Mart ve Temmuz aylarında binden fazla maden ihalesi yapılmış

CHP Doğa Hakları ve Çevre'den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, Mart ve Temmuz aylarında binden fazla maden ihalesi yapıldığını belirterek, "Maden ihaleleri ile Türkiye delik deşik ediliyor. Sürecin sessizce izlenmesine isyan ediyorum. Tüm yurttaşlarımızı, bu talana karşı ses çıkarmaya çağırıyorum" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Maden sahalarının toplu olarak ihaleye çıkarılmasını “Türkiye Delik Deşik Edilecek” başlıklı açıklamasıyla gündeme taşıyan CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, “Bir yandan termik santraller ile çevre katlediliyor, insan sağlığı hiçe sayılıyor, diğer yandan maden ihaleleri ile Türkiye delik deşik ediliyor. Çevreye, doğaya karşı bu anlayışa ve bu duruma ses çıkarılmamasına, sürecin sessizce izlenmesine isyan ediyorum. Tüm yurttaşlarımızı, bu talana karşı ses çıkarmaya çağırıyorum” ifadelerini kullandı.

Öztunç, söz konusu ihalelerden halen vazgeçilmemiş olmasına tepki göstererek “Çevresel etki değerlendirmesi, bütüncül etki değerlendirmesi, sağlık etki değerlendirmesi yapmadan, yangından mal kaçırırcasına topraklarımızı satılığa çıkarıyor. Çevre örgütleri bu ihaleyle ilgili dava açtılar ama bu sadece çevre örgütlerinin görevi değil. Tüm yurttaşlarımızı, bu talana karşı ses çıkarmaya çağırıyorum” dedi.

"İHALELERİN YÜRÜTMESİ DURDURULMALIDIR"

Öztunç, “Çevre Kanunu açıkça söylemiş. ÇED raporu hazırlaması gereken projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; bu projeler için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Buna rağmen Mart ayında 305 adet, Temmuz ayında ise 766 adet maden sahası ihalesi ilanı yapıldı. Torba kanun yapar gibi torba ihalelerle sayısı bine yakın maden sahasını bir anda ihaleye açmanın hukukla bağdaşır yanı bulunmamaktadır. Yargılama makamlarının, Çevre Kanunu’na aykırılık nedeniyle ivedi bir şekilde bu ihalelerin yürütmesini durdurmalıdır”

"ÇEVREYİ KORUMAK TÜM YURTTAŞLARIN VE DEVLETİN GÖREVİDİR"

Çevre Örgütleri tarafından söz konusu ihalelere dava açıldığını hatırlatan Öztunç, “Anayasanın 56. Maddesine göre sağlıklı çevrede yaşamak bir hak; çevreyi korumak tüm yurttaşların ve devletin ödevidir. Bu yükü sadece çevre örgütleri yüklenmiş vaziyette. Bu adil bir durum değildir. Tüm toplum kesimlerinin bu meseleye kulak kabartması, bu mücadeleye sahip çıkması, dahil olması gerekmektedir. Bu nedenle sayısı 40’ı aşkın sivil toplum örgütü tarafından açılan davalara müdahil olunmalıdır” yorumunu yaptı.

"TEHDİTLER OLUŞTURUYOR"

Öztunç açıklamasında; Madencilik çalışmalarının su kaynaklarına, tarımsal yaşama, canlı yaşamına olumsuz etkilerinin olduğunu belirterek “Madencilik faaliyetleri için ayrılan sahaların ezici çoğunluğunun hatalı yer seçimine dayanması, bir çok maden sahasının yerleşim yerleri ve doğal yaşam alanları üzerinde can ve mal yönünden tehditler oluşturması, binlerce ağacın kesilmek zorunda bırakılması, su kaynaklarının yok olmasına neden olması, tarım ve meralık alanların vasıf değişikliğine uğratılması ya da maden faaliyeti nedeniyle kirlenmesi sorunları, bir çok toplumsal ve hukuki uyuşmazlığa konu olmaktadır” yorumunda bulundu.