Matrix'in ilk örneği mi acaba?

Başrollerde Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit ve Yeşilçam'ın tanıdık diğer bazı simaları var. Konu tabii ki klişeler içinde oradan oraya çarpıyor kendini. Kısaca; Hülya Koçyiğit'in yani dansöz Zehra'nın abisi öldürülüyor....

Alper İzbul / Aksak Dünya


Karantina günleri malum. Herkes evinde. Evde zaman geçirirken de film seyretmek keyifli etkinliklerden biri. Ben de bu etkinlik kapsamında yine bir Türk filmi seyrettim. Adı "Şoför". 
Başrollerde Orhan Gencebay, Hülya Koçyiğit ve Yeşilçam'ın tanıdık diğer bazı simaları var. Konu tabii ki klişeler içinde oradan oraya çarpıyor kendini. Kısaca; Hülya Koçyiğit'in yani dansöz Zehra'nın abisi öldürülüyor. Zehra kız kardeşinin eski bir sabıkalı olan sevgilisinden yani Mustafa'dan şüpheleniyor ki filmi izlerken Mustafa'nın "dünya iyisi bir adam" olduğunu görüyoruz. Ama Zehra'nın abisi Osman öldürülmeden önce Mustafa'yı kardeşine yaklaşmaması için dövüyor. Şüphenin nedeni de işte bu dayak...
Şoför Orhan Gencebay da Zehra'ya aşık. Zehra Orhan'dan, abisini öldürdüğünü düşündüğü Mustafa'yı öldürmesini
"rica" ediyor ve ikna da ediyor. Bunu nasıl yaptığını anlamadım. Normal bir insan gibi görünen Orhan'ın bu teklifi  neden kabul ettiğini ve kabul ettiğini de gece yarısı Zehra'nın evine kapıyı kırarak girdikten sonra yatak odasına kadar gidip "Anlaşmayı kabul ediyorum" diyerek bildirmesini gerçekten anlamadım. Neyse... 
Haneye tecavüzle anlaşmayı kabul ettiğini bildiren Orhan daha sonra Mustafa'nın gece yattığı kahvehaneye gidiyor ve bir bakıyor ki Mustafa, asker arkadaşı dünya iyisi bir insan olan Mustafa. Öldürmüyor tabii ki ve gerçek katillerin peşine düşüyor. Bu arada Zehra bir ara tek başına gidip Mustafa'yı öldürmeye kalkıyor. Mustafa ise suçsuzluğunu kanıtlamak için "Dur sen elini kana bulama" deyip kendini böğründen bıçaklıyor ama ölmüyor şükür. Sonunda elbette ki Orhan bütün gerçek katilleri bulup adalete teslim ediyor. Film mutlu sonla bitiyor. Ama önemli olan bu değil tabii...

Eminim Matrix yapımcıları etkilenmiştir

Birincisi anladığım kadarıyla film, Matrix'in ilk örneği hatta bazı sahnelerinin fikir babası. Çünkü Orhan Gencebay çeşitli vücut hareketleriyle en az 20 kurşundan falan kurtuldu. Kötü adamlar her ateş ettiğinde ringdeki bir boksör gibi eskivler yaptı. Adamlar bunu bir türlü vuramadı. Bildiğin cıva gibiydi. Eminim Matrix yapımcıları bu filmden etkilenmiştir.

İkincisi Orhan Gencebay'ın durup dururken arkasını dönüp gitme sahneleri. Hülya Koçyiğit buna ne derse desin, bu hiçbir şey söylemeden arkasını dönüp gidiyor. Neden gidiyor, nereye gidiyor, bir mesaj mı veriyor belli değil. Öyle, dönüp arkasını gidiyor.

Üçüncüsü ise Orhan Zehra'yı, Zehra Orhan'ı seviyor ama bir türlü kavuşamıyorlar. Tam kavuşacaklar, ya Orhan hiç gereği ve anlamı yokken bir "ilkesel" tavır sergiliyor ya da Zehra arıza çıkarıyor. Bu ayrı kaldıkları süreçleri de akla zarar "Sanrı" sahneleriyle izliyoruz. Böyle arada yanar döner disko topları, ağacın altında poz veren Hülya Koçyiğit, arabanın camına vuran yağmurda ıslanmadan dışarıda duran ve az sonra aniden kaybolacak olan Hülya Koçyiğit görüntüleri falan. Tabii ki Orhan Gencebay tüm bu sahnelerde şarkı söylüyor. Buradan da anlıyoruz ki bu muhteşem yapım aynı zamanda müzikal esintileri içeriyor.

Neyse, ben izlerken kendi çapımda çok eğlendim ama siz seyretmeyin ki sonra hakkımda kötü sözler etmeyin. Benimkine bir karantina hatası diyelim, konuyu kapayalım.