Mazlum Çimen, Ali Balkız ve Serdar Doğan 27 yıl sonra katliamı Cumhuriyet’e anlattı: Hislerim bile kirlendi
Katliamda babasını yitiren Mazlum Çimen, “AKP iktidarından adalet beklemek kadar garip bir şey olabilir mi” diye soruyor. Serdar Doğan ise yitirdiği kardeşi Serkan ile bir gece yaptıkları sohbeti anlattı. Katliamdan sağ kurtulan Ali Balkız, bu dönemin temellerinin katliamlarla atıldığına dikkat çekti.
Seyhan Avşar / Mehmet MenekşeSivas’ta, 2 Temmuz 1993 tarihinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nde 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisi yakılarak katledildi. Katliamın üzerinden 27 yıl geçmesine karşın aile ve mağdurların adalet feryadı, firari sanıkların yakalanmasını dahi sağlayamadı. Sivas Katliamı’nın 27. yılında sevdiklerini toprağa veren aileler, dinmeyen acılarını Cumhuriyet’e anlattı. Halk ozanı Nesimi Çimen, yolu Anadolu’dan Paris’e düştüğünde yağız bir delikanlıdır. Bakar ki orada sokak çalgıcıları müzik yaparak para topluyor, çöker bir köşeye, curasını çalarak yanık yanık söylemeye başlar. Yoldan geçenler arasında Abidin Dino da vardır.
Buram buram Anadolu kokan ozanın kalacak yeri olmadığını öğrenir. Koluna girer, evine davet eder. Albümler, konserler derken Nesimi Çimen’in tanınırlığı artar. Oğu Mazlum Çimen’de babası gibi yeteneklidir. O da büyük bir müzisyen olur. Ancak Sivas Katliamı Mazlum Çimen’in tutunduğu dallardan en önemlisini, babası Nesimi Çimen’i koparıp götürür. Unkapanı, Sivas ağıtlarıyla yıkılırken o, Edip Akbayram’ın sesiyle ünlenen “Sen benden gittin gideli”yi babasının ardından yazdığını bile kendine saklar.
Babasını, üstadını kaybetmenin acısını 27 yıldır yaşayan Mazlum Çimen, “AKP iktidarından adalet beklemek kadar garip bir şey olabilir mi? Adam kendini taraf olarak koyup öyle geldi. Gelen yapıdan bizler kendi beklentilerimiz doğrultusunda hareket etmesini bekliyoruz. Biz aslında şu an bizler ne durumdayız buna bakmalıyız. Tüm katliamlara rağmen AKP iktidar oldu. Bizler ne yaptık, neler yapıyoruz?
Bunu sorgulamamız lazım. 27 sene oldu. Ne hissediyorsun diye kendime sormaktan utanıyorum. Artık hislerim bile kirlendi. Ne hissedeceğimi bilmiyorum” dedi.
RENK RENK BALIKLARI VARDI
Katliamdan sağ kurtulan isimlerden birisiydi Serdar Doğan. Öldü sanılıp morga bırakılmıştı, hayata tutundu, ancak acı bir hayattı bu... Çünkü katliamda 19 yaşındaki kardeşi Serkan Doğan’ı kaybetmişti.
Serdar Doğan kardeşini şu sözlerle anlattı: “Lise çağlarındaydık; sabahladığımız gecelerin birinde, ‘Ağabeyi, imkânın olsa, astronot olup uzaya mı çıkmak istersin, yoksa balık adam olup, okyanuslara dalmayı mı’ diye sordu. Uzaya çıkardım dedim. ‘Ne işin var yahu, kapkaranlık bir yerde, ne göreceksin?
En fazla futbol topu büyüklüğünde bir dünya, sonrası yok. Ama suyun altı öyle mi? Mavi bir derinlik, renk renk balıklar, bitkiler. Ben, fırsatım olsa derin sulara dalmayı isterdim’ dedi. Serin ve mavi suların koynuna. Kocaman bir akvaryum yaptırdı kendine, renkli balıklarla doldurdu. Saatlerce ilgilenirdi onlarla.
Düşünün su, en büyük öznesiydi. Madımak’ta, Kerbela’dan daha beter susuz kalacağını bilmeden kurduğu.”
‘CUMHURİYET YIKILACAK’ SLOGANLARI ATILIYORDU
1990’lı yıllarda Pir Sultan Abdal Kültür Dergisi’ni çıkaran ve daha sonra Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı yapan Ali Balkız katliamdan sağ kurtuldu. Madımak Oteli’ndeki etkinlikleri izlemek ve dergisinin yedinci sayısını hazırlamak için gitmişti. Ancak gözlerinin önünde bir vahşet yaşandı.
Katliamın tanığı Ali Balkız, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Bu günlerin temelleri o yıllarda atıldı. 12 Eylül’e doğru giden yolda, Sivas, Çorum, Maraş, Bahçelievler, Piyangotepe katliamları nasıl ki birer aşama ise bugüne gelinen yolda da yeni anayasa, solun tasfiyesi, Özal anlayışının topluma dayatılması, zorunlu din dersleri, tek tek aydınların öldürülmeleri, faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmeler, Hizbullah cinayetleri, Madımak, Gazi katliamları da birer basamaktır.
12 Eylül etkisinin giderek zayıfladığı, sol-sosyal demokrat partilerin kitleyle buluşmaya başladığı yıllardı 1990’lı yılların başları. Bu katliam Cumhuriyet’in 70. yılında; ‘Cumhuriyet burada kuruldu. Burada yıkılacak’ sloganları eşliğinde yapıldı. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki tarafların yeniden karşı karşıya gelişiydi sanki. Bu katliamı örgütleyenler, aynı zamanda, kendilerini gizleyebilecek olanaklara da sahiplerdi.”