Masal okumak mı masal okuryazarı olmak mı?
'Kitaplar Adası' yazıları onuncu yılına giriyor' Geçen yılın son yazısını yaratıcı dramaya özgülemiştik, bu yılın ilk yazısını ise 'masal'la sürdürelim'
cumhuriyet.com.trİki küçük değişiklik yapacağımı belirteyim onuncu yılla birlikte yazılarımda. Bu haftadan başlayarak her yazıyı beşte bir oranında kısaltacağım. Tek nedeni, harfler biraz irileşsin, daha kolay okunabilsin' Bu bir'
Konuk aldığım yazarlarla yapıtların gerek kendi içlerinde gerekse yazınımız bağlamında veya yazınsal türlerin içyapılarına göre öne çıkan kırılma eğrilerine yönelip bunlar üzerinde duracağım daha çok. Diyelim, bir açıdan 'şeytanın gör dediği'ne benzer biçimde yakınsal mercekle bakacağım bunlara ya da yazarla yapıtın 'yumuşak karnı'na dönük düşünce gelgitleriyle savurmalar çakıştıracağım daha çok' Bu da iki'
Önceki haftaların birinde Hasan Lâtif Sarıyüce'nin masallarından söz açmıştım, bu kez Oğuz Tansel'i, onun masallarını konuk alayım istiyorum 'Kitaplar Adası'na.
Sarıyüce (d.1929), 1956'75 arasında Sorgun, Kırklareli, Ankara Gülveren, Yenimahalle, Balgat okullarında öğrencileri 'eliyle' derlediği 'altı yüzün üstünde' masaldan yararlanmıştı veriminde.
Oğuz Tansel (1915'1994) ise dört kitabında, 'işlediği masalları, 1943'1945 yıllarında Amasya'nın Ziyedere köyünden, o zaman elli yaşlarındaki, okuryazarlığı bile olmayan Emine Uyaroğlu'dan dinle(diğini)' belirtiyor.
Tansel'in bu belirlemesine göre Emine Uyaroğlu, 1890'larda doğmuş olmalı. Canım nenem benim' Yazınımız ne çok şey borçlu Emine Uyaroğlu'ya. Oğuz Tansel'in işlediği güzelim masallar bunun kanıtı. Bugünlere varabilseydi diye düşünüyor insan, yüz yirmi yaşlarında bir masal anlatıcısıyla karşılaşacaktık demek ki. Türkçenin has mı has masal madeni Emine Nene' Has mı has masalcı babası da Oğuz Tansel'
Dilimizdeki masal madeni...
Emine Nene'nin adını okuyunca Oğuz Tansel'den, önceki bir yazımda (17.2.2011) değindiğim Berrin Avcı Çölgeçen'in Nağıl Neneleri adlı belgeseli (Plan Prodüksiyon, 2010, 50') düştü usuma elimde olmadan. Çölgeçen, Kars yöresinin tükenmekte olan 'nağıl neneliği'ni ele alıyordu. 'Nağıl', Farsça 'nakl' sözcüğünden bozma anlatmak, anlatıcılık yapmak. Buna göre 'nağıl nene', masalcı-anlatıcı kadına karşılık geliyor. Yöredeki beş köyde çalışan yönetmen, örtük de olsa varlığını sürdüren günümüz nağıl neneleriyle tanıştırıyor bizi.
Bu kadınlar, kendilerinden önceki nağıl nenelerinden öğrendiklerini, nağıllık yetenekleri doğrultusunda çevrelerine yansıtıyor. Özellikle, ağır kış koşulları altında boş geçen gecelerde köy toplumunun yaşam havını tazeliyor bir bakıma. Birçok öyküyü, bu arada geleneksel yolla kendilerine dek gelen anlatıları naklediyorlar çevrelerindeki her yaştan insana'
Nağıl nenesi Leyla Yalgar, anlatısının kesinlikle 'düzme', 'bezeme' olmadığını, bunları kendinden öncekilerden dinleyerek naklettiğini vurguluyor belgeselde.
