MEB’in sorunu bilimle
Bakanlığın yeni müfredatında sekülerizm ve pozitivizm satanizmle birlikte ‘inanç problemi’ olarak gösteriliyor.
Ozan ÇepniMilli Eğitim Bakanlığı, yeni eğitim programında dinin devletten ayrı ve özerk olmasını öğrencilere “problem’’ olarak anlatacak. Yeni müfredatta Türkiye’deki milyonlarca insanın kendi yaşamını tanımlarken kullandığı “sekülerizm” kavramı ortaöğretimde çocuklara “satanizm” kavramı ile birlikte bir inanç sorunu olarak aktarılacak. MEB’in bu tutumu Eğitim-Bir- Sen’in Cumhuriyet’in kuruluşuna ilişkin “ümmetçi bir toplumdan seküler bir Türk ulusu inşa etmeyi hedef aldılar” eleştirisi ve “manevi değerlere uygun müfredat” talebini akıllara getirdi.
Atatürk’ün hayatı ve mücadelesine ilişkin eğitim alanındaki bölümleri yeni eğitim programında daraltan, evrim teorisini yok sayan ve çocuklara ‘cihat’ kavramını ‘değerler’ başlığı altında anlatmaya hazırlanan MEB “sekülerizm” kavramını da inanç problemi saydı. Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre “Bireysel katılımı önemli gören, dinin devletten ayrı ve özerk olmasını savunan öğreti” olarak tanımlanan sekülerizm, MEB tarafından ortaöğretimde “Din, Ahlak ve Değerler” alanında seçmeli olarak okutulan Temel Dini Bilgiler Dersi (İslam 1-2) kapsamında “İnanç problemleri” konusu başlığında çocuklara sorun olarak anlatılacak.
Pozitivizm de problem
Aynı konu başlığı altında “pozitivizm” de inanç problemi olarak kabul edildi. Bilimsel bilgide deneyi ve gözlemi öncelleyen, teoloji ve metafizik konularını bu kapsamın dışında tutan pozitivizm de, yeni müfredatta inanç problemi kapsamına alındı. Felsefe dersinde öğrencilerden, A. Comte’un “Pozitif Anlayış Üzerine Konuşmalar” eserinden alınan bir metinden hareketle filozofun bilginin sınırları konusundaki düşünceleri analiz etmeleri istenirken, Dini Bilgiler dersinde de bunu bir inanç sorunu olarak öğrenecek. Ders kapsamında ayrıca, sekülerizm ve pozitivizm kavramları ile birlikte inanç problemleri olarak çocuklara “deizm, agnostisizm, ateizm, nihilizm, satanizm, reenkarnasyon ve sahte peygamberlik” kavramları anlatılacak.
Sekülerizm sorun oldu
MEB’in yeni müfredata ilişkin bu yaklaşımı yandaş sendika Eğitim-Bir- Sen’in Kemalizm ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına ilişkin eleştirilerini akıllara getirdi. Eğitim-Bir-Sen, “Müfredatın demokratikleştirilmesi” adı altında taleplerini topladığı ve Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a ilettiği raporda, “Cumhuriyet elitleri” denilerek, “Ümmetçi bir toplumdan, seküler bir Türk ulusu inşa etmeyi kendilerin, hedef olarak tanımladılar. Pozitivist bir bilim anlayışı çerçevesinde modern eğitim sistemi tasarlandı. Aklı ve bilimi kutsayan ve dini aşağılayan pozitivist anlayışı ile insan yetiştirmek hedeflendi” ifadeleri ile bu anlayışın müfredattan çıkarılmasını talep etti. Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da, “Yeni müfredatla ümmetçi bir toplum yaratılmasını mı istiyorsunuz” sorusuna, “Seküler bir toplumdan ümmetçi bir topluma geçiş değil, değerleri ve kendi kökleri ile barışık, kendi toplumu ile çelişmeyen bir eğitim müfredatı istiyoruz” cevabını vermişti.
Felsefe yüzeyselleşti
Din derslerindeki MEB’in bu yaklaşımının yanında çocuklara diğer düşünce sistemlerini aktaracak felsefe dersleri de yüzeyselleştirildi. Eski müfredatta yer alan “Bilgi Felsefesi, Varlık Felsefesi, Ahlak Felsefesi, Sanat Felsefesi, Din Felsefesi, Siyaset Felsefesi, Bilim Felsefesi” gibi üniteler kaldırılarak yeni müfredatta felsefe eğitimi dönemsel olarak işlenme yoluna gidildi.
