Marvel Comics’in en sevilen kahramanı...
‘Spider Man: Eve Dönüş’, Örümcek Adam mitosunu yenilemese de sürdürebilen bir aksiyon-macera fantezisi.
Sungu ÇapanMuhayyilesi zengin üstad Stan Lee’nin kaleminden, Steve Ditko’nun fırçasından doğan ve ilk öyküsü 1962’de yayımlandığından bu yana birkaç kuşağın hayranı olduğu serüvenleriyle çizgi roman tutkunlarının gönlünde taht kuran, hatta insanüstü yeteneklere sahip, Metropolis’i mesken tutmuş, ‘başka dünyalı’ Superman ya da hayali Gotham City’deki aristokrat ve çok varlıklı, muktedir Batman gibi çizgi romanın en popüler süper kahramanlarından daha çok sevilip tutulduğu bile söylenebilecek, izleyicinin sıradan insan özellikleriyle hemen benimseyip özdeşleştiği, Amerikan çizgi romanının amiral gemisi Marvel Comics’in belki de en ünlü kahramanı, New Yorklu Peter Parker yani namı diğer Spider ManÖrümcek Adam, uzun yıllar süresince sinemaya aktarılamamıştı, TV için çekilmiş kimi serilerinin dışında. Sonunda, yönetmen Sam Raimi’nin 2002’de yaptığı ve Tobey Maguire’ın da oldukça ikna edici bir Peter Parker olduğu “Spider Man”, çizgi roman ve fantastik sinema meraklılarının beklentilerini karşılayıp gişe rekorları da kırarak Hollywood’un 2000’li yıllardaki gidişini yönlendirecek o ‘eğlence sineması’ yaklaşımının ve çizgi roman uyarlama furyasının da önünü açan bir film olmuştu.
“İçimizden, sıradan biri, insanüstü özelliklere sahip olsaydı ne olurdu?” sorusunun cevabı olarak yoğun bir seyirci ilgisiyle karşılanan, 15 yıl önceki bu ilk uzun Örümcek Adam filminin ardından yönetmen Sam Raimi’nin yine Tobey Maguire ile çektiği, 2004 ve 2007 yapımı 2 devam filmini, farklı bir yönetmenin (Marc Webb) ve kadronun (T.Maguire’in yerini Andrew Garfield almıştı) elinden çıkan, 2012 ve 2014 yapımı “The Amazing Spider Man 1- 2” başlıklı yeni devam filmleri de izledi daha sonra.
Fantastik aksiyon, macera filmi...
Bu girizgâhı, bu yaz mevsiminin en gözalıcı, 3 boyutlu IMAX şovu-eğlenceliği olarak bugün gösterime giren, atlamalar- sıçramalar, dövüşler, ağ atmalarla bol dijital efektlerden geçilmeyen, pek yeni bir şey söylemese de, meraklısını 130 dakika boyunca hızlı hareketli şık, klibimsi bir anlatımla ve müziklerle, hem de zengin bir oyuncu kadrosuyla perdeye bağlayan, seyri oyalayıcı-eğlendirici olduğu kadar yorucu da olabilen, iddialı yeni fantastik aksiyon-macera filmi “Spider Man: Homecoming-Örümcek Adam: Eve Dönüş” için yaptık.
Son dönemde belirginleştiği üzere, Iron Man-Tony Stark (Robert Downey Jr.) gibi başka süper kahramanların da olay örgüsüne karışıp akıl hocalığı ettiği, okul arkadaşı Liz’e (Laura Harrier) kesik, sürekli tombik kanka’sıyla (Tony Revolori) takılan, sevecen halası May’in (Marisa Tomei’de hâlâ mihrap yerinde!) kol kanat gerdiği, normal günlük yaşamıyla Örümcek Adamlığı dengelemeye çalışan, Queens’li mahcup lise öğrencisi Peter Parker’ın (Tom Holland), 15-16 yaş dönemini ele almış bu son “Örümcek Adam” çeşitlemesinde, Jonathan Goldstein-John Francis Daley adlı senarist ikilisi.
Genç kahramanımız Spidey-Örümcek’imizin bu kez ölümüne mücadele ettiği yeni düşmanı, sevdalandığı okul dilberi Liz’in de babası olan, suç âleminin cin fikirli, gaddar çete reisi Vulture (Yaşlandıkça artık kötü adam rollerine transfer olan yılların Michael Keaton’ı filmin gölgedeki starı olarak sürekli rol çalıyor her göründüğü sahnede).
(Moda deyişle) yönetmen koltuğunda Jon Watts’ın oturduğu ve sivilceli, ergen Süper Kahraman atmosferiyle fantastik Marvel evreninin kaynaştırıldığı bu bilimkurgusalımsı serüven eğlenceliğinde, Örümcek Adam’ın göğe doğru yükselen Washington Anıtı’nın tepesinde zor anlar geçirdiği ve (benim gibi) yükseklik korkusundan mustarip seyirciye kısa süreli afakanlar yaşatan ‘vertigo’ sekansı ya da ortadan ikiye ayrılıp yeniden birleştirilen, taşıdığı arabaların sulara gömüldüğü o Staten Island feribotu bölümü gibi heyecan ve aksiyonun belini kıran sahneler akılda kalıyor.
Öncelikle Örümcek Adam fanlarının kaçırmayacağı cinsten, popüler çizgi roman- sinema efsanesini nispeten modernleştirip güncelleyerek yenilediği söylenebilecek bu “Örümcek Adam: Eve Dönüş” filmi, o klişe deyişle boş ve hoş bir seyirlik olmuş sonuçta, yeni bir devam filmine de kapı açarak tabii ki.