Kars'tan Amasya'ya, Sorgun'a' Bir maden cevherinin damarı mı bu? Ama cevher, dilsel, ekinsel olduğundan mıdır nedir, kimselerin ilgilendiği yok belli ki bu çok değerli madenimizle. Nereden anlıyoruz bunu? Yazınımızda Binbir Gece Masalları'nın izi sürülebiliyor da, geleneksel yolla gelen kendi masallarımıza gereken ilgiyi göstermiyoruz bir türlü'
Bir bakıma masal cahiliyiz belki de' Öyle ya, yazınsal verimlerimizde masal okumakla yetiniyoruz deyiş yerindeyse' Masal okuryazarı olup bunlardan yararlanmak dururken' Dilimizde 'maval okumak' biçiminde de söylenen 'masal okumak' deyişi için Ömer Asım Aksoy, 'inandırıcı olmayan oyalayıcı sözler söylemek' karşılığını veriyor. Oysa masal okuryazarı olmak çok başka. Doğal yollarla dönüştürülüp işlenmiş ya da bu tür verimler örnek alınarak yeniden üretilmiş masalların okuru veya yazarı olmak demek bu.
İyi de geleneksel yolla doğal olarak aktarılagelen masal kaldı mı dersiniz? Halk şiirimizle türkülerimizin tükenişine koşut bir çöküş yaşanmıyor mu günümüz masalcılığında da? Üretilenlere bakıldığında, bunlarda doğaldan kopuşun izleri sürülmüyor mu?
Gülten Dayıoğlu, bir açıdan kendi masalımızın tragedyası olarak da okunabilecek Akgüvercin ile Yeşilsalkım'ın Aşkı'nda (Resimleyen: Emel Alp Sarı, Doğan Egmont, 2010) öğretmeninin verdiği ödev nedeniyle komşu kapılarını çalarak masal derlemeye girişip büyük düş kırıklığı yaşayan Canevi'ni anlatırken onun ancak babaannesinin anlatısıyla geleneksel yoldan öğrenilen doğal masala ulaşabildiğini gösteriyor bize.
Canevi böylesi bir masal ararken babaanne şöyle der torununa: 'Kapı komşun olmasam da uzak komşu olarak sana gerçek bir masal anlatabilirim.' 'Bu masalı kitaplardan öğrenmedim' Küçükken annemden dinlemiştim. Ona da çocukluğunda annesi anlatırmış. Yani benim anneannem.' (87, 88) Demek GDO'lu, hormonlu bir yapay masal var, bir de doğal, geleneksel yoldan derlenmiş masal'
Şair Oğuz Tansel'den masalcı Oğuz Tansel'e...
Oğuz Tansel kayıtlarını nasıl yapıyordu Emine Nenenin anlattığı masalları dinlerken? Yetmiş yıl önce, Tansel'in kayıt yaparken nenemizin ağzından dökülen bal damlalarını hangi tekniklere topladığını tam olarak bilmiyoruz' Nasıl bir yol izlemişti acaba? Bu bilgiyi içeren notta Emine Nene'nin anlattığı masalları 'dinlediği' belirtiliyor şairin yalnızca.
Yazınsal, dilsel çalışmaları, üniversitedeki etkinlikleri ile kırkıncı yılını dolduran Kemal Ateş'in yirmilerinde delikanlıyken Tansel'le yaptığı söyleşi, bu yönde teknik ipuçları kadar Oğuz Tansel'in yöntemiyle ilgili çok önemli saptamalar da getiriyor. (Yararlanmak için de önemli bir kaynak: Türk Dili, Haziran 1978, sayı 321)
Tansel, Emine Neneden dinlediği masallardan dönüştürüp işlediği, yeniden yaratarak verimlediği dört kitap yayımlamış: Mavi Gelin (İç Desenler: Metin Eloğlu, MEB, 2003) ile 2011'de Mustafa Delioğlu resimlemeleriyle Yapı Kredi'nin yeniden yayımladığı Üç Kızlar, Altı Kardeşler, Yedi Devler'
Oğuz Tansel'in masal dinleyiciliğinin çok ötesine geçerek, şair olarak da anbean düş kurup yeniden yaratarak şiirli bir masal harmanı savurduğu öylesine açık ki'
Bu söylediklerimi, Mutluluk Peşinde (Evrensel, 2005) başlıklı seçme şiirleriyle Dağı Öpmeler'deki (YKY, üçüncü basım, 2006) şiirleri arasında gezinirken somut biçimde görebiliyor insan.
