Mazlum Çimen: Yanmadık, yakıldık
Sivas’ta diri diri yakılan aydınlardan, cura ustası Nesimi Çimen’in sanatçı oğlu Mazlum Çimen, Sivas’taki zihniyetin gelişip iktidara geldiğini, hesabının da işin mutfağıyla olduğunu söyledi.
cumhuriyet.com.trİlk baştaki 5 yıl çok ağırdı, sonraki 5 yıl biraz daha netleşerek geçti, sonraki 10 daha ağır geçti. Çünkü kendinle, acınla hesaplaşmaya başlıyorsun... Büyümekten yoruldum.” “İsyan bile edemedik, bu ülke acımızı yaşamamıza bile izin vermedi” diyor. “Yandık suçlandık, yandık yargılandık, yandık öldürüldük, yandık dövüldük. Sonra çıkıp ‘Yandığımız için sizden özür diliyoruz’ demek zorunda kaldım.
Çocuklar olarak bir araya geldiğimizde içimize akıttığımız yaşlara sarılıp gülebiliyoruz. Ben Madımak’ta sadece babamı yitirmedim. Evime girip çıkmış, sarıldığım 17 tane dostumu, ağabeyimi yitirdim. Yanmak başka; biz yakıldık! Yandılar diye yargılandık, yakıldılar diye bakılsa belki zamanaşımına düşmezdi.”
22 yılda bir değil, 20 bin acı yaşandı
Sonra kendisi soruyor: 22 yılda ne oldu? “Çok basit; yananlar kaldılar, biz ne olduk bilmiyorum. Sivas’ta yitirdiklerimiz, onlar hayatta kaldılar. Sanıkları savunanlar Meclis’te, dava 21 sene sürmüş, zamanaşımına düşürülmüş, müthiş bir utanç. Sivas’taki zihniyet inanılmaz şekilde gelişmiş, iktidara gelmiş, Türkiye’nin yüzde 62’sini kaplamış.
Olumlu hiçbir gelişme yok. Bir acımızı yaşarken diğer acıdan bunu unutuyoruz. Gündem enflasyonundan dolayı; depremler, Reyhanlı, Roboski... Hangi birisine yanacağını, takip edeceğini şaşırıyorsun. Duvar takvimine koyduğunda, katliamların anmasından geçilmiyor. Öyle bir hale geldi ki, 22 yılda değil Madımak, 20 bin acı yaşanmıştır. Bunun zerresini başka bir ülkeye düşürsen, o ülkede terbiye tanımının üzerine anıtlar, abideler dikilebilirdi.”
Mahkemeye 33 sanık çıkarıldığını söyleyen Çimen “Orada 15 bin sanık vardır. O mitinge katılan kaç kişi varsa sanık durumundadır. Benim o sanıklarla hiçbir husumetim yok, şu anda da onlarla bir sorunum yok. Niye yaptıklarını da bilmiyorum. Benim hesabım işin mutfağıyla... İdam istemiyle dava açtık, birkaç yıl sonra İHD idama karşı imza kampanyası açtığında dördüncü imza bana aitti” diyor.
Çimen anlatmaya devam ediyor: “İnsanlık suçunun zamanaşımı olamaz. Hâlâ SS subaylarının arandığı bir dünyada insanlık suçunun zamanaşımı olamaz. Her balkon konuşmasında ‘Herkese eşit davranıyorum’ sözlerinin ironi olarak kaldığı, mizah unsuru olduğu Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp da ‘Vatana, millete hayırlı olsun’ dedi. Bunu söylerken bizim acımızı dahi rahat yaşamamıza izin vermeme mantığındasın demektir. Bu ne demek? Bu mu gerçek İslam? Benim bu kadar dolmuşluğuma rağmen senin camını taşladığımı, çocuğunu dövdüğümü, Kuran kurslarını bastığımı, camini bombaladığımı, birisinin sakalını kestiğimi, bir türbanlı kızın başından türbanını aldığımı duydun mu?”
Ülke 20 yılda allak bullak oldu
Kadın cinayetlerinin de, örnekler vererek, suçun cezasız kalmasından kaynaklandığını söyleyen Çimen, “İnsanın en temel değer olarak algılanmadığı bir toplumda ahlaki ve fikri olarak namuslu yaşamdan bahsedemezsiniz” diyor. Arkasından da Diyanet İşleri’yle Bilim Bakanlığı’nın bütçelerinin arasındaki uçuruma dikkat çekip “Düşünün birisi çıkıp bir çocukla evlenmenin yaşı yoktur, Kuran’da böyledir, diyebiliyor. Diyanet’ten veya hükümetten birisi çıkıp da ‘sen ne diyorsun’ demiyor.
Bu ülkede talepler bu noktaya gelebildiyse yaşam tehlikededir. 20 yılda bu ülke allak bullak oldu. Buradan Madımak’a köprüleri birbirine bağladığınızda sanırım hiç çekilmemiş bir korku filmini izlersiniz” diyerek ahlaki yozlaşmanın biat kültüründen beslendiğini söylüyor.
“Sivas’ın yıkımı 1993 2 Temmuz olarak kalmadı. Alev halkası, duman halkası büyüdü, daha sonra hayatlar çöktü. Aziz Baba’da kurtulmuş olmanın verdiği bir rahatlama yoktu. Çünkü müsebbib gösterildi. Böyle bir vicdansızlık olur mu? Bir kısım Aleviler de sebep göstermeye kalktı, önüne geçildi. Düşünün bir katliamın müsebbibi olarak gösteriliyorsunuz. Öyle bir bela iş ki bu, vicdanınızla kalıyorsunuz. Düşünün, devlet tarafından bir katliamın sebebi olarak gösteriliyorum; bu ağır bir şey.
Oturup konuşmuştuk, tabii ki böyle bir şey söylemiyordu ama nefes alışında, oturmasında kalkmasında hüznü vardı, ben de teselli etmek durumunda kalıyordum. Rıfat Ilgaz; dostlarım, Nesimi, Asım diye diye öldü. Yıkım öyle kalmadı; halkası genişledi daha sonra çıktı. Arif (Sağ) Ağabey niye ölmedi diye suçlandı. Böyle bir acımasızlık olur mu? Bir kesim tarafından sağ kaldığı için yargılandı.”