Manastırda düello

‘The Conjuring’ serisinin yeni filmi ‘The Nun - Dehşetin Yüzü’ beklentileri karşılayamıyor.

Emrah Kolukısa

Korku sinemasının son yıllardaki en popüler serilerinden “The Conjuring” gişede yapımcılarının yüzünü güldürmeye devam ediyor ve onlar da ardı ardına filmler çekerek serinin suyunu çıkarmayı ihmal etmiyorlar. Doğrusu ilk “The Conjuring” fena değildi belki ama sonraki filmler gitgide çıtayı aşağı çekti ve nihayet en uydurukları sayılabilecek “The Nun - Dehşetin Yüzü”ne geldi sıra. En sonda söyleyeceğimizi başta söylemiş olduk belki ama filmin etkiden uzak gerilimi ve sentetik korku duygusu daha ilk sahnelerden itibaren kendini belli ettiği için içimiz rahat.

Aslına bakarsanız serinin uzaktan uzağa Giallo (İtalyan korku sinemasının tüm dünyada bilinen adı) ile olan akrabalık kurma çabalarını takdir etmiyor da değilim ama Mario Bava, Lucio Fulci ve Dario Argento gibi ustaların yaratıcı üstünlüğüne yaklaşmaları pek o kadar kolay değil, zira adını saydığımız sinemacıların bir kısmı birçok başka kaynaktan da beslenen çok yönlü isimlerdi ve entelektüel yönleriyle filmlerine çok ilginç alt metinler döşemeyi beceriyorlardı. Serinin beşinci halkası olan “The Nun” ile birlikte iyice genişleyen The Conjuring Evreni’nde dişe dokunur bir alt metin ya da bir şekilde günümüzle bağ kurabileceğimiz herhangi bir gönderme bulmak mümkün değil.

Rahibeler çarpışıyor

Romanya’da 1950’li yıllarda geçen “The Nun - Dehşetin Yüzü” ücra bir ormanın kıyısındaki bir manastırda yaşanan ve şeytani bir varlığın, bir iblisin dünyaya geçiş yapabilmek için bir rahibenin bedenine girişi sonrası Vatikan’ın müdahalesini anlatıyor. Buradaki iblisin “The Conjuring 2”de karşımıza çıkan Valak olduğunu da hatırlatalım. Onlarcasını izlediğimiz şeytan ya da şeytan çıkarma filmlerinden tek farkı filmin merkezindeki iki karakterin de rahibe olması. Filmin esas kızı ise (final girl/son kız da demek mümkün) seride Lorraine Warren rolünü canlandıran Vera Farmiga’nın kız kardeşi olan ve “American Horror Story”den tanığımız Taissa Farmiga (Rahibe Irene). Onun ve onunla birlikte Romanya’ya giden deneyimli şeytan çıkarıcı Rahip Burke’ü canlandıran Demian Bichir’in iyi niyetli çabalarının ve başarılı sayılabilecek oyunculuklarının filmi kurtarmaya yetmediğini ekleyelim.

Sinemada şeytan filmleri: En iyi 5

5. ‘La Maschera del DemonIo’ (1960)

Mario Bava’nın uzun yıllar İngiltere’de yasaklı olan filmi “La Maschera del Demonio - Şeytanın Maskesi” belki tam olarak şeytan filmi sayılmaz ama vahşice öldürülmesinden 200 yıl sonra dönerek intikam alan bir vampir cadının varlığı bizce bu listeye girmesi için yeterli. İtalyan korku sinemasının klasiklerinden kabul edilen film Nikolay Gogol’un “Viy” adlı öyküsünden esinle çekilmişti.

 

4. ‘The Last ExorcIsm’ (2010)

Ülkemizdeki vizyon adı “Son Ayin” olan “The Last Exorcism” belgesel bir anlatım tarzının da etkisiyle izleyiciyi gerilimin doruklarına çıkaran bir film. Daniel Stamm’ın çektiği ve sahte şeytan çıkarma ayinlerini deşifre etmeye niyetli bir din adamının başından geçenleri anlatan film çok başarılı bulununca devamı da çekilmiş ama çoğu kez olduğu gibi aynı başarıyı yakalayamamıştı.

 

3. ‘The Omen’ (1976)

Richard Donner imzalı “The Omen - Kehanet” dünyayı ele geçirmek için yeniden doğan şeytanın Damien adındaki küçük çocuğun bedenini kullanarak işlediği korkunç cinayetleri anlatıyor. Gregory Peck ve Lee Remick gibi artık yıldızı sönmeye yüz tutmuş iki önemli oyuncunun rol aldığı film 70’li yılların korku furyasında kültleşmiş ve üç devam filmi ile 30 yıl sonra gelen bir yeniden çevrimini izlemiştik.

 

2. ‘Gokseong’ (2016)

Güney Kore sinemasının son yıllardaki en etkileyici korku filmlerinden biri olan “Gokseong” (İngilizcesi “The Wailing”, Türkçesi “Kara Büyü”) dünyada ilk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapmış, ülkemizde ise ilk olarak FilmEkimi kapsamında gösterilmişti. Küçük bir dağ köyünde esrarengiz bir salgın hastalık gibi başlayan bir seri ölümün bir süre sonra aslında şeytani bir varlık tarafından işlenen cinayetler olduğu anlaşılır. Bu son derece karanlık ama bir o kadar da tüyler ürperten filmin yönetmen koltuğunda Na Hong-jin var.

1. ‘The ExorcIst’ (1973)

Zirvede sürpriz yok. William Friedkin’in William Peter Blatty’nin aynı adlı romanından uyarladığı “The Exorcist - Şeytan” o kadar büyük bir gişe başarısı elde etti ki, Türkiye’de Metin Erksan bir remake’ini yaptı. Kendisi de bir franchise’a dönüşen “The Exorcist” dört devam filmi, bir tiyatro oyunu, bir video oyunu ve bir de TV dizisi doğurdu. Ergenliğe yeni adım atmış 12 yaşındaki bir kızın bedenine şeytan girmesinin ardından iki din adamının şeytan çıkarma ayini düzenlemesi üzerine kurulu filmin birçok sahnesi bugün korku sinemasının klasikleri arasına girmiştir. Yine de en korkunç sahnelerin doğaüstü olayların olduğu bölümlerden ziyade hastanede geçen gerçekçi kısımlar olduğunu söylemek çok yanlış olmaz herhalde.