Meclisin, şiddet raporları raflarda kaldı

Meclis, kadın ve çocuklara yönelik şiddet olaylarını araştırmak için 22. Yasama Dönemi'nde iki ayrı komisyon kurarak, sorunun nedenlerini araştırdı, tespit ve önerilerde bulundu, ancak geçen süre içinde toplumdaki şiddet olaylarının artışı önlenemedi.

cumhuriyet.com.tr

''Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara ve Çocuklara Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi'' amacıyla 2005 yılında kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, çalışmalarını 2006 yılında tamamladı, raporu Genel Kurulda görüşüldü. Raporunda, Türkiye'de ''çocuğa yönelik şiddetin ailede başladığı'' tespitinde bulunan komisyon, ailenin sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyindeki düşüklüğün şiddete neden olduğu; erken yaşta evlilik, erken yaşta çocuk sahibi olmanın da nedenler arasında bulunduğunu belirtmişti. Raporda, düşük sosyo-ekonomik düzey, parçalanmış aile, cinsel ve duygusal şiddet, eğitimsizlik ve her türlü ihmal ve istismarın çocukları ailenin dışına, başıboşluğa ve sonuçta sokağa ittiği bildirilmişti.

Toplumsal bir sorun olan şiddete, kadın veya erkek açısından değil toplumların geleceği açısından bakmak gerektiği ifade edilen raporda, ''hastalıklı bir ruh yapısının ürünü olan bu rahatsızlığın tedavisi için herkesime görev düşmektedir'' denilerek, alınması gereken koruyucu ve önleyici tedbirlere yer verilmişti. Raporda, devletin, çocuklara yönelik her türlü şiddet eylemini ortadan kaldıracak önlemleri bir devlet politikası olarak uygulaması, bu alana yönelik bir bütçe oluşturulması istenmişti. Raporda alınması istenilen diğer önlemlerse şöyle sıralanmıştı:
-Ülke genelinde şiddet konusunda eğitim almış personelin görev yapacağı ve 24 saat hizmet verecek ücretsiz 'Alo Şiddet Hattı' oluşturulmalı.

-'Ana-Baba Okulları' programları yaygınlaştırılarak kurumsal altyapı oluşturulmalı.
-Çocuğa yönelik şiddet ile ilgili bilgilendirici spot eğitim filmlerin, görsel medyada sık aralıklarla gösterilmesi sağlanmalı.

-Çocuğa yönelik şiddetle ilgili yasalar ve Çocuk Hakları Sözleşmesi okullarda öğretilmeli ve okullardaki şiddetin ortadan kaldırılması için çok yönlü bir kampanya başlatılmalı.

-Hak arama sürecindeki yasal prosedür, mağdurlar lehine basitleştirilmeli.


Ulusal planlama yapılmalı

Çocuk ve gençlerdeki şiddet eğilimi ile okullarda meydana gelen şiddet olaylarının araştırılması amacıyla 2006 yılında kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, çalışmalarını 2007'de tamamladı ve raporu, TBMM Genel Kurulu'nda görüşüldü.

Türkiye'nin, hiçbir batı ülkesi ile kıyaslanamayacak derecede şiddet eğilimine yönelik risk taşıyan genç nüfusu olduğu belirtilen raporda, ''genç nüfus'' odaklı politikalar belirleme zorunluluğuna işaret edilmişti. Raporda, şunlar kaydedilmişti:

''Şiddetin çocuk ve gençlerde artmasının getirdiği maliyet, sebeplerini ortadan kaldırmak için sarf edeceğimiz kaynaklardan çok çok fazladır. Bu bağlamda, çocuk ve gençlerimizi şiddetten uzaklaştırmak için tüm yöneticilere, anneler, babalar ve medyaya önemli görevler düşmektedir. Unutmayalım hiçbirimiz gençliğe karşı olan sorumluluğun dışında kalamayız. Ülkemizde artan şiddet olaylarının ve gençlerdeki şiddet eğilimlerinin önlenmesi için çocuklara ve gençlere yönelik ulusal planlamaların ivedilikle, etkin ve ölçülebilir bir şekilde yapılması gerekmektedir.''

Çocuk ve gençler arasında sigara, alkol ve madde kullanımının, şiddet davranışlarında önemli etken olduğu ifade edilen raporda, evlerinde silah bulunduran ebeveynlerin, bunları evin dışına çıkarması ya da çocukların silaha ulaşmasını engelleyici tedbirleri almasının önemi vurgulanmıştı.


Ailede şiddete neden olan durumlar

Gençlerin şiddet ile okulda, evde ve sokakta karşılaştıkları, erkeklerin sokakta şiddetle kızlara göre daha fazla, kızların ise evde şiddetle erkeklere göre daha fazla karşılaştıkları belirtilen raporda, ailede şiddete neden olan durumlarda tespit edilmişti. Raporda, ''ailenin kültürel yapısının şiddet davranışlarının görülme sıklığını etkilediği, çocuk sayısı fazla olan ailelerin çocuklarında şiddet içeren davranışların görülme olasılığının arttığı, göç eden ailelerde kente uyumun sağlanamaması gibi nedenlerin çocuk ve gençlerde şiddet davranışlarının artmasına neden olduğu, aile ortamında alkol ve madde kullanımı ve stres gibi etkenlerin olması, ailenin toplumda yalnız kaldığını hissetmesi, ailede davranış bozukluğu veya ruhsal sorunu olan bir bireyin olması, erken yaşta anne ve baba olma, şiddetin disiplin yöntemi olarak kullanılması, aile içi geçimsizlik sonucu ebeveynlerin davranışlarının çocuklarda öz güven eksikliğine ve şiddet davranışına dönüşmesi'', ailede şiddet nedenleri olarak sayılmıştı.

Şiddete yönelten bireysel etkenler, arkadaş ilişkileri, sosyal ve toplumsal etkilerin de sayıldığı raporda, ''Ailelerinde şiddet olan çocuk ve gençlerin daha fazla şiddete maruz kaldıkları ve şiddet uyguladıkları görülmektedir. Bu nedenle ailede ve gençte daha önce şiddet öyküsü varsa erken tanı ile bunların psikososyal yönden desteklenmesi gerekir. Bu uygulamanın yapılabilmesi için yine sağlık, eğitim ve sosyal hizmet kurumlarının beraber çalışmaları gerekmektedir'' denilmişti.

Her iki raporda, tespitlerin ardından, kamu kurum ve kuruluşlarına düşen sorumluluklara yer verilmişti.