Masalsı bir kasaba, korkunç bir kötülük (24.02.2021)

İtalyan Alpleri’nin eteklerinde, ormanların gölgesinde yer alan, masalsı görünümlü Traveni kasabası akla hayale gelmeyecek sırlara sahipti. Ve o sırlar ormanda bulunan çıplak bir erkek cesediyle beraber gün ışığına çıkmak üzereydi.

Çağatay Yaşmut


İlaria Tuti’nin ilk romanı Cehennem Çiçekleri peş peşe 3 baskı yapmış, 14 dile çevrilmiş. Romanın satırlarında ilerlerken, hikâyenin bu kadar beğenilmesinin sebepsiz olmadığını anladım. Cinsel dürtüleriyle hareket edip sadistçe öldüren sıradan bir seri katil hikâyesinin çok ötesinde bir hikâye vardı karşımda. Öncelikle insani duygular, polisiye romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız tarzda derinlikli olarak işlenmişti.

Hikâyenin baş kahramanı dedektif Teresa Battaglia, öteki kadın yazarların yarattığı dedektiflerle kıyaslandığında farklı bir karakter çizer. Öncelikle o, sıradan biridir. Hiçbir üstün özelliği yoktur. Zor bir hayat geçirmiştir. Eşinden gördüğü şiddet yüzünden çocuk sahibi olamamıştır. Yazarının tanımlamasıyla, “merhametli” bir insandır. İnsani ilişkileri zayıf bir kadın değildir. Ciddi sağlık sorunlarıyla boğuşurken bile katilin peşini asla bırakmaz. Ona ilişkin sıralanabilecek yegane kusurlar; baskıcı davranışları ve dominant karakteri oluşudur ki; bu da zor bir hayat geçirmesinden kaynaklanır.

KURBAN EDİLEN BEBEKLER

Baş kahramanın kendine özgü tarzı dışında hikâyenin en vurucu yanı, sözüm ona bilim adına yapılan deneyler ve bu deneyler uğruna kurban edilen bebekler oldu. Hikâyede, yeni doğan bebeklerde "anne yoksunluğu sendromu"nun yıkıcı etkilerini inceleyen Avusturyalı psikanalist Rene Spitz’in yolundan giden bir doktorun, yetimhanede kalan bebekleri her türlü sevgiden ve ilgiden mahrum bırakarak onların gelişimini inceleyişine tanık oluruz.

Kısa zaman içerisinde bebeklerin bitkisel hayata girmesiyle sonuçlanan araştırma, bu bebeklerin hayatta kalabilmek için sadece fiziksel bakıma değil, şefkate, güçlü bir duygusal bağa da ihtiyaç duyduklarını ortaya çıkarır. Bu deney yıllar sonra, sakin Traveni kasabasına büyük bir kötülük getirecektir.

Dedektif Teresa Battaglia, kurbanın gözlerinin çıkarıldığını, kollarının iki yana açılarak sırt üstü yatırıldığını ve de kanlı kıyafetlerinden insan figürü yapıldığını gördüğünde bu olayda hastalıklı, korkunç bir şey olduğu hemen anlar. Soruşturmayı yürütürken bir yandan da diyabetiyle ve tansiyonuyla uğraşmak zorundadır. Tüm bu sağlık sorunlarından çok daha önemli olan Alzheimer hastalığı da zihnini yok etmektedir.

Seri katiller kurbanlarını belli kriterlere göre seçerler. Bu yüzden kurbanların ortak özellikleri olur. Ama bu kurbanlarda hiçbir ortak bir özellik belirlenememektedir. Sonunda, Teresa bütün bu olayların yaşları sekiz ile on arasında değişen Oliver, Lucia, Diago ve Mathias isimli çocukların etrafında döndüğünü keşfeder.

İlk kurban Diago’nun babası, ikinci kurbansa Lucia'nın annesidir. Lucia ve Diego aynı sınıftadırlar. Derisi yüzülen hademe de çocuklarının gittiği okulda çalışmaktadır. Kurbanların ortak noktası bu çocuklardır ve katil çocuklara zarar veren yetişkinleri cezalandırmaktadır. Çünkü, Diego, kendisini ezen, şefkatsiz bir babaya sahiptir. Lucia’nın annesi uyuşturucu bağımlısıdır ve sık sık ortadan kaybolur. Oliver ise sadist bir hademe tarafından rahatsız edilir.

Masalsı köylerin, vadilerin, göllerin, ormanların coğrafyasında Teresa Battaglia, 39 numaralı çocuğun başına gelenleri öğrendiğinde, korkunç sırrı ve katilin kim olduğunu ortaya çıkarır.

Cehennem Çiçekleri / Ilaria Tuti / Portakal Yayınları / 355 s.