İlk şiirlerini yirmilerinin başında Servetifünun'la Varlık'ta yayımlayan Oğuz Tansel, aradan geçen sekiz on yıl içinde kimbilir ne zenginlikler katarak içselleştirdi bu masalları.
Gerçekten de masalları okurken insan yer yer resimlerin içinden geçiyormuş, film kareleri eşliğinde yol alıyormuş, pınarlardan su içerken şiirler dinliyormuş, dağ esintilerinin peşinde kendini öykülere kaptırıyormuş, kuşların pır kanatlarıyla anlatıların sırtına biniyormuşçasına esrik duygular yaşıyor' En başta Türkçedeki harika masal ezgisiyle'
Şiir de masal da Türkçenin zenginleşmesinde, debi artışında, dipte besleyici kaynaklar arasında. Bu nedenle öykücülerle romancıların, oyun yazarlarıyla denemecilerin vb. el altında tutması gereken iki tür bunlar. Yıllar önce Fethi Naci, ünlü, önemli bir romancımızın diline yönelik eleştiri getirirken onun şiir okumalarının yetersizliğine vurgu yapmıştı. Demeye getirmişti ki, eğer bir yazar şiire sırt dönerek roman kaleme alırsa anlatımını da zayıflatır bu onun.
Bunun şiir kadar masal için de zorunlu olduğunu düşünmek gerekiyor. Bizde farklı kökenlerden, eğilimlerden gelseler de Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal, Ümit Kaftancıoğlu, Dursun Akçam, Osman Şahin, Adnan Binyazar, Necati Güngör, Ömer Polat, Murathan Mungan, Hasan Ali Toptaş, Hasan Özkılıç, Feridun Andaç, Faruk Duman vb. yazınımızda masaldan yararlanan adlar arasında sayılabilir.
Màrquez, kendi dilinin masallarıyla bezedi anlatılarını hep' Ayrıca toplumun söylenini, ritüelini içirdi yazdıklarına'
Yazınsal niteliğiyle Oğuz Tansel masalları
İşte Oğuz Tansel, bunun bir göstereni olarak da önem taşıyor. Onu kendi payıma ilk kez Al'lı ile Fırfırı (Kapak, iç desenler: Seniye Fenmen, ikinci cilt, Yaz, 1976) başlıklı masallar toplamıyla tanımıştım. O yıllar çok yakınlarında bulunduğum sevgili ağabeyim Hasan Hüseyin, özel bir övgüyle, sevecenlikle söz ederdi ondan. Bir iki kez de ayaküzeri konuşmalarının tanıklığını yapmıştım.
Sonrasında Al'lı ile Fırfırı, yalnız yaptığım çocuk tiyatrosunda, çocuklarla yürüttüğüm drama çalışmalarında değil, tüm yazınsal yolculuğum boyunca da temel başvuru kaynaklarımdan biri oldu diyebilirim.
Geçenlerde kızı Aysıt Tansel, yalnız ilköğretimde değil, yazınımızda da temel yapıtlardan biri olarak kabul edilmesi gereken yapıtın yeni bir basımını göndermesin mi; üstelik iki cilt bir arada, dünyalar benim oldu tabii'
Bu yeni basımıyla Al'lı ile Fırfırı (Resimler: Cemil Eren, desenler: Seniye Fenmen; Elips [312.4470457], 2009), yazınla ilgilenen herkesin el altında bulundurması gereken temel başvuru kaynaklarından biri bana göre'
Hele yazınımızda büyülü gerçekçiliğe yakınlık duyanların özellikle dilimizdeki şiir, masal birikimini tanımadan, kendi söylenimizi, ritüelimizi bilmeden bunu başarabilmeleri çok zor'
Buna yaslanılmadığı, bu yönde alışveriş kurulmadığı, Kaygusuz Abdal da bilinmediği için kimi yazarlar öykü, roman, oyun, anlatı verimlemiş gibi değil de çeviri yapmış gibi hava yayıyor ne yazık ki'
Ah Oğuz Tansel, dilimizin masalcısı sevgili şair, gelen her yılla birlikte aramamak olası mı seni?'
msaslankarahotmail.com sadikaslankaragmail.com