'Marmaray'ı AVM yapın'
İstanbul Tanpınar Festivali için Türkiye’ye gelen Rowson, hükümetlerin aptal ve paranoyak olmasını ifade özgürlüğünün önünde büyük bir tehlike olarak görüyor. Ama Rowson’a göre, en büyük tehlike, herkesin eleştiriden muaf olduğunu iddia etmesi.
Aslı Uluşahin / CumhuriyetGuardian’ın ödüllü karikatüristi, birçok kitabın sahibi Martin Rowson, 3 Kasım’da sona eren 5. İstanbul Tanpınar Festivali kapsamındaki iki etkinlik için Türkiye’deydi. Festivalde, British Council işbirliğiyle, “Muzır Kahkaha” ve “Görsel Mecra” başlıklı panellere katılan Rowson’la ülkemizden ayrılmadan sohbet etme olanağı bulduk.
Rowson, Türkiye’yi anlatan bir karikatür çizse bunun Marmaray’la ilgili olacağını söylüyor: “Belki tüneli alışveriş merkezine dönüştürürler.”
Karikatür, kimsenin konuşamadığı dönemde çizgiyle sesini yükseltebilen ayrıcalıklı bir sanat. Sizin hayatınızda neye karşılık geliyor?
30 yılı aşkın süredir profesyonel karikatüristim ve bu sürenin büyük bir kısmında (hatalı olarak) çizimin, vermeye çalıştığım hicivli veya siyasi mesajın yanında ikinci planda olduğunu düşündüm, çizimin kendi temel gücünü çok sonradan anladım. Bu aslında bir nevi sempatik büyü veya vudu, güçlü bir düşmana iğneyle -veya bu durumda, bir kalemle- uzaktan zarar verebilmenizi sağlıyor. Kalemin ucunda ise gerçeğe dönüşmeyi bekleyen bambaşka bir gerçeklik var.
Uzun yıllardır önemli gazetelerde politik karikatürler çiziyorsunuz. Orada ifade özgürlüğüyle ilgili durum nasıl?
Hemen her şeyde olduğu gibi, en iyi sonucu dengeyi kurduğunuzda alıyorsunuz. Mutlak ifade özgürlüğü tam bir kâbus olurdu, çünkü dünyadaki herkesin bilinçaltındaki hastalıklı zehir dışarı püskürür ve kontrolsüz bir çığa dönüşürdü (günümüzde buna internet de diyebiliriz). İfade özgürlüğünün tümüyle yasaklanması bundan çok daha kötü. Daha da kötüsü ise birinin rencide olmama özgürlüğünün başka birinin rencide etme özgürlüğünden daima daha önemli olduğu fikri. Nazileri rencide edecek diye Nazilerle ilgili kötü bir şey söylememize izin verilmeyeceği günü endişeyle bekliyorum.
Dünyanın önde gelen liberal gazetelerinden biri olan, yasal olduğu ve çok rencide edici olmadığı sürece istediğim her şeyi çizmeme izin veren The Guardian’da çalıştığım için son derece şanslıyım. Ancak yaklaşık 12 yıl önce çalışmalarımı web sitelerinde yayımlamaya başladıklarından beri, her yönden siyasi görüşten e-posta ile ölüm tehditleri geliyor.
Yine de bence, ifade özgürlüğünün önündeki en büyük tehlike hükümetlerin aptal, kibirli ve paranoyak olmaları değil, (elbette bu da halen büyük bir tehlike), herkesin eleştiriden muaf olduğunu iddia etmesi.
Türkiye’yi anlatan bir karikatür çizseniz ne üzerine olurdu?
Türkiye’de bugün olup biten her şeyle ilgili tam olarak bilgi sahibi olmasam da eminim İstanbul Boğazı altından geçen yeni tünelle ilgili bir espri çıkarabilirim. Deprem korkusundan kimsenin kullanmadığı söyleniyor, belki onun yerine tüneli bir alışveriş merkezine dönüştürebilirler.
Bir karikatürünüzü çok net hatırlıyorum. Irak’ta bombalar patlarken Codoleezza Rice bu manzaranın önünde ellerini açmış demokrasiden bahsediyordu. Bu kez aynı demokrasiye Suriye’nin ihtiyacı olduğu söyleniyor. Bu konuda neler söylersiniz?
Bush ve Blair’in Irak macerasına şiddetle karşı çıktım, Saddam’ın devrilmesini istemediğim için değil, Amerikalıların bunu ellerine yüzlerine bulaştıracaklarını bildiğim için. Öyle de yaptılar. Aynısı Suriye için de geçerli. Daha fazla Suriyeli öldürmek Birleşik Krallık ve Amerika için neyi değiştirir, bunu tahayyül bile edemiyorum.