'MEB ile YÖK arasında soğuk savaş var'

Öğretmen adaylarının mesleki sınavlarda çok düşük ortalamalara sahip olması, öğretmen yetiştirme biçiminin yeniden tartışılmasına neden oldu. Bu sorunun en büyük nedenlerinden biri Milli Eğitim Bakanlığı ile Yükseköğretim Kurulu'nun uyum içinde çalışmaması.

cumhuriyet.com.tr

Eğitimci yazar Şahin Aybek, öğretmen yetiştirme konusunda 1982 sonrasında geçen 35 yıllık süre içerisinde MEB ile YÖK arasında bir türlü istenen eşgüdümün sağlanamadığına dikkat çekerek, ''Dışarıdan ne kadar uyumlu gibi görünseler de kurumların yaptığı açıklamalardan aralarındaki soğuk savaş anlaşılmaktadır. YÖK son yaptığı açıklamalardan birinde kendi açıklamalarından başka açıklamaların önemsenmemesini vurgulamış, MEB’den adeta bir başka bakanlık gibi bahsetmiştir. Ülkemizin geleneksel öğretmen yetiştirme sistemi 1982 yılında bu yetkinin üniversitelere devri ile kökten değişmiştir. Bugünkü sistemden MEB, üniversiteler, kamuoyu kısacası tüm paydaşlar şikayetçidir. MEB ve YÖK uyumsuz çalışmaktadır. Bunun en somut göstergesi ise her iki kurumun tarihsel süreç içerisinde iyi bir plan yapamadığı için öğretmen fazlası oluşmuş olması ve doğal olarak atanamayan öğretmenler gibi büyük bir sorunun ortaya çıkmış olmasıdır. Örneğin 1990’dan sonra büyük çoğunluğu öğretmen yetiştirmeyen 433 kaynaktan, 30 bin ile 50 bin arasında sınıf öğretmeni atanmıştır. En son açıklanan ÖABT sonuç ortalamalarının düşük olması YÖK’e bağlı eğitim fakültelerinin ve öğretmen yetiştirme politikalarımızın ne kadar içler acısı bir durumda olduğunun göstergesidir. Asıl paradoks şudur: Öğretmen adaylarını YÖK bulup yetiştirmektedir ama öğretmenler MEB’de görev yapmaktadır'' dedi.

Şahin Aybek, ''Öğretmen Okulundan Köy Enstitüsüne: Türkiye'nin Öğretmen Yetiştirme Serüveni ve ÖABT Netleri'' başlıklı çalışmasında geçen yılın KPSS ÖABT sonuçlarının ülkemizde öğretmen yetiştirmenin hala bir sorun olduğunu ortaya koyduğunu belirterek, ''Öğretmenlik alan bilgisi testlerinin sonuçları vahimdi. Lise matematik öğretmenleri 50 soruda 9 soru doğru ortalamayla en başarısız, Türkçe öğretmenleri ise 50 sorudan 32 doğru ortalamayla en başarılıydı. Bu sorun ülkemiz öğretmen niteliği ve öğretmekle yükümlü öğretmenlerimiz kendi alanlarıyla ilgili konuları kendileri de bilmiyorlar mı? gibi pek çok tartışmayı beraberinde getirdi'' dedi.

İlk öğretmen okulu

İlk öğretmen okulu Darülmuallimin (Erkek Orta Öğretmen Okulu) 16 Mart 1848’de açıldığını hatırlatan Aybek, Türkiye'nin 169 yıllık öğretmen yetiştirme serüvenini şöyle anlattı:

Osmanlıda da batıda olduğu gibi 19.yy ortalarına kadar ilköğretim dinsel nitelikteydi ve din adamları tarafından yapılıyordu. Sıbyan ya da mahalle mektebi adı verilen ilkokullar camilere bitişikti ve imamlar öğretmenlik yapmaktaydı. Tanzimatla beraber devlet yönetiminde girişilen düzenlemelerden dolayı katip vb küçük memurlara ihtiyaç vardı. Bu memurları yetiştirmek için rüştiye adı verilen ortaokullar açıldı. İşte rüştiyelere öğretmen yetiştirmek için ilk öğretmen okulumuz 16 Mart 1848’de İstanbul’da Darülmualimin (Erkek Orta Öğretmen Okulu) adıyla orta öğretmen okulu olarak açıldı. Ülkemizin 169 yıllık öğretmen yetiştirme serüveni inişli çıkışlıdır. 1848’den 1908’e kadar olan süre arayış ve çaresizliklerle doludur. Bu 60 yıllık sürede sadece birkaç küçük başarı vardır.