Bu kapsamda, çocukların Bilgi Felsefesi ünitesinde doğruluk-gerçeklik arasındaki farkı, Varlık Felsefesi ünitesinde metafizik ile ontoloji hakkında bilgi alması, insanın varlık olarak evrendeki yerini, Ahlak Felsefesi ünitesinde erdem-yaşam ilişkisi, özgürlük sorumluluk ilişkisini, Din Felsefesi ünitesi kapsamında din ve akıl ilişkisi, Tanrı hakkındaki görüşlerin temel özellikleri konularıyla dinin ne anlama geldiği, din ile felsefe arasındaki benzerlik ve farklılıklar, teoloji ve felsefe ilişkisi gibi konular ve Siyaset Felsefesi ünitesinde de devletin nasıl ve neden ortaya çıktığı, birey-devlet ilişkisi konularının başlı başına tartışılması müfredattan çıkarıldı.
Yeni eğitim programında Felsefe Dersi, ilkçağ felsefesi, ortaçağ felsefesi, Rönesans ve 17. yüzyıl felsefesi, 18. yüzyıl aydınlanma felsefesi, çağdaş felsefe gibi ünitelere bölündü. Bu kapsamda bazı filozofların eserlerinden seçilecek metinler ile konular birbirinden ayrıştırılarak dönemsel olarak ele alındı.
‘Her imza bir uyarı’ MEB’in askıya çıkardığı yeni müfredatta, Atatürkle ilgili bilgilerin azaltılması, derslerin kapsamının daraltılmasına yönelik imza kampanyası başlatıldı. Change. org internet adresinden başlatılan kampanyada, müfredatın yeniden gözden geçirilmesi istenirken, şu ifadeler yer alıyor; “Yeni müfredatta Atatürk’ün hayatının azaltılacağı yönünde bilgiler vardı. Atatürk’ü küçük yaşlarda çocuklara öğretmeliyiz. Atatürk’ün vatan ve millet sevgisini aşılamayız. Yeni müfredatta birçok şey kısaltılmış durumda. Başöğretmen Atatürk’ün hayatını bilmek, öğretmek hepimizin borcudur. Bilgilerin azaltılması ülkemize yarardan çok zarar verir. Benliğimizi kaybetmemeliyiz. Bu imza kampanyasına atılan her imza bir uyarıdır. ‘problemli’ inançlar pozitivizm - deizm - agnostizm - ateizm - sekülerizm - nihilizm - satanizm |
MEB müfredatından Atatürk’le ilgili derslerin azaltılmasını ve Atatürkçülük kavramının müfredattan çıkarılmasını eleştiren CHP Milletvekili Gülsün Bilgehan, son zamanlarda çok farklı siyasi görüşlerden kitlelerin, hükümetin Atatürk düşmanlığı karşısında rahatsız olduğunu belirtti. Benzeri çabaların daha önce sonuç vermediğinin altını çizen Bilgehan, sözlerini şöyle sürdürdü;
“MEB’in yeni müfredat taslağında, Atatürk ve Cumhuriyetin kurucuları ile ilgili bilgilerin azaltıldığı, önemsizleştirildiği, tarihin bazı bölümlerinin adeta silinmeye çalışıldığı gözlendi. Bu gibi çabalar siyasi tarihimizde daha önceleri de denenmiş ve sonuç vermemişti. Gerçekler eninde sonunda ortaya çıkıyorlar ve bu milletin gönlünden Atatürk sevgisini yok etmek mümkün değildir. Dünyada en çok ziyaret edilen anıt Anıtkabir’dir. Atatürk’e ilişemeyenlerin, onun en yakın dava arkadaşı İsmet İnönü’yü hedef almaları da yeni değildir. Ancak, benim şu anda bulunduğum Meclis’in bu basın kürsüsünden, siyasi nezaket ve ahlaka uymayan benzetmelerin, hem de milletvekilleri tarafından yapılması kabul edilemez. Bu benzetmeleri yapanların tarih bilgilerini ciddi olarak sorgulamak gerekiyor.”
Sık sık Milli Şef dönemine gönderme yapılarak eleştiri geterildiğini kaydeden Bilgehan, İsmet İnönü gibi iktidar koltuğunu bırakarak, kendi rızasıyla muhalefete geçen bir siyasi liderin dünya tarihinde olmadığını sözlerine ekledi.