğunu hatırlatarak, "Afganistan'la Türkiye'nin algılaması; dost, kardeş ülke. Afganistan Devlet Başkanı Karzai ile görüştüm. Karzai'nin mesajı şuydu: 'Türk askerinin olduğu yerde biz kendimizi güvende hissederiz.' Dolayısıyla, 2014 sonrasında NATO çekilse dahi, Türk askerinin NATO'da olmasını isteriz. Mezar-ı Şerife de gittim, Afganistan'ın her yerinde olan halkın söylediği husus bu; (siz bizdensiniz)" dedi.

Yılmaz, "NATO çekilse dahi Türk ordusu orada kalsın mı istiyor Karzai? Kalabilir mi?" sorusuna, şu cevabı verdi:

"Evet, bizim de düşüncemiz odur. Biz orada kalacağız. Biz Atatürk zamanında da oradaydık. Karzai bunu bize resmi olarak iletti, biz de kabul ettik. Atatürk ile Amanullah dönemine bakın, onların silahlı kuvvetlerinin eğitimi, tıp doktorlarının eğitimi, okul döneminde de Türkiye ile işbirliği var. Ebedi dostluk anlaşması var. Türkiye'yi ilk tanıyan devlet, ilk anlaşma imzaladığımız devlet Afganistan'dır. 1921'de daha devlet kurulmamış, İstanbul'da bir devlet var ama Ankara'daki devletin bir şekilde bu ulusun tek temsilcisi olacağını önceden görerek, Türkiye ile anlaşma imzalamış ilk devlettir. Moskova'da imzalanıyor."

"Afganistan halkı, Türk ordusunu yanında görmek istiyor"


Afganistan'da 8 kişinin kaybolması ile ilgili yeni bir durum olup olmadığının sorulması üzerine Yılmaz, "Yeni bir durum yok ama biz iyi olduklarını biliyoruz. Kısa bir süre sonunda serbest bırakılacaklarını umuyoruz" dedi.

Bakan Yılmaz, "Askerler şu andaki yapıyla mı kalacak?" sorusuna yanıt verirken, "Silahlı kuvvetlerimiz bir çalışma yapıyor. Biz Afganistan halkının yanındayız, Yönetim kim olursa... Afganistan halkı Türk ordusunu ve Türk milletini yanında görmek istiyor" diye konuştu.

"Sayı artacak diyebilir miyiz?" sorusuna yılmaz, "Hayır, diyemeyiz" yanıtını verdi.
İsmet Yılmaz, "(Serbest bırakılacağını umut ediyorum) sözünü, yaptığınız görüşmeler sonrasında mı söylüyorsunuz?" sorusu üzerine, "Yok. Geçmiş uygulamalar, tecrübelerimiz bunu gösteriyor. İki yıl önce kaçırılan bir mühendisimiz serbest bırakılmıştı" dedi. 

İlgili haberler için tıklayınız:

TAKSİM'DE 2 DAKİKALIK TÖREN CHP'LİLERİ İSYAN ETTİRDİ

BAŞBAKAN'IN KOLTUĞUNA OTURDU, GÖZYAŞLARINA BOĞULDU

BAKAN'A ANITKABİR'DA BAYRAK PROTESTOSU

YURTTA 23 NİSAN COŞKUSU

HER ŞEYE KARŞIN EN GÜZEL BAYRAM

İSTANBUL'U BUGÜN DEFNE YÖNETİYOR

EMİNE ÜLKER TARHAN ÇOCUKLARI KABUL ETTİ

BİR BAŞKA 23 NİSAN

BAHÇELİ, MECLİS'E KLASİK OTOMOBİLİYLE GELDİ

KOMUTANLAR VE BDP İLK KEZ AYNI RESEPSİYONDA

GOOGLE'DAN 23 NİSAN'A ÖZEL LOGO

ÇEŞME'DE T.C. KORTEJİ!