Matias Faldbakken’den ‘Garson’
Matias Faldbakken’in görsel sanatçılık geçmişinden aldığı ilhamla her bölümü yapboz parçası gibi cümle cümle inşa ediyor. Bir bütünü tamamlayan kısa kısa sahneler içeren dinamik bir üslupla anlatımı dirileştirerek...
Batuhan SarıcanNE ALIRDINIZ?
Kuruluşu
1800’lere dayanan The Hills restoranının önündesiniz. Domuzun domuz, hınzırın
da hınzır olduğu zamanların mirasını yaşatan, Avrupa’nın görkemli günlerini
hatırlatan bir mekân burası.
Kapı
açılıyor. Şef garson size 12 numaralı masayı gösteriyor. Masaya geçiyorsunuz.
“Ne alırdınız?” diye soruyor ilgili garson. Şefin spesiyalini öneriyor:
Nordmarka ormanından getirilen yeşilliklerle servis edilen bir pisibalığı…
İlginizi
çekmediğini fark edince, “üzüm çekirdeği yağıyla tartarı da denemenizi
öneririm, yanında güzel bir Burgonya.”.
Siz
halen kararsızlık içinde menüye göz gezdirirken Porto şarabıyla birlikte
kızarmış kaz ciğerini methediyor. Kararsızlığınızı gören garsonun son
denemesiydi bu.
“Yok,”
diyorsunuz, “ben şöyle güzel bir kitap istiyorum. Ne yazdığını bilen bir
yazarın kaleminden çıkan, dozunda betimlemelerle metni zenginleştiren, iç ses
ve diyaloglarıyla ahenkli, her şeyin belli bir amaçla metinde yer aldığı,
bittiğinde ‘iyi ki okudum’ diyebileceğim bir kitap.”
HER
ŞEY İYİ BİR KİTAP İÇİN
Tekdüze
anlatılardan sıkıldığınızı anlatıyor ve size nitelikli bir okuma deneyimi
sunacak bir eser istiyorsunuz.
“Hay
hay!” diyor ve kendi etrafında arkasına dönerek mutfağa doğru uzaklaşıyor.
Geçerken barmene bir şeyler söyledikten sonra mutfağın kapısından bir hışımla
içeri giriyor. Ardından salınıyor çift taraflı kapı. Sağ sol, sol sağ. Sarkaç
duruyor.
Şimdi
mutfakta sizin için hummalı bir çalışma başlıyor. Bu restoranda herkes
vazifesinin ayırdında, iyi bir kitap okumanız için herkes canla başla
çalışıyor.
Kafanızı
bu yana çevirip masalara göz gezdiriyorsunuz. Bu masada ilişkisi kötüye giden
bir çift, şu masada bir evlilik yıldönümü, o masada iş konuşan kodamanlar; yani
her şey olması gerektiği gibi.
Kitabınız
tam zamanında geliyor. Fonda Bach’ın Kahve Kantat’ı, “afiyetle” okuyorsunuz.
Matias Faldbakken’in Garson isimli eserini okuyorsunuz.
BEKLENMEDİK
BİLEŞİMLER!
Norveççede
“garson” kelimesinin kökünün, Almanca ‘kellner’ kelimesinden türediğini, onun
da ‘Kiler Uzmanı’ anlamına gelen Latince ‘Cellarius’ köküne dayandığını
bilmeseniz de olur. Ancak kendine ait bir dili ve kuralları olan restoranların,
nevi şahsına münhasır hizmet neferleri olarak tanımlayabileceğimiz garsonların,
bu tanımlardan çok daha fazlası olduğunu bilmenizde fayda var.
Sözgelimi
anlatıcımız da tam teşekküllü bir garson; müzikten resime, insan ilişkilerinden
toplumsal dinamiklere kadar birçok şeyden anlıyor. The Hills de bu birikime
yaraşır, sofistike bir mekân zaten:
"Biz
burada en üstün, en kaliteli şeylerden beklenmedik bileşimler oluşturmayı
amaçlıyoruz" (s. 186) Anlatıcımız her şeyi duyan, gören restoranda alınan
her bir nefesten sorumlu ve her şeyin farkında bir karakter olarak karşımıza
çıkıyor.
Şunu
da belirtmek gerekir; Entelijansiya veya yeme içme adabına yönelik bir övgü
kitabı değil Faldbakken’in eseri. Ne anlatıldığından ziyade nasıl anlattığının
önemini gösteren bir eser.
ŞAŞALI
BİR GEÇMİŞE AĞIT
Çehov’un
bir yazarda aradığı temel nitelik olan gözlem yeteneği, bu metinde çok güçlü
bir şekilde okura yansıyor. Metne uygun atmosfer yaratmak için kullandığı,
gözleme dayanan detaycı ögeler, anlatıcının iç ses ve diyaloglarıyla fevkalade
bir harmoni oluşturuyor. Sonuçta keskin bir zekâ parıltısı göreceğiniz o
"hınzır" üslubuna eşlik ediyorsunuz. Zamanın akışına yönelik de bir
derdi olmayan yazar, tek mekân ve zamanda sizi o havaya sokuyor ve yitip giden
şaşalı günleri yaşatıyor.
Faldbakken’in
görsel sanatçılık geçmişinden aldığı ilhamla her bölümü yapboz parçası gibi
cümle cümle inşa ettiğini görüyoruz. Bir bütünü tamamlayan kısa kısa sahneler
içeren dinamik bir üslupla anlatımı dirileştiriyor, okuru uyanık tutuyor.
Yer
yer deneme türünün teamülerine uyacak şekilde felsefik ve hatta sosyo ekonomik
çıkarımlarla karşılaşıyoruz. Bir bölümde teknoloji ve eğitim sisteminin çocuklar
üzerindeki etkisini alttan alta eleştirirken diğer(ler)inde sosyal medya
bağımlılığını ele alıp hicvedebiliyor. Tabii kurgunun işi bu değil
diyebilirsiniz ama her şeyi dozuyla yapmak, metne nitelik kazandırıyor.
Garson / Matias Faldbakken / Çeviren: Mehmet Emin Baş / Timaş Yayınları / 237 s.