II. Meşrutiyet ülkenin genel eğitim sistemini doğal olarak öğretmen yetiştirme politikalarını da etkilemiştir. İstanbul, İzmir, Eskişehir, Adana ve Bursa gibi illerdeki ilk öğretmen okullarında önemli gelişmeler olmuştur. Bunların en önemlisi 1909’dan sonra Satı Bey yönetimindeki İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’dur. Bu okul dönemin pek çok gelişmiş ülkesindeki okulla yarışır noktaya gelmiştir. Öyle ki Köy Enstitülerinin kuramcısı ve kurucusu İsmail Hakkı Tonguç da 1916-1918 yılları arasında bu okulda eğitim almıştır. II. Meşrutiyet döneminin öğretmen yetiştirme politikalarına en önemli faydası yeni kurulan cumhuriyete düşünce donanımı, iyi yetişmiş eğitimci, öğretmen kadrosu, önemli fiziki donanım, mesleki yayınlar ve uygulama örnekleri bırakmış olmasıdır.

Cumhuriyetin İlk Yılları

Cumhuriyetin ilk 10 yılında Osmanlının bilgi ve birikiminden yararlanarak Mustafa Necati gibi kadrolar aracılığıyla açılan kurumlarla ve yurt dışı eğitimle öğretmenler yetiştirilmiştir. Bu tecrübenin üstüne 2.on yıllık çalışmalar yapılmıştır. Bu dönemde Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu ve Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu (1934,1937), Köy Eğitmen Kursu (1936) ve Köy Enstitüsü (1937) kurulmuştur. 1960’lı yıllara kadar öğretmen yetiştirmede önemli tecrübeler elde edilmiştir. 1950’den sonraki süreçte yurt dışında eğitim almış eğitim bilimciler 1960’lı yıllarda öğretmen okulları yerine akademi ya da eğitim fakültesi olma fikrini ön plana çıkarmaya başladılar. 1930’lu yıllardan sonra öğretmen yetiştirme adına kronolojik olarak şunlar yaşanmıştır: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesine bağlı bir Pedagoji Enstitüsünün açılması (1936), Eskişehir Çiftelerde daha sonra Köy Enstitüsüne dönüşecek olan ilk Köy Öğretmen Okulunun açılması (1 Ekim 1937), Yüksek Köy Enstitülerinin açılması (1942), Yüksek Köy Enstitülerinin kapatılması (1947), Köy Enstitülerinde karma eğitime son verilmesi (1950), Köy Enstitülerini İlk Öğretmen Okullarıyla birleştiren (kapatan) 6234 sayılı yasanın çıkarılması (27 Ocak 1954), İlk Öğretmen Okullarını öğrenci kaynağı kabul eden yeni tip bir öğretmen okulunun Ankara’da açılması (1959),Talim ve Terbiye Kurulunun 456 sayılı kararı ile İlk Öğretmen Okullarının Öğretmen Liselerine dönüştürülmesi (25 Ağustos 1973), 191 sayılı bakan oluru ile Sınıf öğretmeni yetiştirmek üzere 2 yıllık Eğitim enstitülerinin açılması (21 Mart 1974), Gazi Eğitim Enstitüsünde ön lisans ve lisans düzeyinde yeni bir program modelinin uygulamaya konması (1974), Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılması (1979), 4 yıllık eğitim enstitülerinin Yüksek Öğretmen Okullarına dönüşmesi (1980), 41 sayılı KHK ile öğretmen yetiştiren yüksek okulların üniversitelere, fakülte ve yüksek okul olarak bağlanması (1982).

Mektupla Öğretim Öğretmenliği Felaketi

1974 yılında öğretmen yetiştiren kurumlarda mektupla öğretim uygulaması başlatılmıştır. Bu uygulama öğretmen yetiştirmeye vurulmuş en büyük darbelerden biridir. İzleri bugün bile hala görülen felaket uygulamaya göre öğrenciler hocalarıyla yılda en fazla 2 ay yüz yüze eğitim görüyorlardı ama buna rağmen matematik, fen bilgisi, Türkçe, sosyal bilgiler ve yabancı dil öğretmeni olabildiler. 1974 yılında öğretmen okulları kapatılıp öğretmen liseleri açıldı ve nihayet 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası 1982 yılında tüm sivil yüksek öğretim kurumları gibi öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumları da üniversitelere bağlandı. Bu devir işlemleri öğretmen yetiştirme tecrübesini yerle bir etmiştir.

134 Yıllık Öğretmen Yetiştirme Birikimi Çöpe Atıldı

Bu devir işlemleri 134 yıllık öğretmen yetiştirme tecrübesini yerle bir edip tüm deneyim ve kadroları çöpe atmıştır. YÖK öğretmen okullarından yetişmiş öğretmen kökenli akademisyen ve öğretmenlerden yararlanmamıştır. YÖK birkaç gün içinde tecrübesiz elemanlara doktora yaptırarak kendince kadrolar oluşturmuştur. Bu deprem en çok ülkemizin dünya çapındaki sınıf ve branş öğretmeni yetiştirme birikimini yerle bir etmiştir.

Eğitimin Öğretmeni Öğretmenin Eğitimi

Daha makro bir sorun olarak 1982’den günümüze üniversitelere çok az eğitim bilimci rektör olabilmiştir. Ama asıl sıkıntı eğitim fakültelerine de az sayıda eğitim bilimcinin dekan olabilmiş olmasıdır. 90 küsur eğitim fakültemiz bulunmaktadır. Nicelik çok ama fiziki alt yapı ve kadro nitelik açısından doğal olarak düşüktür. Öğretmen okullarını öğretmen okulu yapan ana noktalardan biri yüksek nitelikli öğrencilerdi. Başarılı öğrenciler teşviklerle eğitim fakültelerine çekilmelidir. Gerçekten öğretmen yetiştirmeye inanan akademisyenler eğitim fakültelerinde istihdam edilmelidir. Eğitim fakültelerinde sınıf mevcutları öğretmen okullarında olduğu gibi az olmalıdır. Öğretmenlik formasyonun kazanılmasında staj ve uygulama çok önemli olduğundan gerçekten bir deneme ve uygulama yapılmalıdır. Ayrıca dogmalara değil bilime inanan bir öğretmen profili yetiştirilmelidir. Öğretmenler eğitimin en önemli unsurudur. Bu nedenle eğitimin öğretmenini yetiştirebilmek adına öğretmenin eğitimi çok önemlidir. Öğretmen yetiştirme standartları ve politikaları MEB’in ve YÖK’ün uyumlu çalışmasının yanı sıra diğer tüm paydaşlar da işin içine katılarak yapılmalıdır.

Asıl Mesele Öğretmen Yetiştiren Öğretmenlerin Seçimidir

Büyük illerde eğitim üniversiteleri kurulmalıdır. Buralara başarılı öğrenci yetiştirebilmek adına kent enstitüleri kurulmalıdır. Bu arada şu an sayıları fazla olan eğitim fakültelerinin çoğu kapatılmalıdır. Nitelikli öğrenciler burs barınma gibi farklı teşviklerle Kent Enstitülerine ve Eğitim Üniversitelerine yönlendirilmelidir. Üniversite sınavındaki öğretmenlik tercih başarı baraj sıralaması daha da üstlere çekilmelidir. Başarılı öğrencilerin öğretmenlik mesleğine yönelmeleri adına öğretmen maaşları cazip bir seviyeye çıkarılmalıdır. Asıl mesele öğretmen yetiştiren öğretmenlerin seçimidir. Eğitim fakültelerine kendi akademik kariyerini düşünen değil gerçekten kendini eğitime ve öğretmen yetiştirmeye adayacak akademisyenler alınmalıdır. Eğitim Üniversitesi fikrine karşı çıkanlar niye ekonomi üniversitesi açıldığını da açıklayabilmelidirler. Evet ekonomik alt yapının eğitimde dahil bütün üst yapı kurumlarını etkilediği bir gerçekliktir ama eğitim ve ekonomi yadsınamayacak kadar iç içedir. Tüm bunlarla beraber acilen “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi” yeniden hazırlanmalı ve uygulanmalıdır.

Güçlü Eğitim Sistemi Güçlü Türkiye

Dünya ile yarışmak istiyorsak oluşturacağımız güçlü Türkiye ancak güçlü eğitim sistemiyle mümkündür. Güçlü eğitim sisteminin en önemli unsuru da nitelikli öğretmendir. Ancak biz hala nitelikli öğretmeni tartışıyorken gelişmiş güçlü ülkeler bu tartışmaların ötesinde öğretmen eğiticilerinin niteliğini tartışıyorlar. Bu nedenle derhal öğretmen yetiştirme tarihi serüvenimizin tecrübesiyle öğretmen yetiştirme politikalarımız gözden geçirilerek öğretmen niteliğini artırmaya yönelik somut adımlar atılmalı ve eğitim fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır. Ülkemizin orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşmasının olmazsa olmazlarından biri eğitim, eğitimin olmazsa olmazlarından biri de nitelikli öğretmendir.  @sahin_aybek